| He Ran |
Evimin ortasında dolaşan kuğuya baktım. Paytak adımlarıyla dolaşıp, pis olan salonumu iyice kirletiyordu. Zaten 7 erkekle yaşamak zordu, benim evimi bizden başka bir de aptal bir kuğu batırıyordu. Temizlik gününe daha 4 gün vardı!
Sinirden sağ gözüm seğirirken koltuğa oturmuş, evladını izleyen gururlu baba edasıyla kuğuyu takip eden Taehyung'a odaklandım. Her adımını parlayan göz bebekleriyle inceliyordu. Hayatında ilk defa kuğu gördüğünü biliyordum. Gerçi bilmesem bile şu bakışlarından sonra ilk defa gördüğünü söyleyebilirdim.
Tek sıkıntı bu kuğunun buraya geliş sebebiydi. Taehyung onunla konuşmayacağımı kıt aklına rağmen anladığında eve ne bulduysa getirmeye başlamıştı. Sadece sinirlendiğim zaman onunla iletişime geçtiğim düşünülünce gayet mantıklı bir yoldu. Açıkçası böyle bir şeyi düşünebilmesi dahi takdire şayandı. Yine de 'Ne Bulduysan Eve Getir' planını tamamen yanlış anlamıştı.
İki gün önce ortaya çıkan bu huyu şimdiden hepimizi bıktırmıştı. İlk başta yan binanın 3 yıldır bahçesinde duran dekoratif yılbaşı ağacını getirmişti. Zavallı Yoongi, uyku sersemliğiyle yılbaşına kadar uyuduğunu zannedip kalp krizi geçirecekti. Apartman sakinleri polisi arayacaklarını söyleyince Namjoon'la birlikte ağacı bulmuş gibi rol kesmiştik. Kötü yanım, hiçbir şey yapma; o salak da hapse girsin demişti de dinlememiştim. İkinci olarak, Hoseok'la birlikte gittiği parktan süs havuzunda ki kuğuyu çalmıştı.
Kuğu çalmıştı!
Öylece içlerinden birini almıştı ve yanında 'Salakça bir şeyler yapmasını engelle' diye yolladığım Hoseok, durup çalmasını seyretmişti. Suç bendeydi. Hava sıcakken kaban giymesinden anlamıştım bir şeyler olacağını ama sorgulamamıştım.
Kuğu, içeriye giren Seokjin'in peşinden koşmaya başladığında elinde ki mısır gevreği kasesiyle çığlık çığlığa kaçan Seokjin'i izledim. Eline geçen fırsatı geri çevirmeyen Yoongi telefonunu çıkardığı gibi videoya çekerken, "Onu sevdim. Bizle kalabilir," diyerek tarafını belli etti.
Hayır yani, bizle derken? Bu evde iki kişi yaşıyordu. Bu altısı kovsam da üç gün sonra utanmadan geri gelmişlerdi. Suratlarında pişkin bir gülümsemeyle içeriye girişlerinden başıma kalacaklarını anlamıştım.
"Parkta ki kuğular devlet koruması altında. İçlerinden birinin kaybolduğunu anladıkları an kameralara bakarlar."
Elimle konuşan Jungkook'u göstererek Yoongi'ye baktım. "Sorumluluğu almak ister misin?" 'Sorumluluk' kelimesini duyar duymaz telefonu kapattı. "Taehyung şu aptal şeyi evden at!" diye bağırdığında hala kuğuyu izleyen sevgilim, "Jimin! Yoongi Hyung evden gitmeni istiyor!" diyerek karşılık verdi.
"Kuğudan bahsediyorum! Ama elin değmişken onu da atarsan sevinirim. Boyun yastığımı çalıp duruyor." Omuzlarımda hissettiğim ellerin sahibine döndüm. Hoseok gamzelerini göstererek gülümsediğinde aynı şekilde karşılık verdim. Cezasız kurtulabileceğini düşünmekle büyük hata yapıyordu. "Masajla kurtulamazsın. Kuğuyu sen götüreceksin." Saniyesinde odanın diğer köşesine kaçtı.
"İyi de neden Taehyung götürmüyor?! Sonuçta çalan oydu."
"Ve o bunu yaparken kim sesini çıkarmadı? Sen! Ayrıca onu tekrar oraya yollar mıyım sanıyorsun? Arkadaşlarını falan toplar, tüm kuğu sürüsü evime taşınırlar."
Namjoon okuduğu kitaptan kafasını kaldırmadan, "Kuğular ev ortamında yaşayamaz," dediğinde Yoongi'nin sırtını yasladığı yastığı alıp suratına fırlattım. "Şuan konumuz bu değil! Bu," diyip elimle masaya çıkmış Seokjin'e bakan kuğuyu işaret ettim. "Evimden gidecek. Derhal!"
***
Haklıyken haksız durumuna düşmek ne demekse, şuan onu yaşıyordum. Oturmak için önünden geçtiğim Taehyung sırf benimle göz göze gelmemek için diğer tarafa döndü. Kuğuyu evden yolladım diye trip yiyordum. Benim yarattığım Android bana trip atıyordu.
"Kendimi iyi hissetmiyorum." Jungkook midesini tutarak içeriye girdiğinde endişeyle suratını izledim. Sabahtan beri kötüydü. Mantıklı cümleler kuruyordu, saçma sapan şakalar yapmıyordu ve benimle hiç uğraşmamıştı. "Odamda uyumak ister misin?"
Kafasını olumsuz anlamda salladı. Odamda uyumayı da kabul etmediğine göre sıkıntı büyüktü. Taehyung çatılmış kaşlarıyla, "Neden odana başka bir erkeği alıyorsun?" diye bize döndü.
"Şuna bakın, şimdi de konuşmaya karar vermiş."
Sorularının görmezden gelinmesine deli olan Taehyung iyice çileden çıkıp ayağa kalktı. "Sana bir soru sordum! Soru soran birisine cevap vermemek kabalıktır demiştin!" Aynı şekilde ayağa kalkıp karşısına dikildim. "Cevap vermemezlik yapmadım. Direkt görmezden geldim. Hatalı olmana rağmen özür dilemeyen sen gibi bende bir şeyleri göz ardı ediyorum."
"Kavga etmeyi kesin, lütfen." İkimizde Jungkook'u umursamadan tartışmayı alevlendirmeye devam ettik. Boyunu benden 10 santim uzun seçtiğim için kendime küfrettim. Azıcık kısa olsaydı şimdiye tokadı yapıştırmıştım.
Taehyung kükreyerek, "Ben hatalı değilim!" diye üstüme yürüdüğünde, Jungkook zar zor ayağa kalkıp aramıza geçti. "Bazı şeyleri bilmediğinden ufak bir uyarıyla yetineceğim. Bir daha He Ran'a bağırırsan, seni döverim." Daha sonra tek kelime etmeden odama doğru ilerledi. Arkasından gitmeden önce son kez derin derin nefes alan sarışın adama baktım.
Pişmanlık barındıran gözleri içimde bir gram üzüntü uyandırmamıştı. Aptalca tartışmanın buraya kadar gelmesine sebep olan oydu. Uzattıkça uzatıyordu. "İstedikleri zaman odama girebilirler. İçeriye girmemesi gereken 'Başka Erkek' sensin."
Söylediklerim ağır gelmişti. Ağzımdan çıktığı an pişman olmuştum fakat hak ediyordu. Hayatım boyunca yanımda olan insanları sırf o kıskanıyor diye görmezden gelemezdim.
Kırılgan ifadesini zihnimden atmaya çalışarak Jungkook'un peşinden ilerledim. Aralık bıraktığı kapıdan geçerek arkamdan tamamen kapattım. Yatağıma boylu boyunca uzanmış, kollarını karnına sarmıştı.
"Kook, senin için ne yapabilirim?"
"Düşünmeme yardımcı ol. Kafayı yiyeceğim."
Göz yaşları yanaklarından süzülürken yaşadığım korkuyla kalp atışlarım hızlandı. Onu ilk defa böyle görüyordum. Usulca baş ucuna oturdum. Elimi saçlarına daldırıp sevdiği şekilde, yavaşça okşadım. "Bana anlatabilirsin. Kimseye söylemem." Sessiz iç çekişleri hıçkırıklara döndü. Onu bu hale ne getirmişti bilmiyordum ama ağlayışını izlemek bile ölecekmiş gibi hissettiriyordu.
"N-ne hissettiğimi bil-bilmiyorum. Aşk... aşık oldum sanırım."
Aşk güzeldi. İyisiyle kötüsüyle, kavgasıyla gürültüsüyle güzeldi hem de. Kendi aramızda konu açıldığında böyle söylemişti. Madem güzeldi, neden ağlıyordu?
"Kim olduğunu sorarak seni sıkmak istemiyo-" Sözümü kesip, "Onu tanıyorsun," diyerek ağlamaya devam etti. Saçlarını okşadığım elim istemsizce durakladı. Benim kızlardan tanıdığım sadece Mina vardı. Jungkook ise ondan nefret ediyordu.
Geriye de sadece...
"B-bizimkilerden biri mi?"
Yan karakterleri de olaylara katma vakti!
Sizce Kook kimi seviyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Creating A Boyfriend ➳ kth
Fanfic"Hayalinizde ki erkek arkadaşa sahip olun! İstediğiniz özellikleri seçin ve yaratılmasını bekleyin!" *** "Are You Human Too?" ve "W Two Worlds" adlı dizilerden esinlenilmiştir.