Haftalar birbiri ardına yuvarlanırken Mıstık ile birbirini tanıyan iki yabancıya dönüşmüştük. Verdiğim kararı başarı ile uygulamıştım artık o konuşurken yüzüne bakmıyor, söylediği şeyleri umursamıyor ve onu görmezden geliyordum. O ise "kaçan kovalanır" yasalarına inat halinden memnun'u oynuyordu.
Fakat ben onun üzülmekte olduğunu hissediyordum.
Bir gün Deniz ile konuşmalarına kulak misafiri olmuştum.
"Onu kendinden uzaklaştırdığının farkında mısın?"
"Hiç değilse bu şartlarda hala yanımda, gözümün önünde. Ama dediğini yaparsam onu kaybederim Deniz. Duydun mu? Kaybederim onu."
"Onu kaybediyorsun zaten Mustafa, kız anlam veremiyor davranışlarına ve her geçen gün daha da yabancılaşıyor sana karşı. İstersen ben konuşayım, Aysel seni seviyor Mıstık. "
"Ben de onu seviyorum hem de hiçbirinizin tahmin edemeyeceği bir boyutta."
Konuşma burada bitiyordu, bunları söyledikten sonra Mıstık uzaklaşarak karanlık sokaklardan birine karışmıştı. 5-6 dakika sonra ortaya çıkmış, Deniz'in yanına oturmuştum. İnsanüstü bir sevecenlikle,
"N'aber Deniz?"
"İyi Aysel ne olsun, oturuyorum öyle tek başıma."
"Tek başına olduğuna emin misin?" Diye kuşkuyla sordum. Yeşil gözlerinden heyecanla dolu bir korku dalgası gözüküp kaybolmuştu.
"E-evet Aysel kim var ki?" Gülümseyerek cevap verdim,
"Ali'yi neden saymıyorsun?" Kırık bir arabayı kaldırımların pembe karalorında sürmekte olan çocuğa kaydı gözleri, rahatlamıştı.
"Aaa doğru ya" inci dişlerini göstererek gülümsedi, Ali ile oturuyoruz, diye düzeltti.
"Deniz?"
"Efendim?"
"Konuştuklarınızı duydum," lafımı keserek,
"Kimle?" Diye haykırdı.
"Mıstık'la konuşmalarınızı duydum. Bana her şeyi anlatır mısın? Aylardır ikimiz de mutsuzuz hoşuna gitmiyor herhalde?"
"Elbette ki gitmiyor Aysel, ama ben ne yapabilirim ki?" Yüzünü düşürmüş masum fakat yaramaz bir çocuk gibi gözlerimin içine bakmıştı.
"Aranızda neler geçtiğini, Mıstık'ın hakkımda ne düşündüğünü, bana neden böyle davrandığını söyleyebilirsin Deniz. " üslubum sertti farkındaydım ama artık canıma tak etmişti.
"Mıstık seni seviyor ve kaybetmekten korkuyor Aysel, sanıyor ki sana olan duygularını açtığında seni kaybedecek, sen ondan uzaklaşmaya başlayacaksın. " gözlerimin içine baktı. "Aysel, Mıstık bugüne kadar sevdiği, değer verdiği herkesi kaybetti. Senin de onlardan biri olmandan korkuyor bu yüzden sana uzak davranarak seni kaybetmemeye çalışıyor Aysel."
Bu son sözler zihnimde bomba etkisi yaratarak şaşkınlığıma neden oldu.
Ve o güne kadar fark etmediğim bir şey fark ettim, Mıstık'ın hayat hikayesini bilmediğimi. Cansu'nun bile yaşamına dair bilinecek her şeyi bilirken, İstanbul'daki ilk arkadaşım hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmiyordum ben.
Ve bugünden sonra politikamda bir şeyleri değiştirmem gerektiği kanaatine vardım. Mıstık'ı daha yakından tanımaya çalışcaktım. Ve onun, beni kaybetmeyeceğinden emin olmasını sağlayacaktım. Madem seviyordum onu, sevdiğim adam için bir şeyler yapmalıydım. 17 yaşında bir adamdı Mıstık. O, yaşıtları gibi her şeyi hafife alan bir ergen değildi. Belki de yaşımızda değil de yaşadıklarımızdaydı yaşımız ve belki de bu yüzden yarım kalmıştı çocukluğumuz.
♧♣♧
Metruk binaya gittiğimde Mıstık'a karşı daha sıcak davranacağımı öğütlüyordum kendime. Ben ona karşı farklı duygular beslerken ve mevcut yakınlığımız bile bana yetmiyorken onun bana bir yabancı gibi davranmasının zoruma ne kadar gittiğini önemsemeyecektim.
Akşama doğru Mıstık geldiğinde ona sevecenlikle merhaba dedim. Belki bir aydır onu yok sayıyordum ve bu beklenmedik çıkışım karşısında önce şaşırdı sonra kendisini toparlayarak, sana da merhaba, dedi. Sesi sanki eskisine göre daha ılık gibiydi. Karşısında devlet meselese görüşüyormuşçasına ciddi bir yandan da en yakın arkadaşımla konuşuyormuşum gibi candandım. Ki zaten en yakın arkadaşımla konuşmuyor muydum?
"Seni seviyorum." Dedim usulca.
"Ben de seni seviyorum Aysel." Dedi, sesi bana göre daha güçlü daha kararlıydı.
O zaman bana neden böyle davrandığını sormadım. Bu anın büyüsünü bozmaya niyetim yoktu. Rüyalarımdaki o anı yaşayabilecek miydim acaba?
Rüyalarımda yanan o anı yaşamaya çalıştım. Mıstık ilk önce alnımdan öpüyordu beni ve daha sonra titreyen dudaklarıma görürüyordu dudaklarını.
Ve beklediğim oldu.
Gerçeği, rüyamdakinin yanından bile geçemezdi.
Zaman durmamıştı ama bedenim zamana meydan okuyabilecek kadar güç kazanmış gibiydi. Tüy gibi hafifti bedenlerimiz ve o kısa an için Mıstık'la birlikte gökyüzüne, annemin yanına doğru yola çıktığımızı hayal ettim. Kısacık bir an için onunla evlendiğimizi, normal insanlar gibi bir evimizin olduğunu düşündüm, ve sonra bu masum hayallerimin tamamından vazgeçtim.
Normal bir hayatın varlığı öyle inanılmaz, öyle uzak bir ihtimaldi ki üzerinde kafa yormaya dahi değmezdi.
Zihnimi boşaltarak onun dudaklarının keyfini çıkardım.
Seni seviyorum Mıstık, beni asla yalnız bırakma olur mu?Ve aşk; sokakların isi ve çamuruyla pislenmiş kirli bedenlerimizin birleşmesiyle içini daima temiz tuttuğumuz kalplerimize doğru yol aldı.
Sokaklar yuvamız olurdu belki, diye düşünmeden edemedi kalbim.
Kimbilir belki de, diyerek içimde filizlenen umudu suladım.
Hayatın karşımıza neler çıkartacağı belli mi olurdu? Yaşam bana zehrolurken aldığım bir karar neticesinde hayat bana mücadele isteyen bir yaşam sunmuş, hiçbir çıkar ilişkisi gütmeden yalnızca koşulların acımasızlığında daha insanca yaşamamı sağlayan dostluklar vermişti.
Ve aşk...
Hiç kuşkusuz bugüne kadar yaşadığım en gerçek duyguydu. Hayat şimdi daha anlamlıydı. Bu yaşıma kadar yalnızca kendim için yaşamışken şimdi aynı zamanda onun için de yaşayacaktım.
Kalbimde annemden boşalan o derin boşluğu biraz da olsa onunla kapatabilmiştim.
İstanbul'da kış iyiden iyiye kendini hissettirmeye başlamıştı, etkisini arttıran kar yağışı ise sadece bedenlerimizi soğutuyordu oysa kalplerimiz sıcacıktı. Bedenlerimizi de ısıtmak için çok güzel ve güzel olduğu kadar da masum bir yöntem bulmuştuk; sarılmak.
Bu dünyada her şeyden öte bir duyguydu sarılmak, çünkü sadece sarılınca karşınızdakinin sizin için atan kalp atışını hissedebilecek durumda oluyordunuz.
Ve itiraf etmek gerekirse oldukça da romantik bir duyguydu sarılmak.
Fakat, her nedense, Mıstık için atan minik kalbimi sıkan bir korku vardı. Ya gökyüzünden inen kar taneleri gibi muntazam mutluluğumuz tam güneşli günlere çıktığımız sırada eriyecektiyse?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Yaşamlar
Ficção GeralBu hikayede, sokaklarda kaybolan hayatlar var... Yolda gördüğümüzde; yüzümüzü ekşitip, acımayla karışık tiksinç bir ifadeyle baktığımız, toplumsal ayıbımız olan o insanların yitip giden umutları var... Aysel, evinden ayrılmaya karar verdikten sonra...