Biriyle karşılaşmak sizce sadece küçük bir tesadüften ibaret midir? Yoksa hayatın bize sunacağı siyah ve ya beyaz bir yaşam mıdır?04.05.2017 cuma
Sevgili günlük;
Şu anda hava kararıp kararmamakta, güneş ise batıp batmamakta kararsız kalmış gibi. İzmir'de havanın iyice soğuduğunu ellerimin buz kestiğinden ve burnumun ucunun kızardığından anlayabiliyorum. Şimdi ise, evimin en güzel köşesinde yani gökyüzüne bakan penceremin önünde oturmuş bir yandan kahvemi yudumlayıp bir yandan da senin güzel satırlarını teker teker yazıyorum. Bu aralar biraz dolu bir kafayla geziyorum açıkçası. Son zamanlarda kendimde farkedemediğim bir özelliğimi görmeye başladım. Ruh halim sürekli depresif bir şekile dönmeye başladı. Yavaş yavaş içime doğru kapanmaya, günde 4-5 saat uyumaya başladım. Böyle olmasını istemediğim halde hemde. Ara sıra düşüncelerimin içinde kaybolurken buluyorum kendimi. Ya da bir labirentte gibi hissediyorum. Çıkışı olmayan bir labirent. Depresyon değil bu başka bir şey anlamlandıramıyorum. Bir şeyler beni değiştiriyor sanki. Günümü soracak olursan; Her şey olması gerektiği gibi ilerledi. Sadece biri hariç. Hani satırlarına anlattığım ateş gözlü çocuk vardı ya sevgili günlüğüm işte tam üç gün geçti aradan ve onu bugün bir kez daha gördüm. O, bana baktı ama beni görmedi. Elinde sigarası ve ardında ise onun peşine takılan siyah bir köpek vardı. Ayaklarıyla önüne gelen taşları savuruyor, ara ara da kolundaki saatine bakınıp duruyordu. Ha bu arada sana söyleyemeyi unuttum minik günlüğüm bugün okul çıkışından sonra evime eşyalarımı yerleştiriyordum ve bir fotoğraf buldum hatıra defterimin içinden. Hani küçükken her gün okuldan kaçıp lunaparka gittiğim çocuk vardı ya evet evet bana sürekli pamuk şeker alan çocuk işte onunla birlikte çekildiğimiz ilk ve son fotoğrafımı buldum sevgili günlüğüm, ve onu evimin başköşesine koydum.
*****
Günlüğüme son satırlarımı yazdım ve defterimi kapattım daha sonra kitaplığımda çerçeveli duran fotoğrafa baktım. Nasıl da güzel günlerdi. Ah benim sevgili çocukluk aşkım eğer o trafik kazasında ölmeseydin seninle o çok merak ettiğin atlı karıncaya binebilecektik. Ve bu sefer sen bana değil ben sana pamuk şeker alacaktım hem de kocaman olanından...Kapının çalmasıyla birlikte elimde duran çerçeveyi kitaplığıma koydum ve merakla kapıyı açmaya gittim.
"Merhaba."Karşımdaki kişiye şaşkınlık ve afallamış bir şekilde " merhaba" dedim tok bir sesle.
Önce kısa bir tebessüm etti ve kısa sarı saçlarını zarif elleriyle kulağının arkasına atıp konuşmaya başladı;
" Şey... Beni tanımadın sanırım. Ben Sinem. Hani bu sabah kütüphanede karşılaşmıştık. O sırada masada kitabını unuttun seslendim ama dalgındın ve beni duymadın."
Elinde duran ve yeni fark ettiğim kitabı bana uzattı , elindeki kitabı içtenlikle tebessüm ederek aldım ve konuşmaya başladım.
" Aaa evet hatırladım. Ayrıca kitap için de çok teşekkür ederim, yorulmanıza gerek yoktu sizde de kalabilirdi zaten ben okumuştum."
" Yoo hiç sorun değil, ben bu apartmanda oturuyorum sizi de eve geçerken gördüm ve kitabı size şimdi vermek istedim. Umarım rahatsız etmemişimdir."
" Hayır tabii ki rahatsız etmedin hatta istersen kahve içelim mi,Bol köpüklüsünden?"
Sinem kahverengimsi gözleriyle kısa fakat evet dercesine bakış attı ve elimle içeriye geçmesini söylercesine uzattım.
