Ertesi gün normalden daha erken bir saatte uyandığında aklına direkt dün olanlar doluştu Yoongi'nin. Konuşmalarından sonra Jimin odasına girmiş, bir daha da çıkmamıştı. Yoongi'nin bütün çabalarına rağmen yataktan çıkmamış, hatta en son kovmuştu büyük olanı odasından.
Baş ucundaki saat sabah sekiz buçuğu gösteriyordu. Uzunca gerindikten sonra, Jimin iş görüşmesine gitmeden önce biraz konuşmayı umarak kalktı yatağından. Odasının kapısını açtığında vücuduna çarpan ani soğuk, titremesine sebep oldu. Hemen kombinin bozulmuş olması ihtimali geldi aklına fakat odası sıcaktı. Başını uzatıp koridordan salona doğru baktı. Camın sonuna kadar açık olduğunu gördüğünde çatık kaşlarla çıktı odasından.
Koridorun sonunda durup oturma odasında gezdirdi gözlerini. Jimin'i koltukta pijamalarının üzerine giydiği montuyla oturmuş, yüzünde beyaz maske ve gözlerinin üzerinde iki tane salatalıkla görmeyi hiç mi hiç beklemiyordu. Gülmemek için eliyle ağzını kapatırken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Diğer elindeki telefonunu kaldırıp kamerasını açtı. Birkaç tane uzaktan, birkaç tane de yakınlaştırıp çektikten sonra artık tutamamıştı gülmesini.
Duyduğu sesle gözlerindeki salatalıkları kaldırıp arkadaşına baktı Jimin. Elindeki telefona bakarak gülen çocuğa salatalık dilimlerinden birini fırlattığında dikkatini çekmeyi başarmıştı.
"Senin yüzünden bu haldeyim, bir de gülüyor musun?" Yüzündeki maske kurumaya başladığı için zorlanmıştı konuşurken. Önündeki buz dolu kaptan yeni salatalık dilimleri alıp tekrar koydu gözlerine.
"Ama bak."
Gülmekten zorlukla konuşarak ona yaklaşan gri saçlı çocuğa bakmak için tek gözünü açtı bu kez. Ekrandaki resmini görünce gülümsemesine engel olamamıştı. Pekala, komik görünüyordu ama bunu yapmak zorundaydı. Bir saat sonra iş görüşmesi için evden çıkması gerekiyordu ve gözlerinin şişliği hala inmemişti. Dün onu konuşturmak için ona içirip sonra da ağlattığı için kızgındı Yoongi'ye.
"Dalga geçme de çözüm üret. Ben bildiğim bütün yolları denedim." Soğuk kompres, salatalık, temiz hava. Gerçekten bildiği her şeyi denemişti ama işe yaramıyordu.
Başını hafifçe iki yana sallayıp telefonunu cebine attı Yoongi. Yürüyüp önce camları kapattı, sonra tekrar tekli koltukta oturan çocuğa döndü.
Jimin'in yüzündeki salatalıkları alıp buzlu kaba attı. "Salatalığın özel bir etkisi yok şişliklere. Soğuk herhangi bir şey koysan da olurdu." Kucağındaki kabı da alıp sehpaya bıraktıktan sonra tek dizini bacaklarının arasından koltuğa yaslayıp üzerine eğildi. Jimin merakla ne yapacağını izlerken parmaklarıyla gözlerini kapattı Yoongi. "Masaj yapıp kan dolaşımını hızlandırman lazım." Hafifçe dokunarak masaj yapmaya başladı göz kapaklarına. Hala hafif kızarık olan gözleri, dünden beri ne kadar ağladığını anlatmaya yetiyordu.
Yoongi iç geçirdiğine, yüzüne çarpan nefesi, küçüğün yutkunmasına sebep olmuştu. "Maskeyi yıkamam lazım," deyip küçük elleriyle karşısındaki çocuğun parmaklarını kavradı. Yavaşça yüzünden uzaklaştırdığında kırpıştırarak gözlerini açtı. Karşılaştığı yoğun bakışlar, bakışlarını kaçırmasına neden olurken üzerindeki çocuğun geri çekilmesini bekledi.
Kalkıp geçmesi için izin verdi Yoongi. Dün olanlardan sonra yakınlaşırlar sanmıştı ama aksine, daha da uzaklaşmıştı Jimin ondan. Kendimi geri çekerek hata mı ediyorum acaba diye düşündü. Arkadaşına zaman vermesi gerektiğini biliyordu ama böyle de sanki Jimin ona hiç adım atmayacak gibi hissediyordu. Hem arkadaş kalmaya devam ettikten sonra yakınlaşmaya çalışamazdı. Kendini koltuğa atıp elleriyle saçlarını karıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SATISFACTION ✓
Fanfiction[yoonmin] Park Jimin, doymak bilmez tatmin duygusunu her gece başka biriyle gidermeye çalışırken ev arkadaşının kalbini nasıl günden güne paramparça ettiğinin farkında bile değildi. !Kitap küfür, cinsellik vb. içerikler barındırmaktadır. Rahatsız ol...