Bedenim yavaş yavaş hissizlesirken uyanık kalmakta zorlaniyordum. Göz kapaklarıma filler oturmuş gibiydi. Havaya verdiğim nefes ise soğuktan bir sigara dumanı gibi cikiyordu. Kaç saattir burada böyle durduğumu bilmiyordum. Dudaklarim kuruyordu, ben yaliyordum onlar tekrar kuruyordu. Uzerimdekilerin ince olması nedeniyle soğuk daha hızla yayiliyordu vücuduma.
" Ilbige. Kardesim..."
Duyduğum bu ses...
Gozlerimi sese cevirdigimde ablam ile göz göze geldim. Beyaz uzun bir elbise ve açık dalgalı saçları ile peri kizlarini andiriyordu. Yüzüme yayılan tebessümu engelleyemedim.
" Abla." Ben daha yüksek çıkar diye beklediğim sesim bozuk ve sessiz cikmisti. Ben bile zar zor duyuyordum. Gozlerimi açmak için verdiğim savaşı ise neredeyse kaybetmek uzereydim.
" Dayan Ilbige. Geliyor. Sen dayan küçük kardeşim." Dedi ve geldiği gibi birden bire yok oldu. O yok olduktan saniyeler sonra deponun kapisi acildi. Savaş içeri girdiginde benim için artık çok geçti. Gozlerim artık bilincini kaybetmiş, nihayet kapandiklari için huzurduydular.
Savaş' tan
Dudagimin arasındaki bitmekte olan sigarayı yere atarak deponun içine girdim. Ilbige çoktan bilincini kaybetmiş bir şekilde duruyordu. Yaklaşık iki buçuk saattir onu bu soğuk hava deposunda tutuyordum.
Hızlı adımlar ile ellerindeki ve ayaklarindaki ipleri kestim. Elim bacağına temas ettiğinde nedenini bilmedigim bir şey oldu. Aciklayamayacagim bir şey.
"Ilbige." Diye seslendim. Ama ses yoktu. Onu kucagima alarak soğuk hava deposundan cikardim. Teni buz gibi soguktu. Onca saat kalmasına karşın hala hayattaydi. Ayrıca tam depodan çıkacağım zaman bana teşekkür etmişti. Farklı bir kızdı. Her yönü onu diğer kızlardan farkli kiliyordu. Kucağıma ozensiz bir şekilde aldigim için eteği bacaklarinin üstünden yukarı siyrilmisti. İştah açıcı bir görüntü suan gozlerimin onundeydi.
Ayaklarima kadar gelen bu fırsatı elimin tersi ile geri itip açılan bacaklarini kapattim. Teni çok yumuşak ve purussuzdu. Her erkeğin arzuladığı türden...
"Daha olmedim." Diye mirildanmaya başladı. Yüzümü yüzüne çevirdiğimde gozlerinin hala kapalı olduğunu gördüm. Arabanin arka kapısını açık bıraktığım için onu rahatça içeri yatirabildim. Kapisini kapatarak ben de sürücü koltuğuna geçtim. Yüksek ısıda calistirdigim kaloriferler etkisini şimdiden göstermeye başlamışlardı.
Dikiz aynasindan onun harika yüzüne baktim. Melekler gibi duruyordu. Uyurken çok masum ve gunahsiz durmasi beni biraz daha ona cekiyordu. Bu çekim bir miknatisin metali çekmesi gibi basit bir olay değildi. Daha karmaşık ve daha anlamsiz olaniydi.
Yaklaşık bir saat o uyuyor ben de onu izliyordum. Sıkıntıyla nefesimi verdim ve gözlerimi kapatıp arkama yaslandim. Ilk kez bugün gördüğüm bu kız her hucreme kazinmisti. Ama ona aşık değildim. Aşk bu kadar basit ve kolay olmamaliydi.
Evet. Kesinlikle ona duyduğum tek şey kasiklarimdan geciyordu. Onu elde ettiğim zaman bu his uçup gidecekti. Tıpkı oyuncagindan sıkılan bir çocuk gibi.
"Hayir ablam ölmedi..."
Gozlerimi açarak Ilbige'ye baktım. Sayikliyordu. Arabadan inerek arka koltuğun kapisini açarak usulca oturdum. Basini dizlerimin üstüne alarak onu daha da yakından incelemeye basladim. Bu kızın neyi cazipti ki?
Deniz mavisi gozleri mi? Ateş parçası vücudu mu? Yoksa teninin güzelliği mi?
Elimi alnina koyar koymaz içim ciz etti. Ateşler içinde yaniyordu ve bunun tek sorumlusu ben ve benim aptal oyunlarimdi. Başını dizlerimden çekerek usulca koltuğa koydum. Ardindan da kapıyı açarak dışarı ciktim. Sürücü koltuğuna oturarak arabayi calistirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Gül
RomanceSigaranın zehirli Aromatik kokusunu burnumdan beynime direk yollarken, gözlerimi kapayip kafamın ziyaretinde midemin icinde Yüzlerce tur atmasını bekledim. Nefesimi geri Bir olmak ufledigimde Bir akcigerlerimdeki O Lanet olası minicik kapsülleri Tek...