10: "Döndürebilsek bile zamanı geriye, aşk bitmiş be aşk..."

20.2K 1.8K 3K
                                    

haftasonu gelecektim fakat regl ağrısı, vize ödevim, mama derken bir de üzerine parmaklarımı yaktım, bu yüzden gecikti, özür dilerim fakat acıyan parmaklarıma rağmen daha da gecikmesin diye UPUZUN(YEDİ BİN KELİMELİK) bir bölüm yazdım, bu yüzden BOLCA YORUM İSTİYORUM ve okumaya dalmışım tarzında bahaneleri kabul etmiyorum(🥺🥺)diyor ve sizi bölüme alıyorum

bölüm şarkısı:

yıldız tilbe&manga, hani biz(medyada)

bölüme geçmeden önce şunu da eklemek istiyorum: bu hikâyede yaşanan her şey temelinde gerçek. yani bazılarını ben yaşadım, bazılarını akrabalarım, bazılarının hikâyelerini komşularımdan dinledim ve ben yalnızca nlu'a uyarladım bu olayları; ekledim, çıkardım ve nlu'taki karakterlerin hayat hikâyelerini oluşturmaya çalıştım. yani ihtimal vermediğiniz yahut birkaçınızın yargıladığı çoğu şey yaşandı :) belki empati kurmanızda işe yarar diye eklemek istedim bu bilgiyi ♡♡

***

Soğuk havadan dolayı değil de kansızlığımdan ötürü buz gibi olan, gümüş yüzüklerle ben tarafından süslenmiş parmaklarım siyah, dizlerimden en fazla dört parmak aşağı uzanan ve daha çok trençkotu anımsatan bol kabanımın kıvrıldığını az önce fark ettiğim geniş yakasını düzeltirken adımlarım yavaşlamış fakat durmamıştı, başım, çenemin köprücük kemiklerime yaslanacağı şekilde eğikti ve bu, kirpiklerime değin inen kıvırcık saçlarımın alnımla temasını kesmesine neden olmuştu. Eğilen başımla birlikte otomatik olarak bedenimi bulan bakışlarım sanki dakikalar boyunca ayna karşısında kendimi hiç incelememişim gibi yeniden bedenimi turlamaya başladığında bakış açımı dolduran ilk şey bağcıkları da kendi gibi siyah olan, gümüş fermuarlı postallarım olmuştu.

Siyah, dar kotumun paçalarını içine sıkıştırdığım postallarım, zaten ince olan ve bundan oldukça memnun olduğum bileklerimin olabilirmiş gibi daha da ince gözükmesini sağlamıştı, inkâr edemezdim; bileklerimin şimdi kadınların bileklerinden hiçbir farkı yoktu, hatta postallarımın çizdiği sert imaja rağmen zarif görünmeyi başardıklarını bile söyleyebilirdim. Yarım bir boğaza sahip olan füme rengindeki gri kazağımın eteklerini içine alan, bacaklarımı olduğundan da uzun gösteren siyah kotumsa bacaklarımı güzelce sarmalamıştı ve ne yalan söyleyeyim pantolonun kaliteli kumaşı bacaklarımın oldukça zayıf görünmesini sağlamıştı, ayrıca kesinlikle sağlıksız bir zayıflık değildi ve bunu uyluklarımın kaslı olmasına rağmen başarmıştı.

Hoş göründüğümü düşünüyordum; kirpiklerime kadar uzanan kıvırcık saçlarımla, kaşımı ve alt dudağımı süsleyen gümüş piercing'lerimle gerçekten aşırı derecede hoş göründüğümü düşünüyordum ve bu attığım her bir adımda sanki küçük dağları ben yaratmışım gibi bir özgüvenle yürümeme olanak sağlayan yegâne şeydi. Omuzlarım üzerlerinde uyuklayan tonlarca yüke rağmen dikti, bakışlarım dünlerin aksine ölü gibi değildi ve ben, beni şoka düşürecek kadar sakindim, hiçbir şekilde gergin hissetmiyor, dolayısıyla gerginliğin kuyruğuna peşi sıra takılan mide bulantılarıyla, nefes hızlanmalarıyla yahut karın kasılmalarıyla uğraşmıyordu.

Bana yalnızca bugün için verilmiş bu nimetin etkisi epeyce devam etti; beni, eskiden sık sık uğradım kafeye götüren sokakları aşarken de, sonunda kafeye varıp, en az benim kadar değişmiş kafenin ahşaptan yoğrulma iri kapısını açar açmaz kafeyi dolduran sıcak havanın tenimi öpmesinden daha önce, Taehyung'un bedenini fark ettiğimde de devam etti bu etki.

Tenim buz kesmişti, üzerimdeki kabana rağmen resmen donmuştum ve aslına bakılırsa zaten üşüyeceğimi tahmin ediyordum fakat kafe evime fazlasıyla yakınken arabamla gelmek de fazla akıl kârı gelmemişti, ayrıca uzun süredir dışarı da çıkmamıştım ve hem ruhumun hem de bedenimin açık havaya fazlasıyla ihtiyacı vardı. Klimadan akan sıcak hava usul usul önce yüzümü, sonra da kazağımın boğaz kısmından sızıp üst gövdemin tamamını, özellikle de soğuktan ötürü kasıldıkları için kabanıma rağmen çıkıklaşmayı başarmış kürek kemiklerimi sarmalayan tenimi ve ne zaman aynaya baksam bana iki kesik melek kanadını anımsatan o çıkık kemiklerin dibine düşüveren gölgelerinin altına örtülmüş tenimi okşayıp hemencecik mayışmaya başlamama neden olurken daralmaya başlayan görüş açım gözlerimin kısıldığını fark etmemi sağlamıştı fakat görüş açım ne kadar daralırsa daralsın bu Taehyung'un cam kenarındaki bir masada oturan bedenini kafeye girdiğim andaki gibi en net haliyle görmeme hiçbir şekilde engel olamıyordu.

nothing like us, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin