[L'existence de Dieu]

319 33 19
                                    

Minik beden yatakta uyuya kalmıştı sıkıntıdan.
Büyük olan minik bedenin yanına sokuldu.Bu çocuğun yüzünü sürekli incelemek istiyordu. Tek tek,her çilini aklına kazımak istiyordu. Kirpikleri çillerinin üzerine düşüyordu ve bu büyük olanın manzarasını daha eşsiz yapıyordu.

Minicik bir burnu vardı.Gözleri kendisine göre daha çekikti sanki.Ellerini saçlarına çıkarıp uyandırmamak için nazik ve narin bir şekilde saçlarını okşamaya başladı.Hiçbir şekilde parmağına dolanmıyordu saçları.

Karşısında ki bu çocuk bir erkeğe göre çok güzeldi...Hayatında hiçbir zaman bu kadar kusursuz bir insan görmemişti...

Çünkü o insan değildi...

Bu dönemde bu kadar saf olmasını anlayamadı genç.Herkes şeytanlık peşindeydi şu yüzyıl içerisinde...Sürekli dalavere, birilerinin arkasından iş çevirmeler,para kazanmak için sahtekarlıklar...ve daha bir çok şeytan işleri.

Parmaklarını çillerinin üzerine koydu.O kadar narindi ki karşısında ki bu çocuk sanki dokunsa binbir parçaya ayrılacak gibiydi...
Onu bu denli güzel ve kusursuz yapan kişinin sadece tanrı olduğunu anladı.Belki de bu çocuk tanrının ona bir lütfu'dur...
Belki tanrı ona varlığını kanıtlamak için melek gibi olan bu çocuğu göndermişti...
Kim bilir...

Her zaman aklımızı kurcalayan şeylerden biridir "Belki" sözcüğü.Hiçbir zaman tam anlamıyla hiçbir şeyi bilemeyiz.Bazen her şeyi bildiğimizi sanarız ama yanılırız.Bir papa'nın bile bilmediği şeyler vardır.Herkes her şeyi bilmek zorunda da değildir.

Minik beden yastığın altındaki elini çıkarıp yanında ki gence sardı.Büyük olan fazlasıyla şaşırmıştı.Kendi içinde savaş verirken kalbi beynine galip geldiğinde minik bedeni kendine çekip sıkıca sarıldı.Burnunu minik bedenin saçlarına daldırdığında çilek kokusu esir almıştı zihnini.Nasıl olurda bu kadar bakımlı görünür sokakta yaşayan birisi...

O bir tanrı kadar güzeldi gözünde...Sahi bir erkek yakışıklı olmalıydı ama karşısında ki bu genç bu dünyadaki tüm kızları ezip geçerdi güzelliğiyle.O kadar büyülüydü ki bir bakan bir daha dönüp bakardı ona.

Genç aklınca kendine kızdı.Bu kadar mükemmel birisini hayatı boyunca nasıl fark etmemişti anlayamıyordu.

Minik beden uyurken büyük olan miniğin acıkmış olabileceğini düşünerek mutfağa indi ve ne bulduysa hazırlamaya başladı.
Aslinda bakılırsa...yemekle arası yoktu.Ama bu çocuk için yemek bile yapabilirdi.

Yemekleri hazırladığında ilk önce kendisi tadına baktı.Ciddi anlamda ilk kez bukadar iyi bir yemek yapıyordu.

Bu çocuk ona sadece inancı getirmemişti, şansta getirmişti.Büyük olan tepsiye her seyi koyduktan sonra sıktığı portakal suyunu da bardağa koyup yukarıya çıktı.Hâla yatakta uyuyan miniği görünce istemsizce gülümsedi.

Miniğin yanına gidip hafifçe saçlarını okşadı. Anlından öpse...absürt kaçarmıydı?
Denemekten zarar gelmez diyerek minik olanın anlında ki saçları geriye yatırıp anlıns minik bir öpücük kondurdu.

Minik beden anlında hissettiği baskı ile kapalı olan gözlerini ağır bir şekilde açtı.Hemen dibinde ona samimi bir şekilde gülen genci gördüğünde onunda dudakları yukarı kıvrılmıştı.

Büyük olan tepsiyi masanın üzerinden alıp minik bedenin yaninda ki boşluğa oturdu. Minik olan bir tepsiye bir de gence bakıyordu.
Büyük olan kaşığı çorbaya daldırdıktan sonra minik bedene uzattı.

"Aç ağzını."

Minik beden söylenilenleri anladığı için mutlu olmuştu.Ağzını açıp neler olacağını bekledi. Çorba dili ile buluştuğunda gözleri parladı.Tadı o kadar güzeldi ki...Ilk kez böyle bir şey tatmıştı.

Gerçi o şu ana kadar yeme gibi bir gereksinim duymamıştı.Hatta dünyaya gelene kadar açlığın ne olduğunu dahi bilmiyordu.

Tepside ki bir çok yemek bittiğinde büyük olan minik bedenin hepsini büyük bir iştahla yemesine çok sevinmişti.Kendisinden emin bir tavırla yaptığı yemekleri karşısında ki minik de beğenince göğsü kabarmıştı.

Büyük olan minik bedenin kucağında ki tepsiyi alıp yan tarafta ki masanın üzerine bıraktı.
Bakışlarını tekrar miniğe çevirdiğinde gözleri buluşmuştu.Büyük olan diğer gözde parıldamalar görmüştü ve bu gülümsemesine sebep olmuştu.

"Teşekkür ederim."

Minik bedenin ağzından bu dökülen sözcükler ikilide şok etkisi yaratmıştı.

Uzun olan onun konuşabildiğini öğrenmişti ve artık bu işine gelirdi.
Minik beden ise insanların dilini bile bilmezken şuan karşısında ki gence teşekkür etmişti...

Ikili bu olayın üzerine pek durmayıp tanrı'nin bir mucizesi diyerek geçiştirdiler...
Ve gerçekten tanrı'nın bir mucizesiydi.Ikilinin iletişim kurması için yapmıştı bunu.

Peki ya hiçbir şeye inanmayan Minho'nun tanrıyı artık kabullenmesi...karşısında ki bu genç sayesinde daha ne kadar ilerleyebilirdi?

Minho'da bunu çoktan fark etmişti ve bu minik bedenden gelen her şeye razıydı.Ve bu yüzden buna göz yumacaktı.

Umarım bu uzunluk önceki bölümü telafi eder...
Okuyan herkese tesekkür ederim.

Yorum yapan tek kişiye,bolca öpücük gönderiyorum.Seni seviyorum💛🐣

>.<
Ay utandım.

[▪︎LEVANTER▪︎] MinLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin