Bir sürü bol bol yorum istiyorum özellikle de konunun gidişatı hakkında 💓
BİR;
Karma her yerde, karma seni bulur.
"Daha önce bir kez bile bira içmediğini söyleme." Chanyeol elindeki bira şişesinden birkaç yudum alırken alaycı gözlerini üstüme dikti. Bu bir göz dağı verme şekliydi ve şimdiden hapı yuttuğumu biliyordum. Kim daha ilk kez tanıştığı birini buraya 'Atlantis' dedikleri bir bara götürürdü ki? Üstelik Atlantis'te adı gibi masum falan da değildi. Kafamda yanıp dönen disko topları gibi tuhaf şeyler, değişik tipte bir sürü bağrı açık dayılar, jartiyerli bir sürü ablalar ve sürekli birbirine sulanan barmenler... Yani Atlantis dedikleri yer kayıp şehrin adını kirleten boktan bir mekandı ve evet annemin 'tiki kankasının' biricik oğlu Park Chanyeol beni buraya sürüklemişti."İçtim tabii ki de." Yalan. Bu Park Chanyeol'a söylediğim ilk yalan değildi ama en tehlikeli olanıydı. Annesiyle bize geldiğinde odamda gizli gizli sigara yakarken bana da sigara içiyor musun dediğinde astımım var içemiyorum diye yalan söylemiştim. Dilim onun yanında bir yalan torbasına dönüyordu. bununla övünmek ne kadar doğrudur bilmem ama hızlı yalan söylerdim. Aslında bu çocukluğumdan bu yana alıştığım bir özellikti. Biri 'nasılsın?' diye sorduğunda 'evet çok iyiyim.' Demek gibi bir rutindi. Aslında, asla iyi değilsindir ama dilin alışmıştır 'iyiyim' demeye. İşte benim ki de tam o hesaptı. O kadar çok yalana alışmıştım ki artık yalan söylemek beni erdemsizmiş gibi hissettirmiyordu.
"O zaman iç şu bardağı ve gevşe." Chanyeol beni azarlar gibi konuşup gözümde koca bir fıçı gibi büyüttüğüm zehir dolu bardağı bana uzattı. "Kendimi sayende bebek bakıcısı gibi hissediyorum."
Gözlerimi devirip, insanı girdap gibi içine çeken gözlerine baktım. Gözlerinden haberi var mıydı? İnsanda bıraktığı etkisinden ya da? Her zaman ama her zaman insanların gözlerine bakmayı severdim fakat bu tanışalı daha birkaç saat olan genç adamın gözlerine birkaç saniye bile olsa bakamıyordum. Girdap gibi. Eğer Chanyeol'un gözlerine bir sıfat koymam gerekseydi kesinlikle bu olurdu. Girdap, içine aldığını yok eden. Tehlikeli bir afet. Park Chanyeol gibi.
Kaçan gözlerim tekrar bardağa döndüğünde tedirgince bardağa uzandım. İçerim içmesine de daha önce alkol kullanmayan bana nasıl bir etki bırakırdı bu meret? İçimden bir ses 'sakın içmee' diye çığlık atsa da şu belalı gibi duran herifin yanında peşine takılan yeni yetme erkek çocuğu gibi durmak istemiyordum.
"Merak etme içine ilaç falan koymadım. Seni kendinden geçirip birilerine pazarlayacak halim yok."
Aklımın ucundan bile geçmemişti ama şimdi içime bir kurt düşürmüştü. Annemi geçtim ben neye güvenip bu herifle etrafta pezevenk gibi takılan dayılarla dolu bir mekana gelmiştim ki? Üstelik sol yanımda oturup etrafı kesen arada bir çalan şarkıyla sağdan sola salanan soy isminin Park olduğunu annesinden öğrendiğim Chanyeol hiç tekin biri gibi durmuyordu. İffetinin derdinde olan zavallı Fatmagül gibi değilde daha çok organlarını düşünen sokak çocukları gibi hissediyordum. "Peki ya böbreklerim onlarda güvendeler mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paper Cuts [bbh + pcy]
Fanfic"Osamu Dazai, zayıf insanlar mutluluktan bile korkarlar. İplikle bile yaralanırlar diyor. Ben seni sevmekten bir an bile korkmadım, sana aşık olmaktan da korkmadım. Ben seni bir serçe parmağı ne kadar çok sevilirse o kadar sevdim ve umarım Chanyeol...