BORAY
Dudaklarıma götürdüğüm sigaradan derin bir nefes çektim içime. Hava kararmaya yüz tutmuştu ve yüzümdeki yaralar yüzünden eve girmek istemiyordum. Ne annemden ne babamdan ne de Batın'dan bir ton laf işitecek kafada değildim.
Sokak lambasına sırtımı yaslayıp karşımdaki boş araziyi izledim. Şu aralar düşündüğüm tek şey Kuzey'di ve kendimi tutamıyordum onu düşünmeden. Ne ara hoşlandığımı bile anlamamıştım amına koyayım. Yıllardır içimde bastırdığım hisler onunla birlikte dışarıya vurmuştu. Gerçek benliğimi bırakıp babamın istediği kişi olmuşken Kuzey'le dağılmıştı bütün her şey. Ne yaparsam yapayım onu kendime inandıramayacağımı da biliyordum. Nasıl güvenebilirdi ki bana?
Kafayı yiyecek gibi oluyordum onu her düşündüğümde. Bana bakarken gözlerindeki saf öfke başta hoşuma gidiyordu çünkü ben de ona karşı öyleydim. Daha sonra gözlerindeki nefret ve öfke istediğimi vermemeye başladı. Artık bana diğer insanlara baktığı gibi baksın istedim. Düşmanlık da bir yere kadardı demek ki.
Kendimi homofobik gibi gösterirken bile Kuzey'in dudaklarını istiyordum, beni ilk öptüğü zamandan beri. Gerçek anlamda kendimi zor durdururken hem hayatıma sıçmış hem de güzelleştirmişti(?).
Kafamı ağır ağır sağa sola salladım ve ne zaman bittiğini anlayamadığım sigaramı yere attım. Ucunu ayağımla ezdiğimde arkamdan ayak sesleri geliyordu. Dönüp bakmak yerine önümdeki araziye odaklandım daha da.
Yaklaşan ayak sesleriyle konuştu. "Burada olduğunu hiç düşünmezdim." Tanıdık ses ile tek kaşımı kaldırdım ve "Tapulu malın değilse burası, ben de gelirim," dedim. Yanıma gelmemesi için yalvarmak istiyordum. Yüzüm bu haldeyken bana bakmasını istemiyordum.
Tam arkamda durduğunda gerginliğimi belli etmemeye çalıştığımda, "Değil, istediğin zaman gel," dedi ve elini koluma attı. Hızla kolumu çekip, "Başüstüne," dedim ve kapüşonumun şapkasını geçirdim başıma. Mırıldanıp sustu birkaç saniye. Aramızdaki kısa süreliği sessizliği bozan yine kendisi oldu. "Bugün okulda doğru düzgün göremedim seni."
Artık gitmesini istiyordum fakat nasıl gitmesini belli edeceğimi bilmiyordum.
"Sınıftan çıkmadım." Kısa bir duraksamadan sonra devam ettim. "Beni görmeye gelmişe benzemiyorsun. Evine gitsene artık."
Cıklayıp şapkamı tuttu. "Geçerken uğradım buraya. Sen neden buradasın ama?" Şapkayı çıkarmaması için ellerimde tutmaya çalıştım. Bir yandan da, "Çok soru soruyorsun amına koyayım," dedim ve bir adım atıp şapkamı kurtardım Kuzey'den.
Beni rahat bırakmak yerine aniden kolumu tuttu ve kendisine çekti. Yüzümdeki izleri görmesiyle önce kaşları havalandı ardından da ağzı açıldı. Şaşkınlığını atmaya çalışırken, "Kim yaptı yüzünü?" dedi. Gözlerimi yerde gezdirdikten sonra, "Kimse, artık göreceğini gördüğüne göre gidebilirsin de," deyip kolumu çekmeye çalıştım. Hareketimle elini daha da sıktı ve bırakmadı. Göz devirip ağzımı açacakken, "Boray yüzünü kim yaptı amına koyayım?" dedi ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
Pes etmeyerek, "Sana ne?" dedim ve tek kaşımı kaldırdım. Kuzey'inde kaşları çatılırken, "Söylesene lan," dedi. Kurtulacağımı düşünerek, "Ozan ve Sefa yaptı. Oldu mu?" dedim ve ittim onu. Geriye doğru giderken hızlı bir şekilde yanından geçtim. Son anda şapkamdan tutup, "Eşcinsel olduğunu söylediğin için mi?" diye sordu. Gözlerimi abartılı bir şekilde devirip yüzüne baktım. "Evet, Kuzey evet. Artık bırak beni."
"Bırakmıyorum." Net sesiyle ona doğru tamamen döndüm ve yakasını tuttum. "Ne istiyorsun lan o zaman?" dedim ve arkadaki sokak lambasına yasladım bedenini. Ağzını açıp kapattıktan sonra gözlerime baktı. Saniyelik bakışmadan sonra, "O iki piçi geberteceğim," dediğinde sahte bir kahkaha attım. Yakalarındaki elimi gevşetirken yüzüne yaklaştım. "Neden yapacaksın bunu? Beni dövdükleri için mi?"
Sorunun cevabını kestiremiyordum. Beni dövdükleri için sinirlenip ikisini 'gebertecekse' bu ne anlama geliyordu amına koyayım? Nefret ettiği birine bunu yaptıkları için anca teşekkür etmeliydi. Ancak yine de içimde aptal bir umut yeşerdi ve beklenti dolu bakmaya başladım. Kendime engel olamıyordum umut etmekten çünkü söylediği şey bence tam olarak umut verici bir şeydi.
Aramızdaki bakışmadan sonra, "Hayır, seninle hiçbir ilgisi yok ama bana yaptıkları hâlâ aklımda," deyip yerlerimizi değiştirdi. Artık lambaya yaslanan bendim. Verdiği cevapla istemsiz yüzüm asılmış gibi hissediyordum. Kendime gelmeye çalışarak yüzüme piç bir gülümseme ekledim. Yakın olan yüzlerimizi bir tık daha yakınlaştırdım.
"Ne o? Öpüştüğün çocuğun yüzünü siktikleri için sinirlendin mi sen?"
Gözleri gözlerim ve dudaklarım arasında gidip gelirken o da benim gibi gülümsedi ve "Ödüm koptu bir daha öpüşemeyeceğiz diye," deyip nefesini dudaklarıma verdi. Hareketiyle benimde nefesim titrerken cevap vermek için birkaç saniye bekledikten sonra konuştum. "Şanslısın ki dudaklarımda yara yok o zaman."
Ufak bir gülüşten sonra dudağını yaladı ve "Seni öpmem için deliriyorsun, Boray," deyip yüzünü belli belirsiz uzaklaştırdı. Yaptığı piçliğe devam etmek için, "Sana karşılık vermem için deliriyorsun, Kuzey," dedim ve yüzüne yaklaştım. En sonunda, "Göreceğiz," deyip dudaklarıma uzandı. İlk başta karşılık vermeden bekledim onu.
Alt dudağımı kendine çekerken kısa süre bekledim ve ardından karşılık vermeye başladım. Üst dudağını ağır ağır öperken Kuzey'in bundan rahatsız olduğu belliydi çünkü acele edercesine öpüyordu. Hızımı ona eşitleyip dilimi çıkarırken dudaklarımın üstünden mırıldandı. Dilimi kabul ederken damağının üstünde gezdirdim. Kısa süre sonra buluşan dillerimiz ile ilk inleyen ben olmuştum.
Alt dudağımı emerken üst dudağına geçtim ve dişlerim arasına aldım. Ufak bir ısırık bıraktıktan sonra inlerken mırıldanıp tekrar emdim. Birkaç dakika sonra geri çekildim ve gözlerine baktım. "Gördük değil mi?"
Gözleri önce dudaklarımda, sonra gözlerimde durdu ve "Gördük tabii," deyip dudağını ısırdı.
----
ilk defa boray'dan yazdım ama biraz acele yazdığım için tam hislerini ve duygularını verdim mi emin değilim...
amaa sonraki bölüm için spoi, yine boray'dan yazıcam ve Kuzey Güney sahnesinden küçük bir ilhamla yazcam şskdşwkewelş