ÇINARDAN:
Saatler sonra Hazel ameliyattan çıkıp yeniden yoğun bakıma alındı. Aras'tan alınan kan sayesinde Hazel hâlâ bizimleydi. Hava çoktan kararmıştı.
Kimse yerinden kalkmıyordu. Boş bir yere odaklanmış derin düşüncelere dalmıştık. Hazel'in bugüne kadar bana yaptığı tüm iyilikler gözümün önünden geçiyordu. Ben işe yaramazın tekiydim, hiçbir yararım yoktu. Hayatını kurtaracak kanı bile veremedim ona.
Hastaneye girdiğimizden beri kimse bir şey yememişti. Mert yemek getirmişti ama kimse dönüpte bakmadı. Ağlamaktan yorgun düşmüştüm. Ortam her zamanki gibi sessizdi.
"Onsuz ne barın ne de evin anlamı olmaz" dedi mert.
Dedikleri sinirimi bozmuştu. Sanki öldü de bunları söylüyor ama yeterince gergindik. Fazladan gerginliğe gerek yoktu. Sakin kalmaya çalışırken bir yandan da ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum. Aleyna beni mahvedecek o cümleyi söyledi...
"Hazel sayesinde normal hayatımıza döndük. O olmasaydı belki Buseyle hiçbir zaman kavuşamayacaktınız"
Buseyle kenetlenmiş olan ellerimize baktım. Bu görselin tek mimarı Hazel'di. Elimde olan elini kaldırıp öperken gözümden akan yaşları durduramadım. Buse beni susturmak yerine belime sarıldı. İyi ki... iyi ki Hazel Buseyi getirdi...
Gece yarısı olmuştu ama kimse uyumamıştı. Mert ve Aleyna'ya defalarca eve gitmelerini söylesemde gitmek istemediler. Hazel'e bu kadar değer vermeleri hoşuma gitse de burda böyle beklemek onları çok yormuştu.
"Buse'm"
"Efendim"
"Sen de yoruldun uyu biraz"
"Yok iyi böyle"
Sesinden belliydi uykusu olduğu. Oturduğum yerden en uca kaydım ve elimle uzanmasını işaret ettim. Ikiletmeden başını ayağıma koyup uzandı. Elimle saçını okşarken diğerlerine baktım.
Yanımızdaki oturakta Aleynayla Mert uyuya kalmıştı. Aleyna'nın başı Mert'in omzundaydı. Mert'in başı da Aleyna'nın başının üstündeydi. Bu görüntü yüzümde hafif bir tebessüm bıraktı. Keşke Hazel'de görseydi bu hallerini. Çok mutlu olurdu.
Aras'a baktım. Camın önünde gözünü bile kırpmadan Hazel'i izliyordu. Dikkatimi çeken Hazel'i izlemesinden çok sessizce ağlamasıydı. Rahatsız olmasın diye gözlerimi üzerinden çektim. Başımı duvara yaslayıp tavanı izledim.
Ne zamandır bu haldeyiz bilmiyordum ama güneş doğmaya başlamıştı. Aras'ta ben de hiç uyumadık. Sessizliği bozan Aras'a gelen mesajın bildirimiydi.
Aras mesajı okuduktan sonra oturduğu yerden hızla kalktı. Sinirlendiği her halinden belliydi. Birkaç dakika ne yapacağını bilemedi ama sonra büyük adımlarla merdivenlere gitti.
Arkasından seslendim ama uyuyanlar var diye fazla ses çıkaramadım. Aras'ın beni duyduğuna emindim ama dönüp cevap vermedi. Vardır bir bildiği deyip sustum.
Gün tamamen doğmuştu. Hemşireler arada bir kontrole geliyordu. Buse birkaç kıpırdanmadan sonra esneyerek kalktı.
"Çınaaar niye uyandırmadın beni? Kaç saattir uyuyorum?"
"Çok olmadı. Biraz daha uyu istersen"
Bana cevap vermeden Aleyna'yla Mert'e baktı. Bir süre onları inceledikten sonra bana döndü.
"Bunlar ne iş?"
"Bilmem uyanınca onlara sorarsın"
Yüzümüzde hafif tebessüm vardı. Buse elini yüzünü yıkamak için kalkarken bir şey farketmiş olacak ki bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİFT KİŞİLİK ~sen kimsin?~
ChickLit"Ona kim olduğunu söyleyeceğim" Sert bakışlarımı hızla gözlerine diktim... Adım adım yaklaşarak içimden geçenleri söyledim "Peki O, senin küçük tatlı bir fahişe oldugunu biliyor mu minik ikizim"