-Gaz lambasını yakar mısınız Jimin ?
-Jungkook neden gaz lambasını yakmamı istiyorsun zira bunun sana hiç bir getirisi olmayacak.
-Bakınız doktor, rica ediyorum sizden. Lütfen kulak verin sesime !
- Mühim bir mesele mi var? Neden bu kadar ısrarlısın gaz lambasını yakmamda.
Çocuğum irkilerek parmak uçlarını sıkmaya başladı ve gözlerini gözlerime dikerek dudaklarında ki kırıklarını parmak uçlarıma savuşturup cümlelerini zehirli bir ok gibi yüreğime isabet ettirdi.
"Jimin bir gece de olsa sizi görmüş gibi yapamaz mıyım? Merak ediyorum çehrenizi.." parmaklarını şakaklarımda gezdirerek "Yıldız tozlarının konduğu şakaklarınızı.." ardından da dudaklarıma dokundurarak parmaklarını
"Dudaklarınızı... dişlerinizi.." ellerini ufak parmak uçlarımda gezdirerek "Parmak uçlarınızı.. her bir şeyinizi delicesine, çıldırasıya merak ediyorum." Gözlerime diktiği gözlerine bakınca puslu çocukluğu kımıldandı çocuğumun. "Lütfen Doktor yakın lambayı, bu gece de sizi görmüş gibi yapayım... düşler bitince başlamaz mı kabuslar. En azından düşler bitesiye bitmez gibi yapalım. Ne yani kıracak mısınız çocuğunuzu?"Parmaklarımı hafifçe kibrite dolandırıp bir kaç kere kutusuna sürttükten sonra gaz lambasını yakmak için hareket ettirmiştim. Ufak hareketlerim hız kazandığında ellerimi çocuğumun bellerinde dolayıp kulağına öpücüklerimi ikram edip dudaklarımdan bir kaç kelimenin kulağına misafir olmasına izin vermiştim. "Görüyor musun beni Jungkook? Yakışıklı mıyım?" Çocuğum kıkırdayıp dudaklarını büzerek cevap vermişti bana "Oldukça hoşsunuz lakin.." gözlerimi şaşkınca açarak cümlesini yarıda kesmiştim " Lakin.." Hiç ısınamayan parmaklarımın uçlarını saçlarında gezdirerek cevap verdi, verdiği cevap beni oldukça şaşırmıştı sanki o an, hiç bir işe yaramadığını düşündüğüm Tanrı kudretini çocuğumda göstermişti. Sanki ilk kez Tanrıya güvendiğimi hissetmiştim. Sanki büyü bozulmuştu. Lakin kim bilebilirdi ki Tanrı'nın her aşığı yıkabilecek kadar güçlü parmaklarının olabileceğini..
"Boyunuz da oldukça kısaymış Doktor."
Mutlu değildim çünkü Jungkook benim boyumun kısa olduğunu asla bilemeyecek kadar hastaydı.
Mutlu değildim çünkü asla gözlerimde kendi yansımasını göremeyecek kadar kırılgandı.
Ne olursa olsun, ben hiç bir zaman mutlu değildim. Kasvet gömleğime yapışan toz misali sinmişti üstümüze.
[BİR KAÇ SAAT ÖNCE]
Adımlarımızı nedeni bilinmez, hududu olmayan fakat bir şeyler de ısrarlı kalmak koşuluyla dudaklarımızın birbirine karışıp buharlı gökyüzünden çaldığımız yağmur damlalarını hapsettiği karanlık, bacaklarımıza kadar karlara bulandığı ara sokaklardan kurtardıktan kısa bir vakit sonra yamalı iskarpinlerimin ve oldukça vefasız bir şekilde kazıklanmamın bedeli olarak bunak İhtiyar'ın yanında bulmuştuk çocuğum ile birbirimizin bedenlerine yanarken yeşeren kıvılcımlarından çiçekler filizlenen soluğumuzu.
Hafif büyüklükte bir kaç kalpağın sıralı durduğu, zeminin çürümüş tahta kurularından hallice yıpranmış vaziyette göründüğü, tek tük patlamış lambanın sadece parmak uçlarımızı ve sivri iskarpinlerimin uçlarını aydınlatacak kadar ışığın aydınlattığı, epey süredir bu çilekeş mekanda sessizce oladuran pabuç tabanlarının ve histerik bir rutubet kokusunun tenimizde ki alevlerle adeta vals yaptığı ihtiyar Magnus'un kazıklayarak satın almamı temenni ettiği onlarca iskarpinin mikrop ve pislik dolu köşelerde can çekişedurduğu dört duvar arasında bir kaç metrekare de ellerinin arasında ki tesbih ile bir kaç ayet mırıldanmaktaydı, İhtiyar Magnuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DARİA ☆ KOOKMİN
FanficBir vedanın habercisi 1 Eylül 1939 ∞ 13 Ekim 1941 [4 ekim 2019] ∞ [20 temmuz 2020]