-Hey Madam!
Ellerimi ileriye geriye hareket ettirmiş ve kısa bir süre zarfı sonunda minik ellerimi Madam Clara'nın bana ısrarım üzerine dönmesiyle utana sıkıla geriye çekmiştim. Kasaba da yeni yılın vadettiği heyecan, mutluluk, sevinç kol geziyordu. Lakin bu sevinç bizim üzerimize ekilmeyen buğday tanesi gibiydi. Jungkook'un günden güne asık olan siması daha fazla tebessümü misafir ediyordu benliğine. Bense doğurmadığım, aşkımın sancıları ile yüreğimden onu göklere saldığım çocuğumun serpilmesini büyük bir haz ile izliyordum. Jungkook güneşin altında kızaran bir başak gibiydi. Bende daima onu kollayan, tüm varımı yoğumu ona aktaran büyüten göklerde ki bir güneştim.
Ben Jungkook'u büyüteceğim derken yakmıştım.
Madam Clara hafif Fransız Aksanı ile kıkırdayıp fötr şapkamı sağa doğru kaydırmış ve ellerini beline koymuştu. Bunları yaparken sarı tel tel kaşlarının biri çoktan arşa yükselmeyi unutmamıştı. Başını sağa sola salladı ve gözlerini kırptı. "Oh Jimin, hakikatin sizde pek hala farkındasınız değil mi? Müdür Elio asla böyle bir şeyi kabul etmez. Etmemekle beraber bir ton da fırça atar size vallahi Doktor dinlemez ayacıklarının altına alıverir."
Gözlerimi mağrur bir edayla kısmış karşımda korku ve heyecanın harmanlandığı bir bedene dikmiştim. İskarpinlerimi bir kaç kere kuru tahtalara vurarak "Pekala o halde ondan izin isteyebilirim değil mi?" Cesaretimi taktir etmiş olacak ki boğazından göğüs çizgisine kadar sarkan zümrüt desenlerle bezenmiş oldukça parlak olan haçını göklere doğru kaldırmıştı. "Cesaretin oldukça etkileyici Jimin lakin" gözlerini bir kaç adım ötede hemşirelerin onunla ilgilendiği Jungkook'a çevirmiş ve kulağımın yakınına eğilmişti Clara "Burası bir akıl hastanesi evladım. Bazen istediklerimiz olmayabilir. O zaman tek yapman gereken isteklerini avuçlardan çekip almak olsun. Ah yüce İsa.." kelimelerinde hiç bir zaman eksiklik olmazdı hademe Clara'nın.. Her zaman mutlaka yaşanmışlık, acı çığlıklar barındırırdı sözcükleri. Aile gibiydi o, bir annenin dokunuşlarına sahipti. Aynı zamanda da bir babanın ahlaksız sözcüklerine. Lakin o her zaman haklıydı, o daima hak olandı. Bakışlarını saçlarımı süsleyen kar tanelerinden uzaklaştırmış onu kolumdan tutacağım vakit koşar adımlarla kilere adımlarını yöneltmişti. Düşündürüyordu her sözcüğü, fazlasıyla düşünmek gerekiyordu ağzından çıkan her kelamı..
İsteklerini avuçlarından çekip almak..
İsteklerimi avuçlardan çekip alıyorum..▪︎
- Lütfen ağacı sağa doğru bırakın Peter!
Soğuk bir gündü, soğuk duvarların ardı yapayalnız saatlere tabii tutulmuştu. Kuşlar hala pencere kenarlarında ötüşüyor kırık kanatlarını rüzgara bahşediyorlardı. Parmaklarımı kadife paltomdan çıkarmış bir doktor yerine adeta bir mimara benzemiştim. Yapıyordum, isteklerimi kirli, mağrur, kinayeli avuçlardan çekip alıyordum.. Mutlu ediyordum. Onarıyordum bir kere kırık çehreleri, kırıklarının avuçlara batıp oralarda çiçekleştiği elleri.. teker teker huzur cehenneminde yakıyordum. Yoksa sahiden de kendimi mi kandırıyordum?
Peter kirli kömür karası ellerini yamalı bir o kadar da eskimiş tulumunun içine sokup bir kaç dal sigara çıkarıyor. Birini dudaklarının arasına misafir ederken diğerini mağrur bir edayla bana uzatıyor. Reddediyorum uzattığı bir dal sigarasını, almıyorum ne çok sevdiğim halde. Aklımın ucuna düşüveriyor çocuğumun yanına o kadar kirli, o kadar çaresiz gidemeyeceğim. Evrenin bir ucuna yıldızlar ile savrulduğum bu zihni seyehati bozuveriyor Peter. "Bay Park sahiden de garip bir adamsınız, nasıl olur da bir hekimken bu delileri böyle önemsersiniz!" ruhunu kamçılayan izmariti penceren karlı patikaların zeminine bıraktıktan kısa bir süre zarfı içinde gözlerini gözlerim ile buluşturmuştu. "Galiba önemsediğiniz başka şeyler de var"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARİA ☆ KOOKMİN
Fiksi PenggemarBir vedanın habercisi 1 Eylül 1939 ∞ 13 Ekim 1941 [4 ekim 2019] ∞ [20 temmuz 2020]