23.

97 3 7
                                    

O olaydan sonra tabii ki İlker ile aramızda karmaşık bir duygu yoğunluğu vardı.Telefonum beraber takıldığımız süre boyunca nerdeyse sürekli onda,gelen her bildirim ve aramaya ilk önce o bakıyor.Bu durum ne kadar sürer bilemiyorum...Sınava 5 gün kalmış olmasıda bütün bunların cabası açıkcası,çalışmalarımız hala evde devam ediyor yani anlaşılır bir şekilde hayatımız dershane ev-ev dershane ikilemi arasında geçiyor.Yarım saat sonra İlker'le hamburger yemeye gideceğiz çünkü bu aralar canım aşırı hamburger istiyor kii oda sağolsun bu konuyu laf arasında söylesem bile kale alıp beni hamburger yemeye götürecek.Sabah erkenden dershaneye gittiğim için 13:45 gibi eve geldim,İlker de neredeyse 14:15 gibi beni almaya gelecek.Saat 14:00 olmadan hazırlanmıştım nedeni ise saatlerce aynanın karşısında düşünen ve yok "Sıcak-soğuk bir duş alayım da kendime geleyim!" havalarında dolaşan kızlardan olmamam,zaten bir insan neden buluşmadan yarım saat önce duş alır ki?Bir akşam önceden alınca kokmuyorsun sonuçta bunu bu kadar devlet meselesi yapan kızlarada ayrı sinir oluyorum orası apayrı...Ama şu bir gerçek kapının sesi her zaman sizi düşüncelerden çıkarır,şu an bana olduğu gibi.Tam karşımda sırt çantası tek omuzunda olan ve yorgun gözlerle bana bakan bir İlker duruyordu.Onu baştan aşağı süzünce de elinde kocaman bir MC Donals poşeti olduğunu gördüm.Tabii ki merak ettim:

-"Ee madem gitmeyecektik neden haber verip söylemedin?"

-"İçeri girmeme izin verirsen anlatacağım,zaten yoruldum."

Aslında ilk başta aklıma gelmedi ama sonradan dank etti.Bugün İlker'in de dershanesi vardı ve eve gitmeden direk yanıma gelecekti buda onun için iki vesait demekti ee haliyle yorulmuş olmasıda kaçınılmaz bir gerçekti.Büyük bir ihtimalle yolunun üstünde ki MC Donals'tan almıştır yani buda dışarı daha fazla çıkmaya hali olmadığının göstergesiydi.Dışarı çıkmayı kabul etmesinin nedeni de kesinlikle bu kadar yorulacağının aklına gelmemiş olmasıydı bana kalırsa.Ben böyle senaryolar kurup yazarken o çantasını kapının kenarına koymuş montunu çıkarmakla meşguldü.Askılığa astıktan sonra bana bakıp:

-"Hoşbulduk Ada bende iyiyim.İçeriye davet etmene gerek yok zaten böyle ayakta dikilmek için gelmiştim haklısın sende..." 

Bu aralar gereğinden fazla asabi olduğunu söylemeye gerek yoktur umarım.Hem sınav stresi hemde şu kafasından çıkmayan Atıl meselesi vardı:

-"Ah kusura bakma geç tabii bir an seni izlemeye dalmışım da."

Buna da alttan alıp,gönül alma ve yumuşatma çabaları diyoruz kii işe de yarıyor;

-"Beni izlemek mi?Hmm..."

Şımarık.Anında kendinde çekip sarılmıştı bile.

"Sevdim ben bu izleme işini acaba sende benim seni izlediğim gibi mi izliyorsun beni?Umarım öyle değildir çünkü."

Nasıl yani?Niye böyle birşey dedi ki?

-"Nedenmiş o?"

-"Güzelim ben seni saatlerce izlerim ve izliyorum da ama bu işi karnım açken üstelikte yorgunken böyle ayakta yapmamanı tavsiye ediyorum çünkü gerçekten şuraya şu dakika yığılabilirim..."

-"He ondan diyorsun ee geç sende sanki ilk kez geldiğin yer davete gerek yok."

-"İnsan buyrulmak istiyor."

Beni hızlıca öptükten sonra sabahtan beri üzerinde saçmaladığımız şeyi yaptı ve salona geçip tekli koltuğa kuruldu.Poşeti yerde gördüğümde ise onunla eş zamanlı bir cümle duydum:

- "Taşıması benden sunması senden.Sıcaktan daha fazla hamur olmadan getir hayatım."

Bu sözleri kulaktan beyne yapıp mutfağa yöneldim ve poşettekileri geniş tabaklara boşalttım...Bunları içeride ki masaya koyarken haklı yere de olsa boşa giden hazırlığımdan kurtulmaya karar verdim:

-"Ben şu üstümü çıkarıp geliyorum sen başla canım."

Kafası ritmik derece de iki kere sallayıp yerinden kalktı.O ağır adımlarla masaya gelirken ben çoktan odama varmıştım bile.Odaya gider gitmez anneme ve babama İlker'in bizde olduğuna dair mesaj atmıştım.Altıma eşofmanımı geçirip saçlarımı toplayıp yanına gitmek için harekete geçtim.Makyaj zaten yapmamıştım buda bana ekstra bir zaman kazandırmıştı üzerimde ki t-shirt zaten düz beyaz bir t-shirt tü o yüzden çıkarma gereği duymadım.Ben sandalyeye otururken İlker'in yemeye başlamadığını gördüm.Gözlerini bir noktaya dikmiş öylece bakıyordu galiba bu aklına takılan sorunun geleceğinin habercisiydi.Ben oturunca beklediğim o soruyu sordu:

-"Ben yokken o herif mesaj falan attı mı?"

-"Hayır zaten numarası engelli bir tek sende var biliyorsun."

-"Başka numaradan da arayıp mesaj atabilir bunu da düşün."

Gözlerimi önümde ki hamburgere kitledim çünkü artık bu konunun uzamasını istemiyorum,huzursuzluk çıksın istemiyorum,İlker'le aramızın bozulmasını hiç istemiyorum...Nasıl hissettiğimi anlamış olacak ki elimi tutup:

"Tamam neyse konuşmayalım bu konu hakkında.Hadi bir teşekkür ve afiyet olsun öpücüğü alayım da yemeğe başlayalım."

Böyle bir öpücük türü olmadığını herkes biliyor.Uzanıp kocaman öptüm o hafif kirli sakallı yanağından.Bu aralar yüzünü dinlendirip traş olmayacakmış,sınav bitene kadar böyle duracakmış benim için hiçbir sorun yoktu çünkü ben onu her haliyle seviyordum...

Hamburgerleri o kadar keyifli yemiştik ki bundan sonra ki hayatım boyunca dışarı da yemeyi düşünmüyorum,ev ortamında yemek kadar keyiflisi olmasa gerek.Ben masadaki boşları mutfağa taşırken İlker'de bana yardım ettikten sonra banyoya yönelmişti.O banyoda işini hallederken ben çöpleri çöpe,bulaşıkları makineye atıp ellerimi yıkadım.Bir süre sonra İlker banyodan çıkınca dişlerimi fırçalamak ve ihtiyacımı gidermek için banyoya girdim.

Dişlerimi fırçalamaya başladım ki tam o sırada dışarıdan bir zil sesi geldi.Gelenin kim olduğu hakkında en ufak bir tahminim yok hoş gelen kim olursa olsun İlker'in tanıyan biri olur tanımasa bile annemin babamın haberi olduktan sonra bu kimseyi alakadar etmez ya.Annem ve babamda işte olduğuna göre...İlker'in sesi kulaklarıma doldu:

-"İşin uzun mu bakayım mı?"

Ağzımı çalkaladığım için cevap veremedim tabii ki,macunları etrafa saça saça da gidemezdim.O halde bağira bildiğim kadar bağırıp:

-"Sen aç geldim hemen..."

O sırada hareketlerimi daha da hızlandırıp ellerimi ve ağzımı kuruladım.Banyonun kapısını açıp adımlarımı kapıya çevirdiğimde ise İlker'in şaşkın ve kızgın sesiyle gelen o garip cümleyi duydum:

-"Senin ne işin var lan burda?"

Adımlarım hızlanıp kapıya ulaştığında ise kocaman açılan gözlerle bende İlker'le bir o kadar aynı olan sesle konuştum:

-"Senin ne işin var lan burda?"

 Multimedya da değiştirdiğim İlker karakteri var.İyi okumalar...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 10, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAPTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin