FİNAL ﻬ SEN ŞİİR SANIYORSUN, KAN GELİYOR AĞZINDAN

1.3K 69 333
                                    

Daria için yaptığım fmv lütfen bölümü bitirdiğinizde izleyin lütfen..

Yıldızlarca okumalar.

Bölüm şarkısı Sezen aksu "Unut"

▪︎

"Götürmeyin onu! Bırakın, biraz daha yanımda kalsın. Lütfen bırakın onu! Götürmeyin onu-" sağ yanağıma atılan tokat lal ediyordu dilimi. Susuyordum, nerede yahut ne şekilde olduğu hiç önemli değildi suskunluğumun.. Ben her şekilde bir yerlerde susuyordum. O bana öyle, pervasızca bakarken ve karşı hücreme itilip kakılırken ben aramızda ki demirlerin ardına saklanarak bir kaç kelime etmek yerine çenemi mumyalamayı tercih etmiştim. Konuşmalıydım, demirlere çığlık çığlığa tutunarak bağırmalıydım. Ona yalan söylemeliydim. Buradan kurtulacağımızı, güzel bir evde el ele şömine ateşlerini söndüreceğimizi, Arisa için kasabaya inip önlük yakası alacağımızı ve el ele güzel yıllarımızı geçireceğimizi kulağına aynı bir söküğü diker gibi dikmeliydim. Lakin ben ikimizin karşı karşıya diz çöktüğü bu hücrede sadece nefes alıp verişlerimle bir yaşam belirtisi gösteriyordum. Dudaklarına ulaşamıyordum, ay ışığı teker teker fırçanın ucunda kalmış bir boya gibi dudaklarından damlıyordu, ben ona dokunamıyordum.

Ne kadar süre karşı karşıya kaldık, sessizleşip içimizden kör ağıtları yaktık bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da Jungkook'un gömleğinin yakasını ıslatan gözyaşlarının birer birer zemine akışıydı. Ilık bir nehir gibi yavaşça süzülüyordu zemine. Onu ilk gördüğüm o hücredeydi sanki çocuğum. Aynı o zaman olduğu gibi bir başınaydı. Ağlıyordu, omuzları titreye titreye ağlıyor ve dudaklarını ezip kanatıyordu. Halbu ki ben o titreyen omuzlara bir yuva kurmak hayaliyle yaşıyordum. Maviye çalardı gözleri, mavi olmadığını bilirdim o galaksinin. Fakat bir okyanus mavisi kadar ferahlatırdı göğsümde ki çiçekleri. Benim göğsümde ki çiçekler solmuştu.

Hiç bir fark yoktu karşımda böylece ağlarken. Yine bir hücredeydi, eskisinden daha fazla ağlıyor ve sadece gözleriyle gözlerime yeni bir dünya kurmak ister gibi sessiz çığlıklar atıyordu. Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra beni şaşırtacak bir şey yaptı çocuğum.

Yutkundu. Boğazına düğümlenmiş kelimeleri teker teker yuttu ve ardından da elleriyle demirleri tutarak ağlamaya başladı. Benim yapmam gerekeni o yapıyordu. Hemde bu kadar yara almış, kırılmış bir camı andırır ruhuyla başarıyordu bunu. Göz yaşları dudaklarını ıslatıyor, burnunu kırmızının en fena haline boyayıp bir şöleni hazırlıyordu.

Onu seviyordum, hemde kendimi tüketip onu yaşatacak kadar kudretliydi bu sevgi. Belki hiç bir şey yoluna gitmemişti lakin hiç bir şey de beni Jungkook'un yoluna ölmekten vazgeçirememişti.

"Asıl sorun ölmek değil.." yağıyordu, gözlerinden göğüme yağmurlar, savurmaya devam etti. İçip bir kasımpatı serinliğinde eserken dilime dolanan kelimelere geriye atıp dinlemeye devam ettim onu.. "Seninle yaşayamadan gitmiş olmak buradan.. Seninle şarkı söyleyememek kırlarda, şiirleri tüketememek seher vakitlerinde, kahvaltı masasında gözlerimizi kesiştirememek ve kısa kıkırtılarla boğazımızdan geçen lokmayı çiğneyememek. Seninle yaşanacak şeyleri asla yaşayamadan ölmek asıl sorun."

"Tamam, ölmek için doğuyoruz da yanlış giden bir şeyler var!." Bıkkınlıkla söylemişti yarım kalan cümlesinin son kelimesini dişleri titreyerek devam etti. "Neden yaşamadan ölüyoruz."

Başımı eğdiğim zeminden kaldırarak ona göz attım. Bir cevap bekliyordu benden, yaralı yanını saracak bir cevap bekliyordu hemde. Veremedim istediği cevabı ona, saramadım yaralı yanını konuşamadım onunla. Nefes alamıyordum, onsuz boğazımdan geçmiyordu. Yaşamak nefes almak değildi onunla el ele varabilmekti her yere.

DARİA ☆ KOOKMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin