35. bölüm

951 67 8
                                    

Neredeyse, on dakikadır kapıya bakıyordum. Gittiğine inanmak istemiyordum. Belki de bittiğine...

Ama "geleceğim" demişti. Gerçekten, gelecek miydi?

Hz: Bayan Ha Ru..

Bana seslenen hizmetliye döndüm.

Hz: İyi misiniz?

HR: İyiyim.

Odama çıkıp bavulumu aldım. Baek Hyun'un odasının önünden geçecekken durdum. Son kez odaya girip etrafıma baktım. Burayı özleyecektim... Sonuçta, zamanımızın çoğu burada geçmişti.

Dolabı gözüme çarptığında yaklaşıp kapısını açtım. İçinden bir tişört aldım ve bavuluma koydum.

Odadan çıkıp tekrar aşağı inip taksi çağıracakken, şöför kendisinin bırakacağını söyledi. Hiç bir şey demeden bavulumu bagaja yerleştirdim ve arka koltuğa oturdum.

Yolları geçtikçe gözlerim doluyordu. Ağaçlar gözüme görüktüğünde kalbime ağrı saplanıyordu.

Sonunda Da Eun'ın evine geldiğimde teşekkür edip bavulumu aldım ve bahçeyi geçip kapının önünde durdum. Zili çaldıktan saniyeler sonra kapı çaldı.

DE: Oh, hoşgeldin, Ha Ru...
Baek Hyun yok mu?

Başımı kaldırıp gözlerine baktığımda gülüşü solmuş, endişeli yüz ifadesi takınmıştı.

DE: Ha Ru, ne oldu? Niye ağlıyorsun?

HR: Baek Hyun gitti, Da Eun.

DE: Nereye?

HR: Bilmiyorum. Ameliyat için gitti işte. Konuşmasını düzeltmek için tedavi olacak.

DE: Ama bu iyi bir şey. Yani, artık o da bizim gibi olacak. Niye ağlıyorsun ki?

Göz devirdim.

HR: Of Da Eun... Keşke, her şey bu kadar basit olabilse...

DE: Tamam geç içeri, konuşalım..

İçeri geçip bavulu geçen kaldığımız odaya bıraktım. Odaya baktığımda tekrar gözlerim dolmuştu.

HR: Kendine gel, Yoon Ha Ru. Sen bu kadar ağlayan birisi değildin ki..

Yüzümü yıkayıp mutfağa indim. Çay demleyip iki bardak doldurdu. Birini benim önüme çekip, diğerini kendi aldı ve karşıma oturdu.

DE: Ha Ru, ne oldu, anlatsan..

Gözlerimi çaydan çekip ona baktım.

HR: Onu seviyorum, Da Eun. Çok seviyorum. Düşünsene, her gün birlikteyiz ve hiç ayrılmıyoruz. Ve şimdi gitti. İyileşmesini ben de istiyorum ama iyileştikten sonra bana gerek kalmayacak. Onu göremeyeceğim. Çok canım yanıyor...

Gözyaşlarımı tutamadığımda yerinden kalkıp sarıldı.

DE: Taman, sakin ol. Sen Yoon Ha Ru'sun. Bunu mu atlatamayacaksın?

HR: Ama bu oyuncak değil ki... Hemen unutamıyorum. Olmuyor. Aklımdan silemiyorum. O kadar acınası ve zavallı durumdayım ki, elimden hiçbir şey gelmiyor..

DE: Seni ilk kez böyle görüyorum... Gitmek istiyor muydu?

HR: Hayır, istemiyordu. Ben ikna ettim. O da her şeyin farkında. Ama döndüğünde beni bulacağını söyledi. Beni bulur mu Da Eun?

Geri çekilip gözlerine baktım.

DE: Seni seviyor muydu?

Başımı onaylı anlamda salladım.

DE: O zaman gelecek..

HR: Ya annesi istemezse?

DE: Aylardır oğluna bakmıyor musun? Niye istemesin ki?

HR: Bilmiyorum...

Masadan kalkıp kapıya doğru gittim.

DE: Çay içmeyecek misin?

HR: Hayır. Uyuyacağım.

Mutfaktan çıkıp kalacağım odaya gittim. Yatağa uzanmamla birlikte uyuduğumuz günleri hatırladım. Yalnız uyumak zor geldiği için yan taraftaki yastığı aldım ve sarıldım.

Yastıktan gelen kokuyla şaşırmıştım. Kokusu üstüne mi sinmişti? En son iki hafta önce gelmiştik ama kokusu gitmemişti. Gözlerimi kapatıp derin nefes aldım.

HR: Kokunu duymak bile kalbimi yerinden oynatıyor, Baek Hyun...







Çocuk bakıcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin