on iki

1.8K 127 74
                                    

O gece, Park Jimin ve Min Yoongi belki de birlikte oldukları yıllar boyunca ilk kez dürüst oldular birbirlerine karşı. Yalanlar yoktu artık aralarında, sırlar yoktu. Hem ruhen, hem de bedenen, çırılçıplaklardı birbirlerinin karşısında. Sanki bunca yılın açığını kapatmaya çalışıyor gibi bir dakika durmadılar. Durmayı da düşünmediler. Her bir öpücük, sessiz birer özürdü sanki. Hem birbirlerine yaptıkları için, hem de hayatın onlara yaptıkları için. Sonunda durmalarına sebep olan, bitkin bedenleri olmuştu.

Jimin o gecenin son öpücüğünü bitirerek dudaklarını birbirinden ayırdığında, sabahın ilk ışıkları, ikilinin mahremiyetini bozmaktan çekinircesine usulca süzülüyordu pencereden. Yoongi sırt üstü uzanmıştı ve beyaz göğsü hızla inip kalkarken, üzerindeki ter damlacıkları parlıyordu güneşin turuncu ışığında. Elini uzattı Jimin, ona bitkince gülümseyen çocuğa doğru. İşaret parmağının tersi ile yanağını okşadı hafifçe. Utangaç sabah güneşinin ışıkları parıldarken üzerlerinde, Park Jimin, Min Yoongi'nin güzelliğini daha önce fark edememiş olmanın pişmanlığı ile uykuya daldı.

Yoongi, derin uykusundan gerçekliğe çekildiğinde, gözlerini açmaya korkuyordu. Yine uyanıp da boş yatakla karşılaşmaktı endişesi. Yine de merakına yenik düştü ve tereddütle titreyerek açıldı göz kapakları. Jimin'in yanında uyuyan bedenini görmek, bütün endişesini silmişti. Fakat anında yerini yeni kaygılar almıştı. Jimin uyandığında ne yapacaktı? Dün gece biraz sarhoş olduğundan, hatırlamayacağından korkuyordu ya da söylediklerine alkolün sebep olmuş olmasından. Kafasında dönüp duruyordu duyduğu cümleler. Gerçekten, aklından çıkmayacak kadar etkilemiş miydi onu?

Aradan ne kadar geçti, bilmiyordu. Sonunda küçüğünün bedeni hafifçe kıpırdanmaya başladığında, sorularının cevabını almaya yaklaştığını hissetti.

Uyandığında içinde bir huzursuzluk hissediyordu Jimin. Uyumuştu fakat sanki hiç dinlenmemiş gibiydi. Yüz üstü dönüp yastığına sarılarak tekrar uykuya dönmek istedi. Başarılı olamadığında birkaç kez daha döndü etrafında. Sonra dün gece olanlar geldi aklına ve artık tekrar uyumasının imkansız olduğunu anladı.

Yoongi o sırada küçüğünün çiziklerle dolu sırtını izliyordu. Ne yaptığının farkındaydı fakat bu kadar sert olduğunu fark etmemişti. İçi sızlarken acıyıp acımadığını merak etti. Uzanıp kolunu beline sarmak, sırtına öpücüklerini bırakmak istedi fakat yapamadı. Cesaret edemedi. Jimin'in uyanmasını beklemeye devam etti. Sırtını ona döndü ve boşluğu izledi dakikalarca. Sonra küçüğünün mırıltılar çıkartarak gerindiğini ve hareket ettiğini duydu. Kalbi heyecanla hızlanırken sırtını izleyen gözleri hissedebiliyordu.

Jimin uyuşuk bedenini zorlukla hareket ettirerek büyüğünü bedenine doğru yaklaştı. Arkasından ona yaklaşan sıcaklığı hissettiğinde nefesini tuttu Yoongi. Sonra küçüğünün dolgun dudakları omzundan başlayıp kulağına doğru yavaş ve ıslak bir yol çizdiğinde, rahatlayarak nefesini serbest bıraktı. Kulak memesini dişleriyle hafifçe çekiştirdiğini ve elinin nazikçe karnını ve kasıklarını okşadığını hissedebiliyordu.

"Günaydın kedicik," diye mırıldandı Jimin yorgun çıkan sesiyle. Kanındaki alkol temizlendiğinden, dün geceki kadar cesaretli olamamıştı bu kez. İlk uyandığında yapacaktı bunu fakat birkaç dakika cesaretini toplaması gerekmişti. Fakat söylediklerinde ciddiydi. Yorulmuştu artık mücadele etmekten, kaçmaktan, inkar etmekten, hissizlikten. Bunca yıldır canı ne istiyorsa onu yapmıştı. Şimdi de öyle yapacaktı.

"Günaydın." Artık endişeli olmayan ifadesiyle dönüp ona şirince gülümseyen çocuğa baktı. Jimin elini karnından çekip yüzüne koymuş, baş parmağı ile dudaklarını okşuyordu şimdi.

SATISFACTION ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin