4.bölüm İlk Karşılaşma

154 7 0
                                    

Sabah uyandığımda komidinin üzerindeki telefonumu elime alıp saate baktığımda saat daha 6.30 idi ,önce banyoya gidip rutin işlerimi halledip odaya dönüp yatağımı düzelttim, dolabıma yönelip pembe bol paça pantolonumu ,beyaz bol kesim tuniğimi üzerime geçirip yine pembe uçları tüylü şalımı alıp bağlayıp beyaz pembe karışımı çantama cüzdanımı anahtarımı ve telefonumu atıp aşağı indim otelden çıkıp ana caddenin aşağısına doğru yürümeye başladım. Aşağı indikçe sokaklar daralıyordu sabah erken olmasına rağmen çocuklar sokaklara dökülmüş oyunlar oynamaya başlamışlardı. Çocukları çok seviyordum dünyadaki en masum ,kalpleri en temiz onlardı. Öyle saf öyle masum düşünceleri ve istekleri vardı ki her zaman yüzlerinden gülümseme eksik olmuyordu olmamalıda zaten bi çocuğu mutlu etmek çok zor değildi ki iki tatlı söz bi tebessüm bile onları mutlu etmeye yetiyordu. Önüme gelen topla düşüncelerimden sıyrıldım, çocuklardan birisi "abla topumuzu atar mısın?" demesiyle gülümseyip topu atmıştım. Teşekkür edip tekrar oyunlarına dönmüşlerdi bende yoluma devam edip çarşıya ulaşmıştım. İlk dikkatimi çeken hediyelik eşya dükkanına girip  incelemeye başladım. Anneme gümüş kahve takımı ve takı seti almıştım. Babam ve abimgile de Ay yıldızlı  yüzük ve tesbih alıp , yengelerime ise yine takı seti almıştım. Biraz daha gezeledikten sonra atlı müzik kutusu dikkatimi çekmişti tam minik faremin sevdiği şekilde pespembeydi biraz daha ileride de diğer minik farem için boy boy rengarenk maket arabalar gördüm Mete bunları eminim çok sevecek ve akşama kadar elinden düşürmeyecekti ablasıyla oynamak içinde Eylül'ün başının etini yiyecekti . Yüzümde tebessümle kasaya gidip aldıklarımın parası ödemiş çıkmıştım. Çantamdan telefonumu çıkarıp saate baktığımda saat 8'e geliyordu zaman ne kadar çabuk geçmişti öyle gruptan kızların yazdığını görünce dışarda olduğumu otele dönüyor olduğumu söyleyip tekrar telefonumu çantama atmıştım. Geldiğim yoldan dönüp gidiyordum ki siyah bir araba önümde aniden durunca korkuyla çığlık attıp bir kaç  adım geri gitmiştim. Arabadan siyah takım elbiseli , uzun boylu esmer birisi çıkıp yanıma geldiğinde sinirle kaşlarımı çatarak bakıyordum oda benim gibi sinirle bana bakıyordu anlam veremedim onu siniri ne diyeydi ki aniden önümde duran oydu. "Ne diye arabamın önüne atlıyorsun kör müsün araba geldiğini görmedin mi?"demesiyle ben daha da sinirlenerek " sende körsün galiba az yavaş geleydin görürdün, hem bi insan neden böyle ara yerde bu kadar hızla gelir ki ya önüne çocuk çıksaydı ya ona çarpsaydın"dedim. "Of senle uğraşamam çekil yolumdan" diyip beni ittirip arabasına doğru gidiyordu. Ben hala olduğum yerde mırıldanıyordum "odun ne olacak adam bi özür diler değil mi yok nerede" dememle kaşları çatık şekilde bana dönmüştü duymuşmuydu gerçekten aman bana ne duymuşsa duymuş oh olsun diyip yokuşu çıkmaya başladım ama baya sinirlenmiştim  yokuşu kısa sürede çıkmıştım. Asansöre binip kendi kendime hala oduna mırıldanıp duruyordum, 3.kata geldiğimde poşetlerimi alarak asansörden indim. Odamın kapısının önüne ulaşıp, çantamdan odamın anahtarını çıkartıp içeri girdim. Poşetleri kenara koyup banyoya girip soğuk suyla elimi yüzümü yıkayıp kenarda duran havluyla yüzümü kuruladım. Odama döndüğümde biraz sakinleşmiştim, tatilimi o odunun yüzünden kötü geçirmiyecektim odamdan çantamı alıp kızların yanına gittim. Belfü lila rengi bol bi elbise beyaz sandalet, beyaz şalını ve küçük beyaz çantasını takarak kombinini tamamlamıştı. Ayla'ya baktığımda oda  beyaz askılı bustiyerini , mavi fırfırlı eteğini giymiş ayağında da beyaz spor ayakkabılarını ve küçük mavi çantasını takmış,saçınıda hafif su dalgası şeklini vermişti.İkisinede çok güzel gözüküyordu, "günaydınnnn nasıl enerjinizi toplayabildiniz mi bakalım?" diye sorduğumda ikiside "evett Mardini keşif etmek için çok heyecanlıyız"diye yanıt vermişlerdi bu yanıtlarına gülümsemeden edememiştim. Beraber resturanta inip akşamki masamız yine boştu olduğunu görünce gidip yine aynı yerimize yerlemiştik garsonun gelmesiyle serpme kahvaltı söylemiştik, kahvaltımızı edip kasaya faturayı ödemeye üçümüz gitmiştik hep beraber ortak ödemiş otelden çıkıp arabama doğru yürüdük ben arabayı park ettiğim yerden çıkarıp Mardin kalesine doğru sürmeye başladım ve tabiki müziksiz olmaz diyerek radyoyu açmıştık şansımıza da Buray'ın deli divane şarkısı çıkmıştı üçümüzün bildiği bi şarkıydı hep beraber söylerek kaleye olan kısa yolculuğumuzu yaptık. Kaleye geldiğimizde arabayı boş bulduğumuz ilk yere park edip indik. Kalenin içine girip dolaşmaya başladığımızda yanımıza tatlı kapalı bi kız gülümseyerek  geldi " Merhaba ben Kader Ak müzenin gezi rehberiyim "diyip kendini tanıttı bizde merhaba diyip kendimizi kısaca tanıttık daha sonrada kalenin hikayesini bize anlatmaya başlamıştı kızlarla pür dikkat hikayesini dinlemeye başladık.

Mihri'm{Güneş'im}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin