Bölüm 2

27 9 19
                                    


Boş ve rutubetten duvarları yeşillenmiş depoyu inceledi Taha gergin ve umutsuz gözlerle. O an aklına bir söz düştü. Theokritos'un bu sözü onu zor zamanlarında hep ayakta tutmuştu. "Yaşayanlar için umut her zaman vardır. Umutsuzluk, ölüler içindir." Diyordu Theokritos.

Umutsuzluk onun için vardı. Çünkü o da birazdan tarihin tozlu sayfalarına karışabilirdi. 29 senelik hayatından arda kalan ölü bir bedeni de bulamazlardı belki.

O an aklına düşen sesle içindeki şeylerin kopup yıkıldığını hissetti. Beyninin içinde patlamaya hazır bir bomba gibi bekleyen o ses Taha'nın ruhunu o andan koparıp geçmişin çok azı temiz kalmış kirli ellerine götürdü. Çok azı temiz kalan geçmişin sayılı temiz kalan anılarındandı.

"Abi." Diye bağırıyordu küçük kız bahçede çıplak ayaklarıyla koşarken. "Büyüyünce astronot olacağım. Güneşin doğuşunu yakından izleyeceğim." Taha gülümseyerek onu izliyordu. Kız düşünür bir edayla duraksayıp elini çenesine koydu. "Belki fotoğraf makinesi de götürürüm yanımda. Sen de çok seviyorsun güneşin doğuşunu izlemeyi. Sana fotoğrafını çekerim."

Küçük kızın masum düşünceleri Taha'nın yüzündeki tebessümü büsbütün arttırıyordu. Küçük kız abisine bakarken arka kapıdan giren kişiyi gördüğünde sevinçle ellerini çırptı. "Sarpçığım geldi oley." Diyerek onun yanına koştu. Taha, gelen arkadaşına başıyla selam verdi ve yanına oturması için kenara çekildi.

Küçük kız ise ikisinin karşısına geçmiş evin küçük bahçesinde çıplak ayaklarıyla koşuyor ve onlara da bir şeyler anlatıyordu. "Biliyor musun Sarp eğer çıplak ayakla toprağa basarsam elektriğim gidermiş. Sanki televizyonum ben ne elektriğiyse." Dedi gülerek.

"Abi." Dedi sonunda koşmaktan yorulup oturarak. "Sarp'a da gösterir misin o fotoğrafları? Belki o da seviyordur güneşin doğuşunu." Dedi Sarp'a kocaman gülümseyerek.

"Bayılırım." Diyordu Sarp karşısındaki neşeli ve mutlu kıza.

"Bayılacağım şimdi." Dedi Sarp kasvetli odadaki havayı ciğerlerine hızlı hızlı doldururken. "Ben kaçırılsam da bana bir şey olmasın demiştim Allah'ım. Yanlış bir dua mı ettim acaba? Boşluğuma mı geldi? Vallahi özür dilerim."

Taha gergince yanındaki Sarp'a baktı. "Ulan kaderimizde beraber ölmek de varmış. Bensiz hiçbir iş yapamıyorsun derken haklıymışım." Dedi ortamdaki gerginliği yumuşatmak istercesine. Fakat hiç başarılı olduğu söylenemezdi. Hatta karşılarındaki adamın sözlerinden sonra gerginlikleri

"Patron geliyor." Demişti adam çekingenlikle. Patron her kimse çok güçlü biri olmalıydı ki bu koca adamları bile korkudan titretebiliyordu.

Deponun büyük kapısı sesli bir şekilde gıcırdadı. Sarp ve Taha birbirlerine bakarken içerideki adım seslerini duymaya başlamışlardı. İkili son dualarına hazırlanırken kapıdan giren kişiyle bozguna uğramışlardı.

Çünkü bu kişi elbette ki Elisa'dan başkası değildi. Onu gördüğünde taşlar yerine oturmuştu. Elisa kendisine bizzat açık bir şekilde eve dönmesini söylemişti. O ise bunu reddetmiş, kendini koruyabileceğini söylemişti. Ama yapamamıştı. Elisa ona açıkça göz dağı veriyor, bunu yaparken de hiçbir türlü masraftan kaçınmıyordu.

Elisa içeriye adımını atarken alaylı ifadesiyle "Ta daaa." Dedi uzatarak. Gözleriyle iki adama çıkmaları için emir verdiğinde odada üçü kalmışlardı. Taha tam ağzını açmak üzereydi ki Sarp'ın bağırışı odayı doldurdu.

"İnanamıyorum. Doğru dua etmişim." Taha Sarp'ı takmazken öfkeyle Elisa'ya döndü. "Gösterin bittiyse alkışlayalım." Dedi sert bir ifadeyle.

TârumarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin