Bilmediğim caddelerden geçerken düşündüğüm tek bir şey vardı. Acaba Toprak'ı sevebilir miydim? Yani onu sevdiğim için değil ama öyle bir ihtimalin olup olmama durumu beni gıcık edebilirdi. Çok çabuk bir şeyler hissedebilen bir insan olduğunuzda ya da ilgi açlığı yaşadığınızda bu durum size doğal gelecektir emin olun. Arabadan kendim inip önümüzdeki binaya bakıp "burası mı ?" Dedim. " Gel benimle " dedi. O böyle emir cümleleriyle konuştukça yapmayasım geliyordu ama neyse. Üç kat yukarıya çıktık tabi ben kendi içimde nefes nefeseyim ama o bakınca normal davranıyorum kapıyı çaldık hafif uykulu gözlerle bakan ve elini kapının üst kısmına dayayıp sorgulayan gözlerle bu saatte neden burada olduğumuza anlam veremeyen Akif gözünün tekini açarken "selam" dedim hemen. " Girin içeri" dedi kafasını kaşıyıp kapıyı geriye doğru açarken. " Şükür ölüm kapıda bırakacaksın diye düşünecektim." Dedi ve ayakkabı ile içeri girdi ay hiç alışkın değilim böyle şeylere ama yapacak bir şey yok. Bende öyle girdim. " Ee ne içersiniz ne yapayım? Aç mısınız abi yoksa?" Dedi. " Yok biz yedik."dedi Toprak. Biz ? Noluyor? Biz dedi. Ay saçmalama kızım ladin gelişi o. Allahım ne kadar kolay bir abim ya ama bunu belli etmemek gibi salak bir özelliğim var. Sevdiğim bir insandan nefret ediyormuşum gibi bir özelliğim var." Evet yedik biz Akif sen duşunu al kahvaltını yap biz yapılacakları yaparız." Dedim. " Tamam o halde ben gidiyorum bir ihtiyacınız olursa kendiniz halledebilirsiniz." Dedi ve içeri gitti o an Toprak'a döndüğümde garip bir şekilde bana bakıyor şekilde buldum. Dövecek gibi duruyordu kaçma fikri aklımdan geçti. " Seni niye ilgilendiriyor karışma sen. " Dedi. " Ne ? Neye karışmayım?" Dedim. " İstediğini yapsın çocuk ne yapacağını söylemene gerek yoktu yanlış anlaşılabilir yani." Dedi. Bende ona hadi canım der gibi bakıp " senden başka yanlış anlayabilecek birisini göremiyorum ben." Dedim. Dudağını ıslatıp kafasını sola çevirdi. Sonra sıcaktan üstüne yapışan sıfır kolunu eliyle havalandırdıktan sonra kalktı ve koridora doğru gitti. Çok geçmeden " Akiif" diye seslendi. Tişört bulamadığından yakınan sesler çıkartarak odada kendince mırıldanıyordu. Akif yıkadığı için kurutma makinesine atmış ve az bir dakikası kalmış yanlış anlamadıysam. Ayağa kalktım ve pencereye doğru ilerledim. Köşede bir radyo gördüm. Kesin çalışmıyordur diye düğmelerine bastım. Sonra bir anda bir haşırtı sesi çıktıktan sonra dinlemeyi çok sevdiğim bir şarkı çıktı. " Ressamın şarkısı" harika ve harika. Tam nakaratındaydı. Bende sevdiğim bir müzik duyduğumda ne olursa olsun dans edebilme potansiyeline sahip olduğum için " Bana mutluluğu çiz , boyansın ellerin her renkten koy- derken arkamı döndüm - kamaşsın gözlerin..."