Kolunu sağ tarafındaki kapının koluna yasladı Elisa. Baygın gözlerle dışarısını izlemeye koyuldu. Taha eliyle direksiyonda ritim tutarken ilerlemeyen arabalara baktı. Trafiğin yoğun olduğu saatlerde bulundukları yerden geçmeleri epey zordu. Yaklaşık bir saattir yalnızca birkaç metre ilerleyebilmişlerdi. Bir ev dolusu insanı öldürdükten sonra trafikte kapanıp kalmak Taha'nın canını sıkmıştı.
Yan tarafında duran arabadaki kadının yaklaşık on beş dakikadır kendisini izliyor oluşunu kafaya takmadan önündeki arabanın marka logosunu incelemeye devam etti sıkıntıyla. Elisa oflayarak Taha'ya döndü.
"Sorun ne?" Taha bakışlarını yanında oturan kadına çevirdi. Sorunun ne olduğunu merak etmediğini düşünüyordu. Fakat madem sormuştu anlatmaya başladı. Elisa onu dinliyormuş gibi görünüyordu. Elisa'nın kulağındaki airpodstan habersiz bir şekilde.
Elisa onun her dediğine kafa sallarken Taha birkaç dakika daha konuştu. Gözlerini kıstı. "Bana aşıksın değil mi?" Elisa'nın duymadığının farkındaydı. Elisa kafasını olumlu anlamda salladı. Taha gülmemek için kendini zor tutarak konuşmaya devam etti. Saatlerdir süren trafikte biraz eğlenmek istiyordu.
"Mükemmel bir yakışıklılığım var lanet olsun. Sence de çok yakışıklı değil miyim?" Elisa Taha'nın yüzüne bakarak kafa sallamaya devam etti. "Yani kaslarım falan bence çok iyi. Sence de harika değiller mi?" Elisa hızlıca başını sallayıp gözlerini kırpıştırdı.
"Nasıl yani benimle sevgili mi olmak istiyorsun?" Elisa hala kafasını olumlu anlamda sallıyordu. Taha bu kez kahkaha atmamak adına başını birkaç saniye arkaya çevirdi. "Özür dilerim." Dedi yüzündeki yalan hüzünle. "Ama ben sarışınlardan hoşlanırım. Anlıyorsun değil mi?" Elisa başını salladı.
O susunca Elisa kaşlarını havaya kaldırdı. "Bitti mi?" Diye sordu yüzündeki ciddiyetle. Taha başını sallayıp konuştu. "Artık kulaklıklarını çıkarabilirsin." Elisa alayla gülüp kulaklığı çıkardı. "Güzel şarkıydı." Taha dudaklarını birbirine bastırıp önüne döndü ve yavaşça ilerleyen arabaları görünce hafifçe gaza dokundu.
"Bu arada hepsine cevabım hayır." Taha Elisa'nın ne dediğini anlamak için yüzüne baktı. "Ha kas konusu tartışılır tabi." Dedi gözlerini Taha'nın vücuduna kaydırarak.
Taha başını iki yana salladı. "Duyuyor muydun?" Elisa belindeki silah rahatsızlık vermeye başlayınca çıkarıp dizlerine koyarken konuştu. "Hayır, dudak okuyabiliyorum."
"Neden başını sallamaya devam ettin o zaman?" Elisa yanaklarını şişirerek Taha'ya döndü. "Gergin ve sıkılmış görünüyordun. Biraz eğlen dedim." Taha sol elini Elisa'ya doğruldu. "Ve kaslarımı beğendiğini itiraf ettin."
Elisa gözlerini kısarak gözlerini tekrar Taha'nın üzerinde gezdirdi. "Daha iyilerini görmüştüm ama idare eder."
****
Eve geleli neredeyse bir saat oluyordu. İkisi de odalarında duş aldıktan sonra Taha'nın evden çıktığını duydu Elisa. Kendisi de mutfağa girip kahve yaptıktan sonra salonun sonundaki kapıya ilerledi ve kapıyı açıp merdivenlerden terasa çıktı.
Hava güneşliydi. Klasik bir ağustos günüydü. Kocaman terasın üzerindeki açılır kapanır tavanı elindeki kumandayla açtı. Önündeki büyük siyah camlardan da iki tanesini açtı. Böylelikle sadece oturacağı masanın önünü açmış oluyordu.
Büyük beyaz şemsiyeli masaya ilerleyip masanın yanındaki tek kişilik bahçe salıncağına oturup bağdaş kurdu. Elindeki kumandayı, telefonunu ve kahvesini masaya koydu. Hırkasının cebindeki kitabı çıkarıp okumaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Târumar
ActionOnun kader sayfasına mürekkep döküldü o gece. Yağmur yağdı, küçük kız çocuğu ağladı. Gök yarılırcasına gürleyerek eşlik etti küçük kızın hıçkırıklarına. Kızla beraber ağladı gökyüzü toprağı ıslarken ve kızın kağıdındaki mürekkepler daha da yayıldı...