KUZEY
Masamın üstünden parfümüme uzandım ve birkaç fıs sıktım. Bu aralar evde fazla yalnız kalıyordum ancak bundan şikâyetçi değildim asla. Geçen seferki gibi yapmayarak şimdi kendimi rastgele bir bara atacaktım ve gecenin keyfini çıkaracaktık kesinlikle.
Odadan çıkıp salondaki koltuğun üstünde duran telefonumu alıp cebime koydum ve girişteki aynadan son kez kendime baktım. Kot ve tişört yeterliydi bar için. Gezmeye gitmiyordum sonuçta.
Elimle saçıma son kez şekil verirken kapı çalmıştı. Tek kaşımı kaldırıp elimi indirdim ve kapıya yöneldim, bu sefer hiçbir tahminim yoktu. Kapıyı açmam ile görüntüden önce kıkırdama sesi geldi kulağıma, ardından ise "Ulan Kuzey!" dedi gelen. Gözlerimi abartılı bir şekilde devirdim ve kenara çekildim bir yandan da söylenirken. "Yine mi sen amına koyayım? Bu aralar fazla sarhoş olup kapıma geliyorsun."
Beni ittirerek içeri geçti ve tek parmağını kaldırdı havaya. "Durduramadım kendimi, susturamadım." Saçma konuşması ile yüzümü buruşturdum ve "Hadi evine git abicim, dışarı çıkacağım ben," dedim fakat Boray çoktan odama yok almıştı bile. Anlaşılan bu gece de dışarı çıkamayacaktım, yenilgiyle arkasından ilerledim. Aralık kapıdan içeri girip arkamdan kapattım ve yatağın üstünde oturan bedene döndüm. "Ne işin var burada?"
Boş bakışları odada gezerken yüzüme bakmıyordu. "Anlatmaya geldim. Susmak ağır geldi artık." Dediklerinden bir şey anlamayarak yanına geçtim ve "Ne diyorsun amına koyayım anlayacağım şekilde konuş," dedim. Oflayıp yatağa uzandığında dağılmış suratını daha net gördüm. Gözaltları morarmış, saçları birbirine girmişti. Niçin bu kadar içmişti? Geçen sefer geldiğinde çok daha iyiydi.
Derin bir nefes alıp, "İçimde yıllarca birikmiş onca duygu var ve dayanamıyorum, Kuzey. Her şey bok yoluna gidiyor," dedi ve gözlerini kapattı. Sarhoş birine göre iyi konuşuyordu. Gözlerini açtığında benim söylememe gerek kalmadan anlatmaya başladı.
"Biliyor musun babam beni hiç sevmedi ya da en azından Batın kadar sevmedi. Onun hep biricik oğlu oydu, bense arkasından pışpışlanan öylesine çocuğuydum. Şimdi hatırlamıyorum ama ortaokula gidiyordum, sınıfa yeni bir çocuk gelmişti ve zamanla ondan hoşlanmaya başlamıştım. İlk o zaman fark etmiştim kendimi."
Birkaç saniye soluklandığında kaşlarımı çatarak dikkatle onu dinliyordum. Erkeklerden hoşlanıyor muydu yani? Kendi kendime konuşurken sözlerine devam etti.
"Kimseye söyleyemedim bunu. İçimde tuttum ve bitirdim. Birkaç yıl sonra da bir gün geldi, Batın eşcinsel olduğunu söyledi babama. Babam yıktı ortalığı, biricik oğluna el kaldırdı ve bana 'Abin gibi olmayacaksın sen, akıllısındır' dedi. Ne yaptım biliyor musun? 'Asla onun gibi olmayacağım' dedim. Daha birkaç yıl önce bir erkekten hoşlanmıştım amına koyayım!" Yüzüme baktı ve abartılı bir kahkaha attı ancak fazla sahteydi, gerçi amacının gülmek olmadığı da belliydi.
"O günden sonra her şeyi içime attım. Sonunda babamın biricik oğlu olmuştum, daha ne isterdim ki? Batın'a düşman kesildim sırf babam daha da çok sevsin diye beni. Çocuk bile değildim, on altı yaşındaydım lan! Babamın gözüne girmek için benliğimi hiçe saydım. Hani bana demiştin ya Ozan ve Sefa yüzünden mi saklanıyorsun diye, sikerim ikisini de. Babamdan korktum ve sustum."
Yutkunup gözlerini kapatıp açtı ve "Yetmiyor ama Kuzey, kalbimde ağrı var ve geçmiyor. Babam o ağrıyı iyileştirmiyor," dedi.
Konuşması beni de boşluğa itmiş ve Boray için üzülmeye başlamıştım. Kızamıyordum kendime, o hayatını sikti üzülme diyemiyordum kendime ve sinirlerim artıyordu. Her seferinde kafamı karıştırmaktan geri durmuyordu.
"Neye ihtiyacım var bilmiyorum amına koyayım. Kalbimdeki ağrı gitmiyor ve çok canım acıyor. Ne kadar çaresiz olduğum belli değil mi? Düşmanıma geldim."
Kafamı hızla salladım ve "Artık düşman olmadığımızı sen söylemiştin," dedim kendini suçlamaması için. Daha sonra ben de yatağa uzandım ve yüz yüze gelmemizi sağladım. Gözlerini benden kaçırırken, "Çünkü kurtulmak istedim senden. Korktum," dedi ve elleriyle yüzünü kapattı. Kaşlarımı çatıp ellerini tutup yüzünü açığa çıkarmaya çalıştım. "Neyden korktun?"
Bana direnmeye çalışsa da ellerini yüzünden çektiğimde "Kendimden," dedi fakat yine bir şey anlamamıştım. Sinirlenerek "Açık konuş benimle Boray," dedim ve yüzlerimizi yaklaştırdım. Sanki hastalıklıymışım gibi benden uzaklaştırdı yüzünü. "Konuşamam." Gözlerimi devirip elimi çenesine koydum ve göz göze gelmemizi sağladım. "Derdin ne? Rüyanda 'git' diye sayıklıyormuşsun ve gelip bana git deyip duruyorsun. Ne oldu?"
Elimi hışımla çenesinden ittirdi ve kaşlarını çattı. Üstüme doğru gelirken neredeyse burnundan soluyordu. "Derdim sensin lan! Hoşlanıyorum senden ve kaçıyorum işte. Olmayacağımızı biliyorum, boşuna da uğraşmıyorum."
Söyledikleriyle yerime çivilenmiş gibiydim. İlk birkaç dakika tepki veremezken ne kadar ciddi olduğuna baktım. Gözbebekleri büyümüş ve sinirle bakıyordu bana. Bunu söylemeyi istemediği belliydi, söylettirdiğim için bana ne kadar kızgın olduğunu tahmin edebiliyordum. Ağzımı açıp bir şeyler geveleyecekken benden önce konuşmaya başladı.
"Ne diyeceğini biliyorum, Kuzey. Sana o kadar şey yaptıktan sonra benimle sevgili olmayacağın çok net. Benden nefret ettiğini biliyorum."
Tek kaşım havaya kalkarken bende yatakta doğruldum ve karşı karşıya gelmemizi sağladım. "Öyle demeyecektim. Senden, senin yüzünden nefret ettim. Her şey senin elinde ama yaptıklarını nasıl affedeceğimi bilmiyorum."
Gözleri tekrar sinirle parlarken göğsümden beni ittirdi. Az kalsın yere düşecekken son anda Boray'ın kolunu tutarak düşmekten kurtuldum. Öfkesi dinmezken, "Siktir git aptal gibi umut verme!" deyip yatağa yatırdı beni. Hareketleri o kadar dengesizdi ki takip edemiyordum. Biraz daha sinir olması için sırıttım ve kolundan tutarak göğsüme uzattım onu.
Tek kolumla sıkı sıkı vücudunu sarıp hareket etmesini engelledim. "Umut vermiyorum. Eğer gerçekten benden hoşlanıyorsan bana bunu göster diyorum." Sesimi sakin çıkarmaya çalışırken beni zorlamadan göğsümde duran beden tebessüm etmeme neden olmuştu. Onunda sesi bana ayak uydurarak sakin çıkmıştı.
"Çok hoşlanıyorum." Sesi neredeyse mırıltı gibiydi ve istemeden hoşuma gitmişti. Diğer kolumu da üstüne atarken sıkı sıkı sarmalamış oldum onu. "Peki yarın yine 'ben öyle şeyler yapmadım' deyip inkâr edecek misin?" Uslu bir çocuk edasıyla kafasını sallayıp, "I-ıh," dedi. Ani değişen ruh hali şaşırtsa da bir yorumda bulunmadım.
"Bir daha Batın'la konuşma." Yüksek sesli bir kahkaha atıp kollarım arasındaki bedeni daha da sıktım ve "Bizi kıskandın mı?" dedim. İçimde değişik hisler vardı ve ne olduklarını çözemiyordum. Bu hali fazla tuhaftı fakat itirazım yoktu. Şerefsiz piç olmasından iyiydi.
Direğini karnıma geçirdikten sonra, "Sana ne lan?" dediğinde dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemeye çalıştım ancak çok zorlanmıştım. Kendime gelmeye çalışırken, "Kıskandın yani," dedim ve yüzünün aldığı hâli tahmin etmeye çalıştım. Bir süre sessiz kaldığında cevabımı almış oldum ve "Siktir et, bir daha bu kadar Batın'la takılmam. Kudur diye yapmıştım her şeyi," dedim.
Bir süre cevap vermesini bekledim fakat sessiz kaldığında anlamayarak kollarımı geri çektim ve yüzüne baktım. Uyuyor olduğunu görmem ile dudaklarım yukarı doğru kıvrılmıştı. Yapacak bir şey olmadığını bilmem ile yatağıma düzgünce yatırdım ve yanına uzandım.
"İyi uykular," diye mırıldanıp ışığı kapattım.
---
AWWWW
ilk başta aklımda daha iyisi vardı ama unuttum sonra onu eşdkworeğdl bu da böyle oldu, kötü olduğunu pek sanmıyorum ama <3
ummmarım ki siz de beğenmişsinizdir, artık Boray'a üzülmeye basladım yazık🥺
ve yazım hatası varsa çok özür