(kamaştı gözlerim) Derken karşımda üstü çıplak bir şekilde Toprağı görünce susmak zorunda kaldım bir yutkunma sesi duyabilirdiniz. Elimdeki telefonu mikrofon olarak kullanıyor olduğum gerçeği, kimseyi o an umursamıyor oluşum da birbirine eklenince ve umursadığım kanaatine varınca susup kalıyorum öylece ve ağızımdan bir ay diye çığlık çıkıyor ve mutfağa doğru kaçıyorum. Odada müzik hala yankılanırken o an aklıma kahve yapmak geliyor. Ketıla su koyup onu beklediğim sırada içeriye giren bay Toprak bey yüzünden yüzümü öne doğru eğip elimde onu görmemek için anlımı ovuşturuyorum. Su içip bardağı öylece bırakıyor ve bir boşluk bırakarak salona geçiyor. Sonra bende banyodan çıkan ıslak terlik sesi duyduktan sonra salona doğru geçiyorum. O, o sırada telefonuyla oynarken kahvemi sehpaya koyup bende telefonumu elime alıyorum. O sırada kapı çalıyor. Altına kot pantolon giyen ve üstü çıplak saçlarının ıslağını eliyle etrafa savuşturan Akif kapıyı açıyor ve gelen Gamzeye baka kalıyor. O an gamzeyle gözlerimiz buluşunca tebessüm ediyorum ama o kadar komik bir durum ki şuan. İçimden kahkaha attığına emin olabilirsiniz ama buna birazda mahcupluk karışınca garip oluyor tabi. " Seni tanıyorum galiba" dedi Gamze Akif'e. Tabikide tanıyordu ama bu kız illa ki havalı olacak. " Evet şey ben, gevşeme içeri." Dedi Gamze içeri geçip " noluyor soyunma partisi felan mi yapıyorsunuz haberim yok ?" Diyor kinaye yaparak. Toprak telefonun üstünden bakıyor bir iki saniye sonra telefonunu yana bırakıp. " Demek Gamze sensin." Dedi. Ne demek ki şimdi bu?" Evet de sen kimsin? Zeynep bu çocuk kim yoksa.." derken " o benim arkadaşım-onaylar gibi baktım o da sadece gözüme baktı-galiba" dedim. " Zeynep ne oluyor bu çocuklarla ne işin var senin ayrıca ne döndüğünü biri bana anlatabilir mi? Malum Sherlock Holmes' luk yapamayacağım şuan" Dedi. Kısaca olayı özetleyip bir davet vermemiz gerektiğini ve bunun da bir nevi benim yüzümden olduğunu anlattım. Akif üstünü değiştirip oldukça şık ve vücut hatlarını saran lacivert tişörtünü giyinmiş ve gelmişti. Gamze başını çevirip bakmamıştı bile. Bir iş var ama ne. " Eee gençlik neden toplandık burada biri beni aydınlatabilir mi?" Dedi Akif bir sandalye çekip ters otururken." Ben açıklayayım istersen" dedi Gamze. Bir anda ne oldu gamzecik acaba aklından ne geçiyor." Şimdi bu ikisi okul için mezunlar partisini mi ne bozmuş yani bir şekilde kavga çıkmış ve bir daha sorun olmasın diye de tekrardan parti vereceklermiş. Olay bu bizi de yardım etmek için buradayız." Dedi. Kaşlarını kaldırdı Akif. Aslında bildiğini söyleyip geçiştirebilirdi ama o öyle yapmadı sonuna kadar dinledi. O an düşündüm de Gamze ile Akif beraber olsalar ne güzel olurdu. " Akif sen bize içecek bir şeyler ayarla Gamze sen okulun davet edilecekler listesini çıkar senin çevren varmış herhalde Zeynep senle ben de iletişime geçeceğiz Okey?" Dedi Toprak. Hepimiz onayladıktan sonra işimize koyulduk Gamze bir arkadaşını arayarak okuldaki öğrencilerin iletişim bilgilerini aldı bilgisayara aktardı sonrasında Akif ile kırtasiyeye gidip çıkarrttırdılar. Gülerek gelmişlerdi Akif ona bir şeyler anlatıyordu bizde o sırada kahve felan yaptık yeniden. Bildiğimiz yardımcı olabilecek insanlarla konuşuyorduk. Telefonum çalmaya başladı. Annem arıyordu...