*****Sinem gideli yaklaşık kırk ve ya kırk beş dakika olmuştu zaten pek oturmamıştı. Fakat kısa süreli de olsa bayağı bir sohbet etmiştik.Nerede yaşadığımızı, ailemizden, hayallerimizden ve daha bir çok şeyden bahsetmiştik. Aynı apartmanda ve aynı üniversitede okumamız benim için büyük bir avantajdı çünkü artık Sinem'le birlikte gidecektik fakülteye ve birbirimizle vakit geçirecektik. Bu da beni gerçekten çok iyi teselli etti. Mutfakta olan bir kaç bulaşığı da yıkayıp üzerime rahat bir şeyler giydim.Hafif loş ışıkta kendimi, en çokta ruhumu dinlendirecek bir müzik açtım ve penceremin önüne geçtim. Bugün İzmir'den gökyüzü mükemmel görünüyordu. Uzunca bir süre gökyüzünü seyrettim yıldızlar o kadar güzeldi ki...
', "Gece?"
" Emir?"
" Gökyüzü çok güzel görünüyor değil mi? Yıldızlara baksana sanki hiç sönmeyeceklermiş gibi nasıl da parıldıyorlar."
" Peki aya ne demeli, yıldızları kıskandırmak için nasıl da ışık saçıyor fakat bilmiyor ki evrenin en güzel yıldızı olan güneş ona deliler gibi aşık."
Siyah gözlerini mavi gözlerimle buluşturdu. Önce gözleri konuştu sonra dudakları aralandı;
"Gece, şu ayı alsak avuçlarımızın arasına yarısı senin olsa yarısı benim ama sen aydınlık taraf ol bense karanlık."
" Ya korkarsan karanlıktan?"
" O zaman bulursun beni ışığınla, donatırsın etrafımızı yıldızlarla...""Emir" diyerek aralandı dudaklarım. Size hiç Emir'den bahsetmiş miydim? Hani şu okuldan lunaparka kaçıp bana hep pamuk şeker alan çocuk. Gözlerimi olabildiğince gökyüzünde gezdirdim. Bizim yıldızımızı buldum aralarından. Polarisi. Emirle benim yıldızımızı.
" Emir, hissediyor musun bilmiyorum ama seni çok özledim, nerede olursan ol beni duyduğunu biliyorum ve artık çok geç olsa da sana bir şey itiraf etmek istiyorum. Hani bir gün okul çıkışında lunaparka giderken bana "artık lunaparka değil de deniz kenarına gidelim" demiştin ya bende sana olmaz demiştim. Sonra sen de hep senin istediğin oluyor diye benimle konuşmamıştın ama yine de peşimden gelmiştin. Ben o gün sana evet demeyi çok isterdim Emir, ama seninle artık lunaparka değil de deniz kenarına gelseydim korkmuş numarası yapıp sana sarılamazdım ki. Sen bilmiyorsun seni ne denli sevdiğimi. Sana ne denli aşık olduğumu. O yaşta küçük kalbim seni görünce deliye dönerdi. Hatta bazen atmazdı da. bazen ufacık oklar sapladığını düşünürdüm kalbime, çünkü benim kalbim senin güzel kalbini o kadar çok seviyordu ki bazen sana olan sevgim kalbimi ağırtıyordu. Sanki içimde bir uçurum vardı da sana her baktığımda heyecandan ayağım kayıp düşüyordum. Ve düşerken yanımda sen varsın diye nasıl da mutlu olurdum. Peki ya gözlerine ne demeli, kara gözlerin senin yanında sönük kalan mavi gözlerime değince felaketim olurdun. Hayat korkunç bir savaş meydanı sevgilim. Her şeyden , herkesten korkuyorum. En çok da karanlıktan. Bana ellerini uzatmalısın. Ellerimin, ellerine ihtiyacı var. Ve Sevgilim, sen benim gökyüzümdeki parıldayan yıldızlarsın. Ve sana yemin ederim sevgilim seni gökyüzündeki parıltılar sönene kadar seveceğim. Şimdi sen diyeceksin ki " bir gün yıldızlar kayıp gidecek ve parıltıları sönecek." Ama sen bilmiyorsun sevgilim benim gökyüzümde yıldızlar her geçen gün parıldıyorlar ve sen kendi dünyamın içinde bulduğum sonsuzumsun..."
Şarkı önerisi : Tuğkan : Yabancı .
••••••
D.K
04:30
![](https://img.wattpad.com/cover/235413986-288-k69017.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAKTÜS VE LAVİNİA
Ficção Adolescente- Şu ayı alsak avuçlarımızın arasına yarısı senin olsa yarısı benim . Ama sen aydınlık taraf ol bense karanlık . - Ya korkarsan karanlıktan? - o zaman bulursun beni ışığınla. Donatırsın etrafımızı yıldızlarla. Peki şimdi size soruyorum var mısınız...