merhabalar,
bir haftadır bu bölümü yazmaya çalışıyorum, normalde daha kısa sürer ama cenazemiz olduğundan pek vakit bulamadım yazmaya
cidden çok emek verdim, bu yüzden bolca yorum bekliyorum. bir önceki bölüme ficin genel yorum sayısının yarısı kadar geldi, çok üzüldüm cidden 😞
medya: sertap erener, bir varmışım bir yokmuşum(bu ficin jeongguk'u için yazılmış resmen, bölümle dinleyin lütfen!!)
***
"Bir işim de rast gitse şaşarım zaten!" diye, sıkılı dişlerimin arasından sinirle konuştuğumda bakışlarım etek kısımlarını dar, siyah kotumun içine sıkıştırdığım bol, hâki yeşili gömleğimin minik düğmelerini açan parmaklarımdaydı. Sadece birkaç saniyede tüm düğmeleri hızlıca açıp gömleğimin buruşmuş eteklerini pantolonumdan kurtardıktan sonra gömleği tamamen üzerimden çıkarıverdim, ardındansa kumaşı top haline getirip gömleğime dökülen meyve suyu yüzünden çok, çok hafifçe nemlenmiş karnımı silmiş ve bedenimi sinir bozucu, yapışkan nemden kurtarıvermiştim.
Şimdiyse tek yaptığım çatılı kaşlarım yüzünden kısılmış bakışlarımla titretip durduğum sağ bacağımı izleyerek Taehyung'un bana yeni bir gömlek getirmesini beklemekti. Evet, gerçekten de Taehyung'un bana gömlek getirmesini bekliyordum çünkü Seokjin hyung üzerime şeftalili meyve suyunu dökmüştü ve evet, Taehyung'dan bekliyordum çünkü Taehyung'un evindeydik ve bunun da yegâne nedeni Jisoo'nun doğum günüydü.
Pekâlâ, son zamanlarda olan birçok saçma şey gibi şu anda Taehyung'un kocaman evinde durarak bir saçmalığı daha yaşıyordum ama Jisoo bizzat beni arayarak tatlı tatlı doğum gününe davet etmişken nasıl reddedebilirdim ki? Tamam, o son şarkı olayından sonra gerçekten de gelmek istememiştim, bunun nedeni kesinlikle utanmam falan da değildi zira ortada benim utanacağım hiçbir şey yoktu, ben sadece sustuklarımı az da olsa kusmuştum ve Taehyung'un da duymasını istemiştim. Bu benim en büyük hakkımdı.
Tıpkı hesap sormak gibi.
Ama Tanrı biliyor ya, artık ne Taehyung'u umursuyordum ne de ondan gelecek yalan gibi hissettirmeyen ama beni mutlu edecek yalanları, bu yüzden boş vermiştim. Travmalarımı hatırlamak istemiyordum, şimdi çok iyiydim ve geçmişi deşmeye gerek yoktu. Sadece şimdiye odaklanmak istiyordum, en azından daha rahat nefes alabilmek için bunu yapmak zorundaydım.
Titretip durduğum sağ bacağımda dolanan sabırsız bakışlarım usul usul yukarı çıkıp çıplak gövdemi bulduğunda üst dişlerim usulca alt dudağıma sürterek dudağımı kaplayan kuru, kahve kabukları soymaya başladı, irislerimse piercingle süslenmiş sol göğüs ucumda takılı kalmıştı ve bunun yegâne nedeni kahvenin en açık tonuna sahip göğüs ucumun resmen kıpkırmızı olmuş olmasıydı. İki kaşımda gördüğüm kızarıkla kalkarken yoğun bir merak zihnimi çepeçevre sarmıştı. Tanrı aşkına, dün gece hiçbir şey yokken şimdi neden bu denli kızarmıştı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing like us, taekook
FanfictionKim Taehyung'la, beni terk etmesinden yıllar sonra bir arkadaş buluşmasında yeniden karşılaştığımızda değişen tek şeyin zaman olmadığını çok iyi anlamıştım çünkü saçlarını her hafta başka bir renge boyayan Taehyung'un yumuşak tutamlarına hafif hafif...