Z." Alo ?"
"Alo Zeynep neredesin?"
" Evde değilim de neden sordun ki şimdi ?"
"Kızım biz Türkiye'ye döndük babanla bir anlaşma için ortağımızla. Seni de görmek istiyoruz baban seni merak ediyor."
(Bir şok yaşıyordum şuan, annem babam Türkiye'de)
"Aa ben benim işim var gelemem şuan"
" Bir hafta buradayız sana adres yollayacağım gel, işin bitince ara aldırtayım seni"
" Gerek yok ben gelirim sen konum at"
Dedim ve kapattım o an elindeki kahvesini bırakmış bana bakan Toprak' a döndüm. Bir bağlantı oluştu zihnimde. Bu çocuk iki saattir daha isimler olmadan bilgisayarda uğraşıyordu ve arada da bana garip garip bakıyordu ve bir ara soyadını sordu. Amcası ? , Londra'dan gelmiş? Babamlar ? Tabi yaa. Ben bunu nasıl düşünemedim. " Biliyor muydun?" Dedim. Kahvesini yudumladı bilgisayarı kapattı hala cevap yok. Kılıfına yerleştirdi. Telefonunu kontrol etti. " Fazla zekisin" dedi. Elimdeki telefonu diğer elime vurup arkamı döndüm. Tabi ya ben biliyordum. Bunların hepsi bir oyundu." Hepsi bir oyundu dimi ? Tabi ya nasıl akıl edemedim ki ben. Babamlar tuttu seni. Bir de evden beni kaçırdın. Salak gibi anlamadım bende. Sen ? Nasıl böyle bir şey yaparsın? Bende diyordum ki neden bunlar benim hayatıma müdahele etmez oldu. Neden yaptın bunu ? Paran var zaten amaç ne ?" Telefonu fırlattım duvara ve çok sinirlendim. Annem ve babam ortaklarıyla benim üzerimden iş birliği yapmıştı. Ve yeğenini beni gözetmesi için görevlendirmişti. Hırçın bir şekilde elimi saçlarıma attım. " Sakin ol!" Dedi. Arkamı döndüm " nasıl sakin olayım! Hayatımdaki herkes gibi sen de bir oyuncuymuşsun! Bana neden herkes oyu-"derken elini ağzıma kapatıp " yanlış anladın fazla zekisin ama çok ön yargılısın hanımefendi" dedi. Elini çektim ağızımdan " bana oyun oynamaya kalkma. Kabul et o kadar bilgisayarla uğraştın. Ben yokum ne haliniz varsa görün" dedim ve hızlıca kapıya doğru ilerliyordum ki kolumdan tutup çekti. Sert göğsüne hızlıca çarptım. " Yanlış anlıyorsun Zeynep. Yok öyle bir şey. Kurgu dünyasında yaşamıyoruz sakin ol anne baban kim onu bile bilmiyorum." Dedi fısıltılı bir şekilde. İçim o kadar kan ağladı ki o anda anlatamam. Her zaman güvendiğim insanlar gitti benden. Ve onun hayatımdaki oyunların bir parçası olması beni deli etmişti resmen. Anne babamı özünde seviyordum ama bana sevgilerini göstermeyip beni mutlu olmaktan alıkoymaları yanlıştı." Gerçekten mi ?" Dedim titreyen sesimle. Birine sarılmaya o kadar ihtiyacım vardı ki. "Gerçekten" dedi ve bana sarıldı. O öyle sarılınca içim sarılmak istedi ama yapamazdım. İçim bu kadar sevgiye muhtaçken bunu yanlış buluyordum. Ufak ufak dökülen göz yaşlarım tişörtünü ıslattığına emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK KOKUSU
FantasyGünahın olmadığı bir dünya hayal ederek bir kitap yazdım. Kimseye ilham olmak istemem . Kötü bir şey yaptığımı düşünmüyorum . Umarım severek okursunuz