11. Bölüm: Küçük Çocuk

83 10 0
                                    

Damla'dan...
Rüzgar çok sinirli gözüküyordu. Bir şeyler mırıldanıp gitti. Koray ve Derin birlikte yukarı çıktılar. Kulaklarım yanıyor ve uğulduyordu. Ceketimi alıp çıktım.

Caddede boş boş yürüyordum. Telefonumu kapattım. Aramalara cevap verecek halim yoktu. Gözlerim yanıyordu. Artık hiçbir şeyle başa çıkamıyordum. İnsanlar beni çok güçlü sanıyorlardı. Evet çok güçlü biriydim fakat her insanın bir güçsüzlüğü olduğunu anlamayacak kadar düşüncesizlerdi! Ellerimin titrediğini fark ettim. Ayrıca ben ağlıyor muydum?!

Kaldırıma oturup boş boş bakınmaya başladım. Bu sokakta kimse kimseye karışmazdı. Bu yüzden burayı çok seviyordum. Canım sıkıldığında hep buraya gelip otururdum. Derken bir erkek çocuğu yanıma geldi. Ve oturdu. Sessizdik. Neden yanıma oturmuştu ki? Beni tanımıyordu bile.
"İyi misin?" dedi. Şuan bu çocuğun tüm tanıdıklarımdan daha düşünceli olduğunu düşünüyordum. O kadar şeyi yaptıktan sonra hiç kimse 'Acaba iyi mi?' diye düşünmüyordu. Herşeyi alttan alıyordum. Fakat alttan aldıkça daha çok üstüme geliyorlardı. Çocuk kafasını kafamın önüne getirdi ve konuşmamı bekliyormuşçasına 'Hı.' sesi çıkardı.
"İyiyim. Fakat benim yanımda oturman doğru değil. Hadi evine git. Ailen merak etmiştir." ailen sözcüğünü duyunca hala kalbim kasılıyordu. Bunu durduramıyordum.
"Onlar benim gerçek ailem değil. İkiz kardeşimle bu insanların yanına verildik. Anne ve babam biz küçükken trafik kazasında öldü." çok soğukkanlı bir şekilde söylemişti. Fazla şaşırmıştım. Yaşına göre çok olgundu.
"Çok fazla benzer yönümüz var o zaman." deyip gülümsemeye çalıştım.
"Nasıl yani?" dedi. Çok ilgili gözüküyordu. Ve onunla sohbet ederken rahatladığımı fark ettim.
"Ben ve ikiz kardeşim, küçükken anne ve babamızı kaybettik." dediğimde gözümden bir yaş aktı. Çocuk elini uzatıp gözyaşımı sildi ve konuşmaya başladı.
"Anne ve babam olmadan hayatım çok zor. Kardeşim çok neşeli, hep gülüyor bunu görmek beni de mutlu ediyor fakat ben hiç konuşmuyorum, konuşamıyorum. İnsanlarla sohbete girince ağzımdan sözcükler çıkmıyor." dediğinde omuzları çökmüştü. Ona sarıldım. En çok buna ihtiyacımız var gibiydi. Bu kadar benzerlik normal miydi? Bana şaşıran gözlerle baktı.
"Kardeşim çok neşeli, hep gülüyor bunu görmek beni de mutlu ediyor fakat ben hiç konuşmuyorum, konuşamıyorum. İnsanlarla sohbete girince ağzımdan sözcükler çıkmıyor." diye çocuğun dediklerini tekrarladım. Gülümsedi. Bende gülümsedim. Gülümsemelerimizin altında yatan anlam mı? Acı!
Uzun süreli bir sessizlikten sonra yine söze başlayan o olmuştu.
"Seninle konuşmak çok kolay. İnsana güven veriyorsun." dedi. Gülümsedim.
"Ben Damla." bu ağzımdan bir anda dökülmüştü.
"Buğra." dedi kısaca.
"Memnun oldum. Fakat hadi evine gir." küçük kollarını boynuma dolayıp kafasını boynuma gömdü. Birkaç dakika öylece durduktan sonra ayrıldı ve koşarak evine gitti. Biraz rahatlamıştım. Yani gerginliğim ve sinirim gitmişti. Arkasından öylece bakakalmıştım. Küçücük çocuk bile rahatlık hissi verebiliyorken neden çevremdeki herkes beni sıkıyordu.
Eve doğru yürümeye başladım. Eve birkaç adım kalmışken aynı mesafede karşıdan gelen Rüzgar'ı gördüm. Pişmanlık tüm yüzünü kaplamıştı. Karanlıkta bile görebiliyordum. Adımlarımı hızlandırıp eve girecekken kolumdan tutup kendine çevirdi. İfadesizce yüzüne bakıyordum.
"Ne va-?" sözümü kollarını boynuma dolayarak kesti. Yüzünü boynuma gömdü ve kokumu içine çekti. Rüzgar'ı seviyordum elbette. Sonra boğuk bir sesle konuştu,
"Özür dilerim. Çok fazla tepki verdim. Ben böyle şeylere pek alışık değilim. Cidden üzgünüm." dedi.
"Sorun değil." deyip bir sorun olduğunu anlamasını umarak yüzüne baktım ve hızla kolundan sıyrılarak eve girdim. 'Üzgünüm' demesiyle herşeyin unutulacağını sanıyorsa yanılıyordu. Elbette trip atan kızlardan değildim fakat bu tepki cidden çok fazlaydı.

***
Bu bölümü tamamen kendi ruh halimle yazdım. Üzerimde cidden çok baskı var ve insanlar bunu göremeyecek kadar körler. Herneyse iyi okumalar. :)

Siyah ve BeyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin