Telefonunun zil sesini duymasıyla yeni daldığı uykusundan sıçradı Jimin. Ekrandaki ismi görünce hızla cevapladı.
"Alo?"
"Bay Park?" Konuşan Yoong'nin patronuydu.
"Evet?" dedi sabırsızlıkla.
"Yoongi'ye iki haftadır ulaşamıyoruz da," göğsünün sıkıştığını hissetti Jimin. "Sizin haberiniz var mı acaba?"
"Hayır," diye konuştu zorlukla, çoktan ceketini ve arabasının anahtarını almış, asansöre doğru koşar adım ilerliyordu.
"Peki. Kendisini görürseniz söyleyin lütfen, artık işe gelmesine gerek yok." Sinirli konuşuyordu kadın.
Telefonu kapattı Jimin. Sikik işinden kovulmuş olması umurunda değildi. Sadece başına bir şey gelmemiş olmasını diliyordu. Gitmek istemediği için gitmemişti belki de. Ya da ailesinin yanına dönmüştü. Panik yapmaya gerek yoktu. Derin derin nefesler alırken valenin arabasını getirmesini bekliyordu. Eve kadar dayanamayacağını anlayıp favorilerinde hala birinci sıradaki kedicik diye kayıtlı olan numarayı aradı.
"Aradığınız kişiye şuan ulaşılamıyor..."
"Hay sikeyim," dedi ve uzun boylu çocuğun indiği siyah arabasına yürüdü. Telefonunu yan koltuğa atıp kemerini bile bağlamadan gaza bastı. Yol boyunca devam etti aramalarına. Sürekli aynı cümleyi duyacağını bilse de devam etti çünkü biliyordu, sessizlik delirmesine sebep olurdu. Yeşil yandığında hala yürümeyen önündeki arabaya sinirle korna çaldı. Sonunda yoluna devam edebildiğinde kalan beş dakika, beş yıl gibi geldi endişeli çocuğa. İlk boş gördüğü yere gelişigüzel park edip arabasını, apartmana koştu. Şanslıydı ki asansör zemin kattaydı fakat şansına sevinemeden asansör içindeki iki kişiyle o yetişemeden kapısını kapatıp hareketlendi. Kapanan kapıya bir tekme savurdu. Beşinci katta duran asansörün geri gelmesini beklerken sakinleşmeye zorladı kendini. İşe yaramış görünüyordu. Biraz daha sakindi kabine girdiğinde. Asansör evinin -daha doğrusu eski evinin- olduğu kata geldiğinde durdu ve Jimin kapının tamamen açılmasını bile beklemeden koridora attı kendini. Kapıya ulaşıp zile bastı. Açılmayınca kaşları çatıldı. Bir kez daha denemeye karar verdi. Anahtarı vardı fakat birden içeri dalarak Yoongi'yi rahatsız etmek istememişti. Tekrar açılmadığında kapı, elini cebine atıp anahtarını çıkardı. Kapıyı açıp içeri attı kendini.
"Yoongi?" diye seslendi usulca. Eve derin bir sessizlik hakimdi. Gündüz olmasına rağmen karanlıktı. Salonun perdeleri kapalı olmalıydı. Birkaç adım atıp arkadaşının kapısı açık odasından içeri baktı. Burada değildi. Adımlarını devam ettirip önce mutfak, sonra da salonda gezdirdi bakışlarını. Kanepenin kenarına dağılmış sarı saçlar görüş alanına girdiğinde rahatlamıştı. Ceketini ve anahtarlarını solundaki yemek masasına bırakırken sessiz olmaya özen gösterdi. Büyük ihtimalle uyuyordu arkadaşı. Onu uyandırmadan biraz görüp gidecekti. Yanlıştı yaptığı, biliyordu fakat bu kadar özlemiş ve bu kadar yaklaşmışken onu görmeden gitmeye dayanamamıştı. Kalp atışları hızlanırken geçip karşısındaki sehpanın köşesine oturdu.
Ayağına çarpan şeyle bakışlarını uyuyan arkadaşının yüzünden çekip aşağı çevirdi. Gördüğü ilaç kutusu midesinin endişeyle kasılmasına sebep olurken eğilip hızlıca kutuyu yerden aldı. Biraz incelediğinde anlamıştı ne olduğunu. Uyku ilacıydı. Demek sen de uyuyamıyorsun, diye düşündü. Tekrar uyuyan arkadaşına döndü. İlaçlarla da olsa, huzurlu görünüyordu. Sımsıkı sarılmıştı üzerindeki battaniyesine ve derin nefesler alıp veriyordu. Hafif uzamış seyrek sakallarını görünce güldü hafifçe. Arkadaşının bu halini çok nadir görse de, hep komik bulmuştu. İçinden gelen uzanıp dokunma isteğine karşı koyamadı ve parmaklarının arkasıyla yavaşça çenesini ve yanaklarını okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SATISFACTION ✓
Fanfiction[yoonmin] Park Jimin, doymak bilmez tatmin duygusunu her gece başka biriyle gidermeye çalışırken ev arkadaşının kalbini nasıl günden güne paramparça ettiğinin farkında bile değildi. !Kitap küfür, cinsellik vb. içerikler barındırmaktadır. Rahatsız ol...