Yorum yapmayana zimzalabim büyüsü yapılacaktır. Bol bol yorum istirem aybalam 💓
İki;
Pena kadar önemli olmamak ve asla anı yaşayamamak.Park Chanyeol'a tanışalı neredeyse 1 aydan fazla oldu ve ben her seferinde bir başka özelliğini keşfediyordum. Bunlar kendiliğinden gelişen şeylerdi, yani bilerek yaptığım bir şey değildi ama nasıl oluyorsa kendimi onun hakkında bir şeyler öğrenirken buluyordum.
Mesela, yağlı yemek sevmezdi, gürültüden nefret ederdi. Stefan Zweig hiç okumamıştı, Osami Dazai'yi bilmezdi. Sokaktan sahiplendiği bir köpeği, sırtında da tam olarak göremediğim anlamını sormaya çekindiğim dövmeler vardı. Çok fazla arkadaşı vardı, benim hayatımda toplasan asla sahip olamayacağım kadar çok. Güzü severdi ama kış favorisiydi. Telefon zilli Led Zeppelin'in Babe I'm gonna leave you şarkısıydı ve nedense her çalışında vücudum karıncalanırdı. Sigarayı naneli sever, sigara içerken konuşmayı sevmez. Aslında konuşmayı hiç sevmez ya da sadece benimle konuşmayı sevmezdi çünkü arkadaşlarıyla oldukça keyifli sohbetler yaptığına her seferinde tanık oluyordum. Oldukça da belalı bir tip. Sürekli bir yerlerinde moruklarla geziyor.
Bunun dışında karalamayı sever. Ne karaladığını soracak kadar cesur değildim ama bir şeyler yazıp çizdiğini biliyordum, arada bir odama girip mor koltuğuma oturup bir melodi dolandırırdı dilinde ve karalamalar yapıp anlamsız gözlerini üzerime dikerdi. Odamda ne aradığını bile sormaz onu rahatsız etmeyeyim diye bir köşede sessizce oturup o gidene kadar bilgisayar oyunu oynardım. Park Chanyeol, kesinlikle garip bir insandı. Bu ana kadar onun hakkında çok şey öğrenmiştim, kahveyi şekersiz içip kıyafetlerini zincirle süslemeyi sevdiğini bilecek kadar hem de.
Yine de bugün keşfettiğim özelliği ona tek kelimeyle hayran kalmama sebep oldu. Biliyorum Park Chanyeol ve arkadaşları dünyanın en iyi insanları kesinlikle değildi ama bu neyi değiştirirdi ki? Hiçbirimiz gerçekten iyi değildik. Hepimizin içinde biraz asilik vardı. Üstelik onlar karşımda havalı birkaç hareketle muhteşem bir şekilde şarkı söylerken asla mantıklı düşünemiyordum.
Birkaç gün önce Chanyeol'un peşine takıldığım sırada tanıştığım Sehun, Jongin, Junmyoen ve Jongdae muhteşemdiler. Kesinlikle öyleydiler.
Kendilerine 'Planet Kaçakları' dedikleri bir grupları vardı. Sehun grubun bateristiydi, Jongdae ana vokalken Junmyeon da ona eşlik ediyordu, Jongin grupta müzikle ilgilenmeyen tek kişiydi. Teknik olarak müzikle ilgilenmiyor denilemezdi çünkü 'Kai' adı altında internete dans videolarını atıyordu ve SNS'te küçükte olsa bir hayran kitlesi varmış, yani en azından hayranları olduğunu o söyledi. Abarttığını söylersem hakkını yemiş olurdum çünkü gerçekten harika dans ediyordu bana da birkaç figür öğretmeyi teklif edince çok mutlu olmuştum ve onun adına fan sayfası açıcağıma da söz vermiştim. Chanyeol ise grubun gitaristiymiş bunu bilmiyordum çünkü bana bir kez bile bahsetmemişti. Junmyeon'a kalırsa ona gitarist demek hafif kalırmış zira kendisi sadece gitar değil ses çıkaran tüm müzik aletlerini çalabilecek kadar yetenekliymiş arada kafası iyiyse rapte yapıp şarkılara eşlik ediyormuş. Zaten onları da birleştiren içlerinde ki bu müzik için yanan tutkularıymış. Bu yüzden onları baya bir kıskandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paper Cuts [bbh + pcy]
Fanfic"Osamu Dazai, zayıf insanlar mutluluktan bile korkarlar. İplikle bile yaralanırlar diyor. Ben seni sevmekten bir an bile korkmadım, sana aşık olmaktan da korkmadım. Ben seni bir serçe parmağı ne kadar çok sevilirse o kadar sevdim ve umarım Chanyeol...