Gruptaki ilginç tipli üç kız ve iki erkek sohbet edip durduktan sonra kasaya aldıkları şeylerle geldiler. Genel olarak abur cubur ve alkol almışlardı. Hepsini geçtikten sonra fiyatı söyledim. Sarışın:
"Evvvet, geçen sefer ben ödemiştim; şimdi sıra kimde? Hatta durun durun ben seçeceğim. Ya şundadır ya bunda... Martin! Sen ödeyeceksin." derken ruh da gülüyordu.
"Saçmalama kızım be! Ben niye ödüyormuşum? Lucas zengin değil mi? O ödesin." dedi mor kafalı.
"Sen değil misin sanki?" diye kıkırdadı kısa boylu olan. Upuzun ama zayıf olan Lucas:
"Kesin ya, ödeyeceğim. En azından erkenden çıkarım aradan." dedi ve ödemeyi yaptı. Ruh o sırada gülümseyerek onları izliyordu. "Belki de onları tanıyordur" diye düşündüm.
Hepsi bir ağızdan "İyi günler!" dediler ve çıktılar. Parayı kasaya yerleştirirken:
"Ne o? Yoksa küstük mü?" dedim O'na.
"Sanırım küsmemiz gerekti. Çünkü bana yardımcı olmuyorsun." Bunu duyunca kahkaha attım.
"Peki, tamam. Barışalım. Sana yardımcı olacağım. Ama bence önce tanışmalıyız. Ve bana hikayeni anlatmalısın."
"Hikayemi sonra anlatırım. Ve sen Leon'sun. Ben de Jake. Memnun oldum." dedi ve elini uzattı. Öylece bakakaldım çünkü imkansız görünen bir şey vardı.
"Bunun pek mümkün olacağını sanmıyorum ama... Memnun oldum." dedim ve elini sıkmak için elimi uzattım. Ve korkulacak şey ki tokalaştık.
"Eee? Az önce gelenleri tanıyor musun yoksa?" diye konu açtım.
"Evet. Onlar çocukluk arkadaşım. Hep onların yanında olduğumdan onlarla büyüyebildim aslında. Tabi onlara kavuşabilmek için senin büyümeni de dört gözle bekledim ve izledim." Bu beni biraz utandırmıştı.
"Ehm, bana biraz onlardan bahsetmeye ne dersin?"
________
"Bir dakika, gölün ne tarafında demiştin?"
Saat gecenin iki buçuğuydu ve saatlerdir sohbet ediyorduk. Eve gelince ne annemle ne babamla sorun yaşadım. Sadece babamla aramız iyi görünmüyor gibiydi.
Olayları en başından anlatmak gerekirse Jake ormanda arkadaş grubuyla oyun oynarken bir halt işlemiş ve vurulmuş, ayrıca katili hala yaşıyormuş. Ve tanıyormuş. Dediğine göre katili ruh hastası ve insan olduğundan şüphe duyduğu bir varlıkmış.
Onu hayata döndürürsem katili yakalayabilirmişiz. Ancak bunu yapabilmem için ormanın derinliklerindeki Yaşlı Kadın lakaplı gerçekten de yaşlı bir kadın olan büyücü olduğunu zannettiğim bir kadının yanında ders almaya başlamalıymışım.
"Gölün kuzeyindeki dağın içinde yaşıyor."
"Anlamadığım bir şey var, neden başkasına görünmedin? Neden ben?"
"Çünkü... Bilmiyorum ya, öyle işte." Bunu duyduğuma şaşırmamıştım.
Komik biriydi. Neşeliydi. Umutlu görünüyordu. Eğer hayata dönebilirse o ve grubu ile takılabileceğimi belirtti. Gözümde bir grup ile dolaşmak, onlarla gülüp eğlenmek, ne olursa olsun onlar ile bir olmak canlandı.
O derin boşluk hissi yine oluştu içimde.
Ağzıma gelen tuzlu suyu fark edince düşüncelerimden sıyrıldım; yine her zamanki gibi ağlıyordum.
"Neden böylesin Leon? Neden canını yakıyorsun, kendine zarar veriyorsun? Neler olduğunu görmüyorum sanma. Ne yaptığını biliyorum. Ve buna bir son vermelisin. İlaçlara da. Asla vazgeçme Leon. Ve asla kendini üzme. Ben artık yanındayım. Ve seni bırakmayacağım. Sana bir kardeş, bir abi olacağım. Ne olursa olsun yanında olacağım. Ve onlar da. Senin abilerin ve ablaların olacak." dedi ve sarıldı.
Hiçbir şey söylemek istemiyordum. Hiçbir şey duymak istemiyordum. Hiçbir şeyi yaşamak istemiyordum. Anılarımı yok etmek, sonsuza dek uyumak istiyordum.
"Hayır, Leon. Sen dinlenmek istiyorsun. Biraz kestir. Uykun var. Ama ilaç almayacaksın. Yarın iyice dinlenmiş ol. Yaşlı kadına gideceğiz." gözlerimi sildim.
"Peki. İzin verirsen üstümü değiştireceğim." dedikten sonra başını salladı ve yok oldu.
Işıkları kapattım ve yorganın altına girdim.
Ve sonrası karanlık._________
Güneşin gözlerime yansımasıyla gözlerim kısık uyandım. Saat öğleden sonrayı geçmişti. Okula geç kaldığımı düşünecekken bugünün cumartesi olduğunu hatırladım. Ve geceyi. Sessizce fısıldadım:
"Jake, orada mısın?" Ama cevap gelmedi.
Kalktım ve aşağıya inmeden önce annem ve babamı kontrol etmek için sessizce odalarının kapısından başımı uzattım. Yoklardı. İkisi de işe gitmişti demek ki. Böylece rahatlıkla ormana gidebilirim.
Aşağıya inerken dolapların açılıp kapanma, çatal, bıçak ve tabakların sesleri geliyordu. Açıkçası biraz tırstım ve sessiz adımlarla inmeye devam ettim.
Duvara yaslandım ve gizlice içeriye baktım. Kimse yoktu. Ve havada iki tabak vardı.
Havada.
Tabak.
Bu kesinlikle Jake.
Ve oydu. Onu izlediğimi, her ne kadar göremesem de, anlayınca göründü ve gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.
"Günaydın, kahvaltı?" gülümsedim ve masaya oturdum. Tüm bu olanlar ya olmuyordu ve ben kafamda kuruyordum, ya da ben gerçekten bir ucubeyim.
Bana iki şık da olanaklı geldi.
Tabakları masaya yerleştirdi, sonra bana ve kendine birer yumurta koydu.
"Sence karnını doyurmana ihtiyacın var mı?" dedim ve yumurtamın tadına baktım; fena değildi.
"Haklısın, ama işte, canım çekti. Seninle bir şey konuşmak istiyorum."
"Tabi."
"Robbie'den uzak dur. Ve onunla asla ve asla konuşma."
__________
Uzuun bir bölümle geldim *°*
Ne yazacağımı bilmiyorum, bu yüzden iyi okumalar yorumlarınızı bekliyorum,OKUYAN HERKESE TEŞEKKÜRLERİMİ SUNUP ONLARA MİNNET DUYDUĞUMU BELİRTMEK İSTİYORUM <3