1.9

2.6K 286 177
                                    

Wakes me with a cry
Beni bir ağlamayla uyandırıyor

Twenty

"Ah, acıyor."

Jeongguk'un kafasını tutarak şikayet etmesiyle mahcupça gülümsemiştim. "Jisoo adına çok özür dilerim. Senin bana zorbalık yapanlardan biri olduğunu düşünüyordu."

"Hala düşünüyorum!" Yan odadan bağıran Jisoo ile hafifçe kıkırdamış, kafasının arkasına bağlamaya çalıştığım bandajı sıkılaştırmıştım. "Bitti."

Kafasını ovalayarak yatağa tekrar uzanmış, yanına yatmam için kaydıktan sonra da yatağı pat patlamıştı. "Hayatta olmaz."

"Sadece sırt üstü uzanacağız. Sana bir şey yapmam Lalisa." Şirin haline bakıp iç çektim ve terliklerimi çıkarttıktan sonra yavaşça yanına uzandım. Yaptığımız tek şey sessiz bir şekilde öylece beyaz tavanı izlemekti. Bir süre sonra gittikçe mayışmaya başlamış, yumuşak yatağım ve yanımda uzanan Jeongguk'un rahatlatıcı kokusu ile gözlerimi kapatmıştım. Bir anlık gelen izlendiğim hissi içimin kıpır kıpır olmasına yol açmış, daha da yummuştum gözlerimi.

Sessizliği ilk bozan Jeongguk olmuştu.

"Üzgünüm."

"Ne için?" dedim gözlerimi açmadan. Aldığı derin nefes ile yavaşça kıpırdamış, gözlerimi açmadan olduğum yerde doğrulmuştum.

"Bugünün randevu günümüz olduğunu söylemiştim. Ama her şey berbat oldu." Küçük çocuk gibi çıkan sesine karşı kaşlarımı çatmıştım. Gözlerimi açıp ona döndüm. Koyu irisleri benimkiler ile buluştuğunda ağzımı araladım. "Şu ana kadar sandığın kadar kötü geçmedi."

"Hem," dedim elini kavrayarak. "Gün henüz bitmiş değil."

Heyecan dolu bakışları sevinçle beni bulduğunda gülümseyip ayağa kalktım. "Başının durumu nasıl?" Tıpkı küçük bir çocuk gibi hevesle 'evet' demiş, beklenti ile gözlerime bakmıştı.

Göz devirdim.

"Hadi ama Jeongguk. Sana gün bitmedi dedim. Geri kalanını devam ettirebilirsin herhalde-"

Bileğimden tutup beni dış kapıya doğru sürüklemeye başlaması ile küçük çaplı bir kahkaha atmış, ayakkabılarımı giymem için yardım ederken sessizce onu izlemeye başlamıştım.

Simsiyah saçları ahenkle alnına dökülüyor, her zaman adeta bir yıldızmışcasına parlayan siyah gözlerini kapatıyordu. Onu tanıdığımdan beri saçları uzamıştı, hem de çok uzamıştı. Bu yüzden o ayakkabımı bağlamak ile meşgulken bileğimdeki tokayı çıkarmış, o ne yaptığımı anlayamadan saçlarını toplamıştım. Şaşkın bakışları beni bulurken şapşal ama şirin haline dayanamamış, burnuna minik bir buse kondurmuştum.

"Orada dikilmeyi bırak da bana yetiş Gguk!" dedim koşmaya başlarken. Bir süre daha kapının önünde dikilmiş, ardından yüzüne yerleştirdiği o klasik tavşan gülüşü ile bana doğru koşmaya başlamıştı.

"Hiç şansın yok küçük hanım. Koşu konusunda birinciyim!"

Haklıydı.

Aniden yanımdan geçen Jeongguk ile rüzgar saçlarımı şiddetle savurmuş, ardından gülümseyerek ona yetişmeye çalışmıştım.

"Hey, nereye gidiyoruz?" dedim arkasında bağırarak. Yüksek kahkahası gök yüzü ile buluşurken dediği tek şey,

"Beni takip et yeter!"

FяεαkあLιsκοοκHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin