Gizemli Misafirim

3.3K 158 12
                                    


23 Ekim 2014

Evdeki tüm ışıkları kapattığıma emin olduktan sonra televizyonun karşısındaki geniş koltuğuma doğru paytak adımlar attım ve orta sehpadaki patlamış mısır dolu büyük kaseyi elime alıp kendimi koltuğa bıraktım.

Ekim ayındaydık ama soğuk şimdiden yüzünü gösteriyordu. Bu yüzden üstüme mavi pikemi örttüm ve kumandayı elime alıp favori dizilerimden biri olan My Mad Fat Diary'yi başlattım.

Daha önce defalarca izlememe rağmen asla bıkmadığım yerleri ilk izlediğimdeki heyecanla izlerken, 6. dakikaya yakın bir zamanda kapımdan birkaç hışırtı sesi geldiğini duydum. Meraklı yapım yine baş göstermişti ama aynı zamanda endişe duyduğum su katılmamış bir gerçekti.

Televizyonun sesini biraz kısarken bu seslerin neyin ve ya kimin sesleri olduğunu düşünüyordum. Aklımdan seneryoyu kurmuştum.

Kapı kırılyor ve siyahlar içinde, at hırsızı tipli bir adam içeri giriyor. Elinde sokak ışıklarından dolayı metali parlayan bir bıçak var. Gözleriyle beni bulduktan sonra çevik bir hareketle üstüme doğru yürüyor. Ben ayağa kalkıyorum ve koşmaya başlıyorum. Beni yakalaması uzun sürmüyor. Beni hızlıca yere itip üstüme çıkıyor. 50 yaşlarında olan ve...

Tanrım! Bunların hiçbiri olmayacak diye hatırlattım kendime.

Zaten o arada kapının zili çaldı. Tamam kesinlikle az önce feci bir hayal kurmuştum. Öncelikle, kapım kırılmıyordu ve hangi katil kurbanına giderken kapıyı çalardı ki?

Filmi durdurup ayağa kalktım ve pofuduk terliklerim Angoy ve Mibby ile birlikte kapıya doğru yürüdüm. Kapının kulpunu tutup aşağı indirirken yine de içimde oluşan kuşkuya engel olamamıştım. Şehrin dışında 20 evin bulunduğu minik bir kasabada yalnız yaşayan bir kızdım. Komşum İhtiyar Edward Mac hariç uğrayan pek olmazdı.

İhtiyar Mac olduğuna kendimi inandırıp kapıyı açtığım gibi birinin ağzımı kapayıp beni içeri çekmesi bir oldu. Aralık kapıdan giren soğukla titrerken katilin yüzüne bakmaya çalıştım. Kar maskesi vardı ama sokak lambalarından yayılan ışık ela gözlerini ortaya çıkarıyordu.

"Elimi çekeceğim ama bağırmayacaksın?" dedi yumuşak bir sesle.

Olayın şokundan olsa gerek, korku hissetmiyordum. Bundan güç alarak kafamı salladım.

Tedirgince elini yavaşça çekerken öbür eliyle kapıyı kapattı.

"Sana zarar vermeyeceğim." dedi fısıldar gibi. Hala camlardan giren sokak ışıkları ela gözlerini gösteriyordu. Gözlerinde korku ve  heyecan vardı. En azından öyle görünüyordu.

"Kimsin? " dedim endişeme rağmen soğuk çıkan senimle.

"Bunun bir önemi yok. Sana sadece bir tane soru soracağım." dediğinde hiç beklemeden "Kimsin? " diye direttim.

Benim sorumu duymazdan gelerek kendi sorusunu sordu; "Bana güvenir misin?"

Merhaba! Öncelikle, kadar okuduysanız size teşekkür ederim. İlk hikâyem ve 2-3 yıl önce kurguladığım bir şey. Yazarlığımın iyi olmadığını düşünsem de, kendime inanıyorum.
Hikayeye gelecek olursak, Justin, Bad Boy olmayacak, Kötü Çocuk gibi değil. "Bana güvenir misin?" sorusunu gören Solucan okuyucusu varsa, Solucan ile de alakası yok. Karakter katil de değil. YABANCI gibi de değil.
Ilk bölüm olduğu için öyle düşünülebilir fakat, değil. Tamamen benim 3 yıl önceki çılgın fikrimden çıkan bir karakter.
Okuyan herkese tekrar çok teşekkür ederim ♥

Gizemli Misafir (Justin Bieber)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin