"Kimleri dinlersin?" Diye bir soru daha yönelttim.
Gözlerini kısıp biraz düşünürken gözlerini inceliyordum. Ela mı kahverengi mi?
"Michael Jackson, Beyoncé, Rihanna, Sam Smith, Christina Aguilera, Nicki Minaj falan. Senin gibi şarkı söylediğini düşünen sarı kafaları dinlemiyorum." Dedi çarpık bir gülümsemeyle.
Ve o an nefesimi tuttum.
Dişlerimin arasından tıslar gibi konuştum. "Sen, kimden bahsediyorsun?"
Gözlerime dikkatle baktı. "Sevdiğini biliyorum Stoce. Fakat şu bir gerçek ki, Justin Bieber şarkı söyleyemiyor," diliyle dudaklarını ıslatıp devam etti. "Ama bu benim berbat müzik zevkimden de kaynaklanabilir."
Gözlerine yine bakarken "Kesinlikle senin bok gibi olan müzik zevkinden kaynaklanıyor. Justin, dünya üzerinde MJ ve JT'den sonra en güzel sese sahip insan, Drew. Çeneni kapa. Kapamazsan," üstüne doğru eğildim "seni eve almam."
#ErtesiGün #Öğlen
"Jes, bir şeyler atıştıralım. Lütfen. Yoruldum! "
Jessica sanki bunu söylememi bekliyormuş gibi durdu ve "Burger King mi Arby's mi?" diye sordu. Onun da yorulduğu belli oluyordu.
"Arby's!" dedim neşeli sesimle. Zaten bu cevabı vereceğimi biliyordu. Sonrasında ikimiz de gülümseyerek Arby's'e doğru yolumuza devam ettik.
Sabah kalktığımda deli gibi evden çıkmak istemiştim ve hazır evden çıkmışken alışveriş de yaparım hayaliyle arabama atlayıp şehir merkezine gelmiştim.
Favori mağazalarımdan birinde dolanırken en yakın arkadaşlarımdan birini, Jessica'yı görmüştüm. Alışverişe birlikte devam etmemizi teklif edince tabiki teklifi geri çevirmeyip kabul ettim ama ilk kez onunla konuşurken bu kadar zorlandım.
Drew bundan bahsetmemişti fakat ondan birilerine bahsetmemi de istemeyeceğini düşünüyordum. Bana aşık olduğunu söylüyordu, yüzünü göstermiyordu, hakkımda bir çok şey biliyordu. Fazla gizemli bir tipti. Jes her zaman her şeyimi anlattığım türden bir kızdı ve Drew'dan bahsetmemek beni çok zorlamışdı.
Yine de Drew konusunda çenemi kapalı tutamamaktan korktuğum için Arby's'de menümüzü alıp oturduğumuzda ona How I Met Your Mother'dan bahsettim. Neden bitmiş ve her bölümünü izlediğim bir diziye bu kadar taktığımı merak ettiğini söyledi. Ben de How I Met Your Mother'dan bahsetmeye devam ettim.
#Akşam
Drew'a kaçamak bir bakış atıp tekrar televizyona döndüm.
Bugün önceki günlerden daha rahat davranıyordu. Elinde pizzayla gelmiş, yemek yedikten sonra televizyon izlemeyi teklif etmişti.
Televizyonda çıkan bir romantik komediyi izlemiştik. İzlerken, kafamı göğüsüne koymuştu. Ve film boyunca saçlarımla oynamıştı. Ben de filmlerden özenip elimi göğüsüne koymuştum, kafamın yanına. Kalp atışlarını hissetmeyi sevmiştim de. Eski sevgililerimin göğüsünde neden bu şekilde yapmadığımı düşündüm. Fakat cevap hazırdı. Hangisi, beni göğüsünde yatıracak kadar romantiklik biliyordu ki?
Bunu düşünmek istemediğim için Drew hala kanalları değiştirirken gözlerimi kapattım ve "Drew.." diye mırıldandım. O da "Hmm?" benzeri bir ses çıkardı. Sesinde çok hoş bir tını vardı ki, bunu görmezden gelemedim.
Derin bir nefes alarak lafa başladım. Dünden beri düşündüğüm bazı şeyler vardı ve sormasam rahat edemeyeceğime emindim. "Justin, sence gerçekten yeteneksiz mi? Çünkü dün ve bugün çok düşündüm ve onda tek bir kusur bile bulamadım. Yani sevgilisi, etrafındaki kızlar, biraz gece hayatı ama bunlar herkesde olan şeyler. O fazla iyi. "
"Stoce, tabiki yeteneksiz değil." Gözünün kıstı ve devam etti. "Fakat..bilirsin işte mükemmel değil. Öyle değil. "
"Çünkü kimse mükemmel değil" Gözlerimi açtım ve kafamı kaldırarak onun gözlerine baktım. "Ve o bunun farkında. Bu bile ne kadar mükemmel olduğunun kanıtı."
Gülümsedi ve saçlarıma minik bir öpücük kondurdu.
"Bir sorum daha var." Dedim gözlerimi ona dikerek. Ondan birilerine bahsedip etmemek konusunu sormak zorundaydım.
"Dinliyorum. " dedi bana odaklanıp.
"Senden birilerine bahsedebilir miyim? " dedim hemen.
"Güvendiğin birkaç arkadaşına. Beni ve bu olanı sorgulamayacak." Derin bir nefes alıp devam etti. "Ailene anlatma. Bunun devam etmesine izin vermezler. Sadece bu kadar. "
Kafamı olumlu anlamda salladım ve tekrar göğüsüne yattım.
Yaklaşık 15 dakika sonra başka bir romantik komedi bulduk ve onu izlemekte karar kıldık.
Filmin ortalarına doğru Drew beni üstünden kaldırarak daha dik oturdu ve gözlerime baktı. Filmi daha önce izlediğim için filmin bölünmesini takmamıştım.
Derin bir nefes aldı "Bebeğim, önümüzdeki birkaç gün buralarda olmayacağım. Fakat daha sonra geleceğim ama..maske olmayacak." Oldukça heyecanlı görünüyordu. "Bu şey fazla kaşındırıyor. Kapşonlu yiyeceğim ama yüzüme bakmayacağın konusunda söz vermen gerek. "
"Nerede olacaksın? " dedim diğer söylediklerini es geçerek.
"Evimde," derken yüzüne aptal bir gülümseme yayıldığını gördüm maskeden görünen dudaklarından. "Benim de bir evim var ve annem gelecek. Onunla biraz vakit geçirmeliyim."
"Tamam. "
"Sözümü almadım. " dedi birkaç saniye geçince.
Bi süre öylece gözlerine baktıktan sonra "Söz" diye mırıldandım.
Aradan birkaç saniye daha geçince takıldığım başka bir nokta vardı. "Sen bebeğim mi dedin bana?" dedim bu noktayı ona sormak amacıyla.
Bana tuhaf bir bakış attı ve "Hadi ama.." diye mırıldandı. "Göğüsümde yatıyorsun, saçlarınla oynuyorum, romantik komedi izliyoruz. Yani sevgili pozisyonundaydık ve sen aşık olduğum kızsın!"
Dudaklarımı büküp ona sahte bir bakış attım.
"Moda girer gibi oldum ne yapayım?" Dedi ellerini teslim oluyormuş gibi havaya kaldırıp. "Tam olarak moda girmeme izin vermek zorundasın. Birkaç gün olmayacağım." Dedi ellerini indirirken.
Güldüm ve "Tamam." Dedim kısaca.
Sonra tekrar 'sevgili pozisyonu' aldık ve filme devam ettik.
Herkese mutlu yeni yıllar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Misafir (Justin Bieber)
FanfictionSakin bir gecede evinizde oturup dizinizi izlerken kapının çalması sizde normal duygular uyandırabilir. Kapıyı açmanız da. Fakat içeriye maskeli birinin girip ağzınızı kapatması ve "Bana güvenir misin?" demesi? Bir insan kendisini en fazla ne kadar...