merhabalar,
bölümde jeongguk'un taehyung için yazmış olduğu şarkının alt yazılı halini medyaya koydum, şarkıyı bölüm için dinlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum ama bir kere de alt yazılı halini dinleyin lütfen(medya). ve şöyle ki şarkı tek taraflı bir bencilliği ele aldığı için yarısından çoğunu sildim ve kendi cümlelerimi ekledim, eğer cringe olduysa kusuruma bakmayın lütfen, elimden bu kadar geldi
medya: gdragon, untitled
bekliyorum yorumlarınızı ♡♡♡♡
***
Birazdan söyleyeceğim şarkımı, sanki Taehyung'un değil de her haftasonu olduğu gibi sadece sima olarak tanıdığım kişilerin önünde söyleyecekmişim gibi düşünerek kendimi rahatmaya çalışırken en fazla on saniye sonra Sehun'un gitarı çalmaya başlayacağını bildiğimden ötürü kendimi azıcık da olsa sakinleştirebilmek adına önce derince bir nefes aldım, soluğum göğsümün, üzerimdeki bol, kırmızı-siyah karelere sahip gömleğime rağmen şişmesine neden olurken son kez benimle aynı hizada duran masada oturan Jisoo'ya samimi olmasını umduğum bir şekilde gülümsedim ve gözlerimin Taehyung'a değmesine müsaade etmeden göz kapaklarımı anında gözlerimin üzerine örttüm.
Jisoo'ya baktığım anda zaten kendiliğinden kıvrılan dudaklarımı bu sefer iki yana kıvırmak için cidden de çaba harcamıştım çünkü avuç içlerimin kapkalın bir ter tabakasıyla kaplanmasına neden olacak gergindim, öyle ki birazdan mikrafonu her daim olduğu gibi kavrayacak olan ellerim dakikalardır soğukta kalmışım gibi titriyor, mide özsuyumsa boğazımı dürtükleyip duruyordu. Berbat bir haldeydim; sabah duş aldığım ve kurutmaya üşendiğim için iyice kıvırcıklaşmış olan saçlarım aşırı derecede terlediğim için enseme adeta yapışmıştı, karnım kasıklarımı sızlatacak kadar keskin bir şekilde kasılıp duruyordu ve dudaklarımsa ne kadar nemlendirirsem nemlendireyim, sürekli kuruyordu.
Bu kafede ilk defa şarkı söylediğim günküyle aynıydı bedenimin verdiği tepkiler fakat hislerimi o günkü hislerimden ayıran bariz bir fark da vardı: o gün kanımda dolanıp duran his heyecandı, şimdiyse hislediğim tek şey gerginlikti. Beni bu kadar geren şey tam olarak neydi hiçbir fikrim yoktu Taehyung'un önünde şarkı söylemek miydi kalbimin sıkışmasına neden olan şey, yoksa yıllarca önce onun için yazmış olduğum bir şarkıyı onun önünde söyleyecek olmam mıydı gerçekten de bilmiyordum.
Bildiğim tek şey berbat halde olduğumdu fakat bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu işte, Sehun'un gitarı çalmayı başladığı vakit parmaklarımın iznim dışında hemen önümdeki siyah mikrafona dolanması da bunun bir kanıtı gibiydi. Ne halde olduğum kimsenin umrunda değildi-ki farkında bile değiller gibilerdi, aksi takdirde parlayan gözlerle şarkıya başlamamı beklemezlerdi dakikalar boyunca, öyle değil mi?
Avucumdaki ter, tenimi ferahlatan mikrafonun gövdesine bulaşırken önce derince bir nefes aldım, ardından da boğazımı son kez temizleyebilmek adına sertçe yutkunuvermiştim. Kulaklarıma takılı olan iç kulaklığım sayesinde net bir şekilde duyabildiğim gitar sesi sonunda şarkının giriş kısmına geldiğinde beklemeden ilk kısmı korktuğumun aksine hiç detone olmadan söyleyiverdim: "Çok zor senin için geri dönmek bana, biliyorum."
Fakat Tanrı biliyor ya o an için ne sesimin çatlamamasına mutlu olabilmiştim ne de nota kaçırmadığım gerçeğine, zira Taehyung'un benden gitmesinden sadece sekiz ay sonra yazdığım bu şarkının ilk cümlesinin sonunda, onun ismiyle yaptığım kelime oyununu kulağımdaki kulaklık sayesinde en net haliyle işittiğimde zihnimi kemiren bir soru tüm ilgimi üzerine toplayıvermişti:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nothing like us, taekook
FanficKim Taehyung'la, beni terk etmesinden yıllar sonra bir arkadaş buluşmasında yeniden karşılaştığımızda değişen tek şeyin zaman olmadığını çok iyi anlamıştım çünkü saçlarını her hafta başka bir renge boyayan Taehyung'un yumuşak tutamlarına hafif hafif...