Bölüm 2- Kaçış

157 22 0
                                    

"Aysel bulaşıkları yıkadın mı?"

"Yıkıyorum."

"İyi yıka! Sabunlu bırakma sakın."

Üvey annem bunları söyledikten sonra yattı. Ben de miladım olacak gün için gerekli hazırlıkları yapmaya koyuldum.

Okul yıllarımdan kalma eski bir sırt çantasının içine annemin bulabildiğim bir fotoğrafını koyduktan sonra etrafıma bakındım. Eski ama sıcak tutabilecek bir hırkayı da çantama koyduktan sonra birkaç tişört ve pantolonu da sığdırarak fermuarı kapadım. Yer döşemesinin altında biriktirdiğim tüm paramı cebime koyduktan sonra heyecan içinde yatağıma girdim. Uyumak ne mümkün? Birkaç saatliğine gözlerimi dinlendirebilmiştim sadece. Zannedersem saat sabah beş sularıydı. Ve ben kendi çizeceğim kaderime doğru giden yolda, kapıyı aralayarak dışarı süzüldüm. Hava sıcak sayılırdı. Sabah ayazına rağmen üşümüyordum. Her sabah saat 6'da ilçeye doğru yola çıkan Mustafa Emmi'nin kırmızı kamyonuna doğru yola koyuldum. İşte oradaydı! Bu kamyon beni yaşadığım acılardan uzaklaştıracak olan yegane araçtı. Kamyonun kasasını örtmekte olan muşambayı hafifçe aralayarak içeri süzüldüm. Ve kamyonun içine yerleştirilmiş olan kasalardan birinin arkasına saklanarak Mustafa Emmi'yi beklemeye başladım.

Mustafa Emmi'nin sesini duymaya başladığımda uzun zaman sonra ilk kez heyecanlanmıştım.

"Bu haftaki hasılat çok büyük olacak Ayşe!" Heyecanla konuşmaya devam etti. Konuşurken ak düşmüş olan bir tutam sakalını kaşıdığını görür gibiydim. Muşambayı açıp mallarını kontrol etmeye başladığında yüreğim sıkıştı. Bulunduğum yerde iyice sindim. Adeta nefes almıyordum. Ciğerlerim nefes almam için alarm çanları çalmaktaydı. Fakat ben yine de direniyordum. Mustafa Emmi son şansımdı benim. Ayrıca evden kaçma teşebbüsünde bulunmuş bir kızın hayatı iyice zehrolurdu. Kaçmamam içim önlemler alır, üzerimdeki baskıyı iyice arttırırlardı. Üvey annem ise babamın üstündeki etkinliğini iyice arttırır, hayatımı mahveden yolda emin adımlarla ilerlerdi.

Kafamda bu düşünceler varken, Mustafa Emmi'nin sesiyle irkildim.

"Tamamdır, bir sorun yok."

Mustafa Emmi'nin karısı Rabia Teyze, hazırladığı öğle yemeğini kocasına uzatırken arkasından bir kova su döktüğünü biliyordum. Her gün ilçeye giden eşinin arkasından mutlaka bir kova su dökmek Rabia Teyze'nin adetiydi.

Ve kamyon ilçeye doğru yol almaya başladı... kamyonun dönen her tekerleği içimde filizlenen umudu katlıyordu. Yeni bir hayata başlayacaktım. İçimdeki tek burukluk; annemin mezarının dönen her tekerlekte benden biraz daha uzaklaşmasıydı. Ama annem beni, "Gökyüzünden seyretmekteydi" Öyle değil mi? Bu laf çocuklukta söylenmiş bir avuntu cümlesi olsa da her hatırladığımda beni rahatlatır ve hayallere daldırırdı. Bu cümle hatırıma her geldiğinde, annemin parlak ve masmavi gökyüzünde beyaz bir bulutun üstünden beni izlediğini görür gibi olurdum.
"Kızım, Aysel'im benim. Yolun açık olsun Aysel... kaderin güzel olsun canım kızım."

Bembeyaz bir elbise giymişti annem, yine ait olduğu yerde, bulutların üzerindeydi. Gökyüzünden beni izliyordu.

"Bugün gidiyorum anne, ama bir gün mutlaka geri döneceğim."

Annemin gözleri gururla pırıldadı. Ve Gök mavisi gözlerinden bir damla yaş süzülerek yeryüzüne doğru yola koyuldu. O sırada gri bir bulut annemle aramıza girerek görüş alanımızı kapattı...

Kamyon öksüren bir astımlı gibi tuhaf sesler çıkartarak durduğunda gözlerimi açtım ve şaşkınlıkla etrafıma bakındım. Ne kadar uyumuştum? Kamyon kasasını şoför mahaline bağlayan isli cama baktım. Görebildiğim kadarıyla, Mustafa Emmi kamyonda yoktu. Büyük ihtimalle mallarını satacak olduğu dükkan sahibiyle anlaşmak için arabadan inmişti. Fırsat bu fırsat aşağı indim. İlçede beni yaşadığım mahalleden olmayan kimse tanımazdı. Zaten ben de ilçeyi çok fazla bilmezdim. İlçede gezerken gözlerim bilet alabileceğim bir gişe arıyordu. Sonunda bulmuştum. Heyecan içinde yaklaştım,

"Merhaba!" Gişedeki gözlüklü memur, merceklerin gerisindeki gözlerini kısarak baktı.

"Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Şey..." şey yok! Kendime güvenmem ve kimsenin karşısında kem küm etmemem gerekirdi. Yeni bir hayata atılacaksam ve bu yolda mağlup olmayacaksam belli bir cesaretim olmalıydı. Sinemaya girebilmek için bilet almak gerekirdi ve benim hayallerimin bileti gişede yüzüme bakmakta olan bu suratsız adamın ellerindeydi...

Adam huzursuzca yerinde kıpırdandı, "Akşama kadar seni mi bekleyeceğiz?"

"İstanbul'a bir bilet istiyorum."

Kayıp YaşamlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin