LEVENT
Beni parmağında oynatmasına nasıl izin veriyordum? Şu an ciddi ciddi çağırdığı bahçeye gidiyordum. Göz devirip cebimden kalan tek dal sigaramı çıkardım ve yakıp dudaklarıma götürdüm. Şerefsiz sigara da getir demişti ancak piçlik olsun diye sadece kendim için tek dal getirmiştim.
Dışarıdan düşman gibi gözüküyordum veya gözüküyorduk ancak gerçek biraz farklı olabilirdi. O gece kalbimin nasıl attığını kendim bile zar zor duyarken Batın'ın hissetmesi şovdu bence. Kesinlikle tuzaktı ve ben o tuzağa düşerek istediği cevabı vermiştim. Bir küfür mırıldanıp sigarayı parlaklarım arasına alıp dumanı üfledim. Ağaca yaslanarak beni bekleyen Batın ile sigaramı yere atıp ayağımla söndürdüm. Yanına yaklaşırken bana doğru konuştu. "Daha bitmemişti, ne diye söndürdün?"
Alayla gülüp karşısına geçtim ve "O sigarayı döndüreceğini biliyordum," dedim. Dudakları yukarı doğru kıvrılırken kafasını salladı. "Beni tanıyorsun." Gülerek sordum. "Arkadaşım değil misin?" Burada iki sorun vardı: Bir, arkadaş değildik. Ve iki, benden vazgeçmesi için arkadaş kelimesini kullanmıştım.
Bakışları değişip yüzü düşerken bana bakmamaya çalıştı. Birkaç saniye sonra yüzüme baktı. "Arkadaş değiliz diye götünü yırtan sen değil miydin?" Kafa sallayıp güldüm. "Bendim." Kaşları çatılırken sinirle sordu. "Şimdi ne değişti?"
Gözlerimi gözlerinde dolaştırıp, "Beni öptün," dedim ve meydan okurcasına gözlerimi çekmedim. Bana karşılık vererek, "Öptüm diye sevgili mi olduk yoksa? Çok sevindim," deyip yaklaştı bana. Bir adım gerileyip, "Boş konuşma ne için çağırdığını söyle," deyip gözlerimi bahçede dolaştırdım. Burada o kadar ağaç vardı ki çevre ıssız olsa bile ağaçlardan hiçbir şey gözükmüyordu. Batın'la hâlâ arkadaşken buraya sık sık gelip meyve toplar ve anında tüyerdik. Eskiden her şey güzeldi.
Aniden yakama yapışıp beni arkasındaki ağaca yaslayıp yüzlerimizi yaklaştırdı. Kalbim deli gibi atmaya başladığında küfür etmeye hazırlanıyordum. Konuşmama fırsat vermeden yakamda olan bir elimi kalbime doğru indirdi. "Ne kadar hızlı, değil mi?"
İnkâr edercesine kafamı salladım. Yüzü daha da yakınıma gelirken kalbim biraz daha hızlanmıştı. Kalbimi sikeyim.
Dudaklarını yalayıp, "Neden inkâr ediyosun, Levent? Her şeyden kaçarak kurtulamazsın," dediğinde yüzümü sağ tarafıma çevirdim, fazla yakındık. Yüzüne bakmadan konuştum. "Ama rahat edebilirim." Sessizce güldüğünde ona döndüm, dudaklarını dudaklarıma değdirirken gözlerini kapatmıştı. Huzurluymuş gibi gözükürken, "Senin kalbin bu kadar hızlı atarken benimkini hiç merak ettin mi?" diye sordu ve birkaç saniye sonra gözlerini açtı. Gerçekten merak ediyor muydum? Belki biraz. Bunu söyleyecek miydim? Tabi ki hayır.
Ancak tepki vermememi umursamayıp kalbimin üstünde duran elini çekip elimi tuttu. Elim Batın'ın kalbinin üstünde dururken ikimiz de konuşmadık. Açıkçası transa girmiş gibiydim. Kalbi o kadar hızlıydı ki nasıl bayılmadığını düşünüyordum. Bana olan bütün hislerinin gerçek olduğunu tam şu an iliklerime kadar hissetmiştim.
Dudaklarımdan istemsiz sözcükler döküldü. "Ne-neden seviyorsun beni, Batın?" Elim hâlâ kalbindeydi ve adını söylemem ile teklemişti resmen. Muhtemelen kalbi boğazında atıyordu şu an. Yüzünü belli belirsiz geri çekip gözlerime baktı ve "Sevilmeyecek yanını göremiyorum ki. Belki şu an şerefsiz bir puşt olabilirsin ama arkadaşken hayatımda gördüğüm en muhteşem insan sendin," deyip bakışlarını yere indirdi hemen. Ne olduğunu anlayamadığım sırada konuşmaya devam etti.
"Babamla her gün her saat kavga ederken yorulmaktan da bir tık üste geçmiştim artık. Her şey üstüme gelirken sadece senin yanında nefes alıyordum sanki. O zamanlar Boray bile benden nefret ederken sen seviyordun beni. Ne olduğunu ısrarla sorarken ben cevap vermediğimde kızmıyordun bile lan! Kafam dağılsın diye benim için yemediğin halt kalmamıştı... Söylesene sen bunları yaparken ben seni nasıl sevmeyeyim?"
Elimi kalbinden hızla çektiğimde bakışları yüzüme tırmanmıştı. Gözlerindeki ifade zihnimi saniye saniye kazınırken dudaklarımı ısırdım. Kendimi bok gibi hissediyorum .
"Ben özür dilerim..." dedim fakat ne için dilediğimi bile bilmiyordum. Sözleri beni anında yumuşatmıştı. Ellerimi yumruk yapıp açarken sessizce beni izliyordu Batın. Konuşmak istiyordum ama sikeyim mi ne demem gerekiyor bilmiyodum. Ellerini çeneme sardığında anında yüzüne diktim bakışlarımı. Hafifçe gülümseyip, "Siktir et özrü," dedi ve yüzüme daha da yaklaştı.
Gözlerim istemdışı kapanırken dudaklarımın üstündeki baskıyı hissettim. Normal bir zaman olsaydı şu an onu itip ağzına sıçmam gerekirdi fakat yapamıyordum. Söylediklerinden sonra kendimde o gücü kaybetmiştim. Beni sevmesi şu an bir şeyi değiştirmiyordu, hâlâ eski ve şerefsiz olmayan Batın vardı; bana fark ettirebilmişti bunu.
Dudaklarını hareket ettirip alt dudağımı öperken arkamdaki ağaç gibi dikiliyordum öylece. Aralık dudaklarımdan içeri giren dili ağzımı yoklarken kendimi kasıyordum. Bir sik yapmayacaktım.
Hâlâ durmaya devam ederken alt dudağımı emmeye başlamıştı. İçimdeki inleme hissi ortaya çıkarken işim gittikçe zorlaşıyordu. Emmeyi bıraktığında geri çekileceğini sandım ancak alt dudağımı dişlemesiyle kendimi bıraktım ve inledim. Dudağımı tekrar emeceği sırada kendime bir küfür savurup ensesinden tutarak kendime çektim bedenini. Birleşen vücutlarımız ile inlerken Batın, üst dudağını öpmeye başladım.
Dilimi çıkarıp onun dili ile buluşturduğumda aynı anda inlemiştik. Kendini iyice bana yaslayıp öpücüklerini sertleştirirken inlememek için savaş veriyordum adeta. Dudaklarımı sömürürken elleri rahat durmayıp tişörtümden içeri girmişti. Hareketiyle ensesini sıkıca kavradığımda o da elini karnımda gezdirmeye başladı. Tekrar alt dudağımı emdiğinde üst üste gelen hareketler ile dudaklarına doğru inledim. Üst dudağını çekiştirerek dişlerim arasına aldıktan sonra dudaklarımızı ayırarak konuştum. "Biri gelecek."
İkimiz de nefes nefeseydik, alnını alnıma yerleştirip soludu birkaç saniye. "Kimse gelmiyor yıllardır, biliyorsun." Gülerek kafamı salladım. "Tek gelen iki geri zekâlı biziz." Sözlerim bitince sesli bir şekilde güldü ve kafasını kaldırıp çenemi öptü. "Kalbin bana karşı koyamazken sen neden koymaya çalışıyorsun?"
Kafamı salladım. Öyle bir şey yoktu. "Ortada bir şey yokken koymuyorum," dediğimde alt dudağını ısırdı ve "Olsa koyacaksın yani?" dedi bana yaklaşarak. Net bir sesle, "Kafamı sikmeye başlama yine, Batın," deyip ağaca dayadım kafamı. Fazlasıyla karışık hissediyordum.
"Neden bu kadar kendini geri çekiyorsun?"
Aptal sorusuyla göz devirdim. "Çekmiyorum." Yine dibime kadar girdiğinde, "Seni öptüğümde karşılık veriyorsun ve hatta inliyorsun ama konu aşka veya eşcinselliğe gelince çekiyorsun, Levent. Bu ne derece normal?" deyip sorduğunda sinirle gözlerine baktım. Beni anlamıyordu hiç. İçinde bulunduğum durumun bana hem zevk verip hem acı verdiğini asla anlamıyordu.
Hırsla göğsünden ittirip sinirle soludum. "Hiç normal değil amına koyayım! Ben de normal değilim, sen de değilsin. Siktir git ve beni rahat bırak!" diyerek gürledim ve arkamı dönüp uzaklaşmaya başladım. Arkamdan adımla seslenirken gözlerimi kapattım ve kısık sesle konuştum.
"Daha fazla canımızı acıtmak istemiyorum."
----
off bu Levent'i hiç anlamıyorum ama asırı seviyorumAPDMWŞDKEİRKWİLD
neden kimse benim gibi şerefsiz sevmiyor aw tek levent seven benimşskrşwld hü
NEYSE DUR İLERLEYEN GÜNLERDE SÜPRİZİM VAR BENİM EN ÖZEL İKİNCİ OĞLUMLA TANIŞTIRCAM SİZİ anlamayanlar için ilki Kuzey ama ikincisi şu anlık sır :)))