"Tomioka." Shinazugawa benim geldiğimi görünce ismimi söylerek el salladı. Biraz uzaktaydım ve bu yüzden sesini yükseltmek zorunda kalmıştı. Yanında da iki kişi vardı. Birini daha önce hiç görmemiştim. Diğerini ise bir seferliğine görmüştüm. Shinazugawa ile ilk karşılaştığımız gün mimiği kıpırdamayan çocuktu o. Yanındaki kişilerden olsa gerek, mutlu gözüküyordu.
"Merhaba."
"Merhaba Tomioka. Teklifimi kabul ettiğin için teşekkürler."
Aradan geçen zamanda Shinazugawa ile daha da yakınlaşmıştık. Hâlâ o kadar yakın sayılmasak da resmi konuşmuyorduk. Geçen hafta bana birlikte gezmeyi teklif etti. Gideceğimiz yer bildiği bir yermiş ve orayı seviyormuş. İstersem birkaç arkadaşımı da yanımda getirebileceğimi söyledi. Shinobu, Obanai ve Mitsuri'ye gelip gelemeyeceklerini sordum. Onlar da işleri olduğunu bundan dolayı gelemeyeceklerini söylediler.
"Bu benim kardeşim Genya. Yanındaki de Tokito Muichiro. Kardeşimin arkadaşı."
"Tanıştığımıza memnun oldum." diyerek ikisinin de elini sıktım.
"Gidelim o halde."
Durak yerine otoparka geldiğimize anlam verememiştim. "Araban olduğunu bilmiyordum Shinazugawa."
"Aslında arabam yok. Arkadaşımdan ödünç aldım."
"Ehliyetin var mı?"
"Var ama arabam olmadığı için bir işe de yaramıyordu. Neyse ki artık kullanabileceğim."
Shinazugawa siyah arabanın kapısını açtı. Genya ile Tokito arkaya oturmuştu. İkisi de kulaklarından gelen sesle anlayabildiğim üzere yüksek seste dinliyorlardı. Rahatsız edecek yükseklikte değildi. Eğer dikkatle kulak keserseniz duyabilirdiniz. Ben de ön koltuğa oturmuştum. Ne de olsa Shinazugawa benim arkadaşımdı, yeni tanıştığım insanlarla yan yana oturmak tuhaf hissettiriyordu. Asla yanlarında rahatça oturamaz, terlerdim. Küçüklüğümden kalma bir özelliğimdi.
"Araba sürebilmene ve ehliyetin olmasına rağmen neden otobüse biniyorsun anlamış değilim."
Shinazugawa gözlerini yoldan ayırmayarak konuştu. "Arabadan daha öncelikli ihtiyaçlarımız var Tomioka. Arabam olsa sevinirdim doğrusu ancak bazı şeylerin önceliği vardır. İnan bana, otobüsleri beklemekten nefret ederim. Çok fazla insan var ve otobüsün ne zaman geleceğini kestiremiyorsun. Bazen saatinden erken bazen de saatinden geç geliyor. Şoförlerin arabayı kullanışı da beni deli ediyor."
İsyan ederken kol ve yüz damarları belli oluyordu. Hafiften görünen kaşlarını çatıp direksiyonu sıkıyordu. Sesi ise sinirli olduğunu göstermeye yetiyordu. İlk defa sinirli halini görüyordum.
"Ben de otobüslere bayılmasam da onlara muhtacım. Senin aksine araba kullanmayı bilmiyorum. En azından otobüsleri her gün kullanma ihtiyacı duymuyorum. Evet, otobüslerin kötü yanları var ama araba kullanmayı bilmeyenlerin ve arabası olmayanların vazgeçilmezi. Yollar ızdırap dolu da geçebilir, sakin de geçebilir. Eninde sonunda varmak istediğin yere ulaşabiliyorsun." sesimi olabildiğince yumuşatmıştım çünkü onu ilk kez sinirli görüyordum, nasıl bir tepki verebileceğini bilmiyordum.
Ellerini gevşetmişti. Sinirden belirginleşen damarları da artık gözükmüyordu.
"Biraz patladım sana galiba. Özür dilerim Tomioka eğer seni kıracak bir şey söylediysem."
Bana dönük olmasa da bakışlarının yumuşadığını görebiliyordum.
"Asıl ben özür dilerim. Konunun üstünde fazla durmamalıydım."
"Peki seni kırdım mı?"
Sorusuna gülümsemeden edemedim. "Kırmadın."
---
ilk&son kez bu kadar uzun yazdım.
bu salaklar aşırı tatlı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Escape |sane.giyuu|
FanfictionTomioka Giyuu otobüs durağında gördüğü kişiden hoşlanıyordu.