3. Bölüm ( Ateş gözlü çocuk )

53 16 7
                                    


Yatağımın tam kenarında siyah çerçeveli küçük , kareden gökyüzüne bakan bir pencere var ve bugün o pencereye şiddetle çarpan yağmur sesleriyle araladım gözlerimi. Daha sonra ise yataktan kalkıp aynadaki aslında benim görüntümün olmamasını dilediğim fakat her şeyimle ben olduğum yansımama baktım uzunca. Daha sonra onuzlarıma gelen siyah saçlarımı geceden bozma dağınık bir topuz yaptım ensemde ve kahve yapmak için mutfağa geçtim. Kahvemi yaptım , kitaplığımdan bir kitap aldım ve penceremin önünde duran hamağa oturdum , pencereme çarpan yağmur damları sanki ruhumu temizlemek istercesine yağıyordu. Ah yağmurcuk, benim ruhum senin temizleyemeyeceğin kadar kirli.
" Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım..." diyordu okuduğum kitap. Ve bu söz o kadar bendim ki...
Kitabımı biraz daha okuyup kitaplığıma geri koydum ve fakülteye gitmek için kısa bir duş almaya gittim. Yaklaşık on beş dakika sonra duştan çıktım ve henüz yerleştirmediğim valizimden aldığım lacivert kot pantolonumu, üzerine siyah bir kazak ve kot ceketimi giydim. Islak saçlarımı fön makinesiyle hafif kurutarak açık bıraktım, beyaz çantama gerekli eşyalarımı koydum ve son olarak beyaz botlarımı giyip evden çıktım. Kapıyı güvenli olması için iki kere kilitledim ve asansöre bindim.

" Kaçıncı kat?" Bana bakmadan sorduğu soruyla biraz irkildim.
Dudaklarımı hafifçe aralayarak "zemin kat" dedim , yanımda duran kişiye. Ve ona göz ucuyla bakındım. Yaklaşık 21-22 yaşlarındaydı. Simsiyah saçları, süt gibi bembeyaz tenine oldukça yakışıyordu. Zaten üzerine giydiği beyaz gömlek ve deri cekette tenini açmıştı bir nebze. Bir an ne yaptığımı fark edip kafamdaki düşüncelerden arınıp ve ona baktığım gözlerimi başka yöne çevirdim. O ise kolundaki saatiyle oynuyordu. Ve bir ses geldi. Tak...

İlk başta ne olduğunu anlamayarak irkildim. Ve Evet... Sanırım asansör bozuldu. Allahım neden ben? Neden hep bunlar benim başıma geliyor?

Korku dolu gözlerle bir an yanımdaki kişiye baktım fakat onun hiç umrunda değildi . Sadece bir kaç defa asansörün tuşlarına basmıştı zaten o da işe yaramamıştı . İşin kötü tarafıysa klostrofobim olmasıydı...
Ve çok geçmeden kalbimin atış hızının yükseldiğini hissedebiliyordum. Ve kalbim o denli şiddetle çarpıyordu ki gözlerim giderek kararıyor, etrafımdakileri ise görmekte güçlük çekiyordum.  Ve başım çok kötü dönüyordu. Daha fazla dayanamayıp asansörün duvarına yaslandım ve yere oturup gözlerimi kapadım.

" Telefonun var mı?" Yanımdaki yabancıya gözlerimi açmadan çantamda duran telefonu verdim. Ve bir  süre sonra birisiyle konuşmaya başladı.

" Anıl asansörde kaldım.  Yardım gönderin." Dedi ve telefonu bana geri verdi. Fakat öylesine halsizdim ki telefon elimden direkt yere düştü ve tam o anda asansörün kapısı kendiliğinden açıldı. Kapalı olan gözlerimi bir an açtığımda kendimi havada buldum.  Yanımdaki yabancının  kucağında... Fakat o kadar halsizdim ve başım o kadar dönüyordu ki ona sadece titreyen sesimle " bırak beni..." diyebildim.  Gözlerime sertçe bir bakış attı ve "kes sesini, okyanus gözlü kız..."dedi.
****
(Saatler sonra)

"Şuradaki kırmızı balondan istiyorum anne."
Deniz kenarında rengarenk balonlar satan adam küçük kıza son kalan kırmızı balonu verdi. Ve küçük kız elindeki kırmızı balonu gökyüzüne bıraktı.
" Ah Meleğim, gel sana yenisini alalım."
" Hayır anne. Küçük balonuma kalbimi bıraktım ve onu gökyüzüne yolladım. Hem kim bilir belki yıldızlara beni anlatır ve yıldızlar benim için parlar."

Gözlerimi gördüğüm rüyanın etkisiyle nefes nefese açtım. Bu nasıl olabilirdi ? Küçükken yaşadığım olayı yıllar sonra nasıl olur da rüyamda görebilirdim ki? Ah, kalbimi koyup gökyüzüne uçurduğum küçük balonum, sen miydin yoksa bu rüyayı bana gösteren?

KAKTÜS VE LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin