Dört;
yere bakan baekhyun yakan
Chanyeol'u o geceden sonra neredeyse 7 gün görmedim.174 saat, 24 dakika, bilmem kaç saniye.
Onu görmediğim her salise kalbime bir şeyler batıyordu. Meraklı kurtlar içimi kemirmekten bir an olsun vazgeçmiyordu. Hayatımda ki en doğru şeyi yaptığımı düşünürken bu sessizlik bana bir yerlede yanlışlar olduğunu düşünmeye itiyordu. Bir erkekle öpüşmek miydi yanlış olan yoksa öpüştüğüm kişinin Chanyeol olması mı doğru hissettiriyordu?
İki cevapta umrumda değil. Ben paraya, büyük göğüslere ya da güzel bir yüze aşık olunamadığını bilecek kadar çokça şeye şahit olmuş biriydim. Bu yüzden fazla bir uzvu olduğu için ruhumun seçtiği kişiyi yadırgayacak biri değildim. Belki de bu yüzden Chanyeol'a olan duygularımı asla inkar etmemiştim. Önemli olan benim ne hissettiğimdi ve hislerim tüm yanlışları götürüyordu, olması gerekenden emindi.
İnsanın sevince nefesi kesilir miydi? Benim kesiliyordu. Yüreğim endişe duymama bile fırsat vermiyordu. Kafamın içinde elinde bir sürü senaryoyla dolu tilki şeklinde ki Byun Baekhyun'lar dolanıyor ve beni her şeyin daha güzel olacağına inandırmaya çalışıyordu.
İçimdeki olanlar çok yeniydi, anlam veremediğim şeyler vardı. Kendimi Amerika'yı ilk keşfeden Kolomb gibi hissediyordum. Bende, daha önce keşfedilmeyen şeyler vardı ve birkaç gün önce toprağıma ayak basılmıştı. Kolomb, bir gemi ve büyük bir mürettabatla keşfetmişti Amerika'yı. Fakat benim topraklarım bir öpücükle kendini teslim etmişti.
Ne ara bu kadar yanmaya başlamıştım? Yanıyordum, içim cayır cayır. Öyle ki söndürmek için yediğim onlarca dondurma kabı yetmemişti. Utanmasam, itfaiyeyi arayıp, "içimde bir şey yanmaya başladı, söndürün beni." diye bas bas bağıracaktım ama yine de beni böyle yakan ateş, yine aynı ateşle harlasın istiyordum. Yanmaktan yana hiçbir itirazım yoktu. Barutum Park Chanyeol'un dudaklarıysa, ömrümün sonuna kadar bu ateşle yaşardım.
Ne ara içime bu kadar işledi, ne ara kalbime sızdı ve ne ara onu bu kadar düşünür oldum hatırlamıyorum. Gerçi bunların hepsi önemsiz detaylardı. Sevmenin zamanı mı olurdu? Bir anlığına olan bir bakışından bile kapılırdın rüzgarına. Ki ben, onu ilk gördüğüm andan beri gözlerine uzun süre bakamazdım bile. Sanki olacakları hisseder gibi ona çekilmekten korkardım. Fakat bir şekilde pusulamı şaşırtmıştı. Park Chanyeol kesinlikle şeytana pabucunu ters giydirirdi.
Nefret etmem için elime bir dünya koz vermişti. İlk tanıştığımız gün yapmamasını söylememe rağmen odamda sigara içerken mesela, ona sinir olmam gerekirken o sigara olmak istemiştim. Beni barda bırakıp giderken ve saatlerce gelmemişken neden onu 2 saat beklemiştim? Halbuki gitmem gerekti. Onun yerine annesini bekleyen bir bebek gibi orda oturup kapıyı gözetlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paper Cuts [bbh + pcy]
Fanfiction"Osamu Dazai, zayıf insanlar mutluluktan bile korkarlar. İplikle bile yaralanırlar diyor. Ben seni sevmekten bir an bile korkmadım, sana aşık olmaktan da korkmadım. Ben seni bir serçe parmağı ne kadar çok sevilirse o kadar sevdim ve umarım Chanyeol...