‼️ UYARI: Bölümün ilk partında oldukça fazla şiddet içeren sahne var. Rahatsız olabilecek olanları önceden uyarmak istedim. 🫶🏻dokuzuncu kağıt kesiği; sisifos'un lanetini kırmak
bölüm şarkısı; palaye royale - lonelyBohemian Rhapsody'de Freddie Mercury herkesin içine zehirli oku atıp 'Mama' diye haykırken şöyle devam ediyor; "ölmek istemiyorum, bazen hiç doğmamış olmayı diliyorum."
Bir insan için dünyanın en korkunç hissi hiç doğmamış olmayı dilemek olmalı. Ölmek istemek, iyisiyle kötüsüyle tüm anılarını kabullenip yok olmak demek. Peki hiç doğmamış olmayı dilemek? Varoluşunun en başından hatalı olduğunu kabullenmek ve tüm anılarını yok sayacak kadar hiçliği benimsemek nasıl bir şey?
İki adam kolumdan tutup beni arabadan dışarı sürüklerken boş bir çuval gibi yalpalanıp duruyordum. Adım atmaya bile çalışmıyordum, olacakları içten içe kabullenmiştim. Babam, Byun Jungwoo, yaklaşık 30 dakika önce beni aramış ve bana zaten günlerdir aklımda dolanan o cümleyi kurmuştu. "Hiç doğmamış olmayı dileyeceksin." Bağırmamıştı, sesi öfkeden çatlamamıştı bile. Hatta sanki beni öğle yemeyine davet ediyormuşçasına yumuşak çıkmıştı sesi. Yine de sesinin ötesindeki o salt nefreti iliklerime kadar hissettirmişti. Telefon yüzüme kapanıp kendime gelme fırsatı yakalayamadan zaten artık asla güvende hissetmediğim evimin kapısı kırılmış, ben daha ne olduğunu anlamadan içeriye benim 2 katım hatta arttırıyorum 4 katım olan adamlar girmişti.
Bu herifleri tanıyordum, babamın yanından hiç ayırmadığı devamlı ciddi durmaya çalışan korumalarıydı. Beni evden dışarı, oradan da arabaya sürüklerken zorluk çıkarmayıp direkt teslim olmamın sebebi de buydu. Bu senaryoya benzer bir senaryoyu daha önce de yaşamıştım. Babam, Byun Jungwoo resim çizdiğimi öğrendiğinde yine beni apar topar adamlarına aldırtmış ve kirli işlerini rahat rahat çevirdiği depoya getirmişti. O zaman deli gibi karşı koymaya çalışmış, ağlamış, yalvarmıştım ama bu sefer sesim soluğum kesilmiş gibi sadece onlara ayak uyduruyordum.
Yine de aynı deponun önünde bir anlığına durduğumuzda, istemsizce kaçmak için çırpınma isteğiyle dolup taştım. O kapının ardında neler yaşanacağını, beni nelerin beklediğini çok iyi biliyordum. Babam 1 ay önce doğum günümde yaşananları muhtemelen öğrenmişti ve bunun acısını benden zevkle çıkaracaktı. Muhtemelen ibne bir oğulunun olmasındansa hiç varolmamı diliyordu. Açıkçası bunun ibne, gey ya da eşcinsel olmamla bir ilgisi olduğunu sanmıyordum. Muhtemelen ona benden sonsuza kadar kurtulacağı bir bahane verdiğim için mutlu bile olmuştu.
İkinci kez kaçmayı düşünmeme fırsat bile verilmeden deponun kapısı açılıp beni ittirdiklerinde yalpalayarak yere serildim. Ellerime ve dizlerime çakıl taşları batmıştı ama sesimi çıkartmadım. Bunun babamı daha da öfkelendireceğini biliyordum. Bu yüzden toparlanıp kafamı kaldırmaya cesaret edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paper Cuts [bbh + pcy]
Fanfiction"Osamu Dazai, zayıf insanlar mutluluktan bile korkarlar. İplikle bile yaralanırlar diyor. Ben seni sevmekten bir an bile korkmadım, sana aşık olmaktan da korkmadım. Ben seni bir serçe parmağı ne kadar çok sevilirse o kadar sevdim ve umarım Chanyeol...