Şu anda ameliyat ettiğim hastanın yanındaydık. Adam arkamda gözünü dahi kırpmadan yaptıklarımı izliyordu. Kanama olmamıştı ama serum bitmişti bu yüzden korkmuş tekrar yenisini koymuştum. Neyseki kalp atışı, nefesi ve değerleri normaldi. Dikişini açıp hafif kanama olan yerleri temizleyip pansuman yapıp bandını yapıştırıp üzerini örttüm. Cam kapının tıklanmasıyla arkamı döndüm. Bana ayakkabı alan korumaydı. Elinde tepsiyle içeriye girip masanın üzerine bıraktı ve çıktı.
"Sıkıntı var mı doktor"
Başımı olumsuzca salladım "iyi gözüküyor"
Başını salladı "yemeğini ye 10 dakika sonra geleceğim" diyip çıktı ve kapıyı kitledi. Göz devirdim sanki kaçmaya çalışınca kaçabiliyormuşum gibi. Ya beceriksizdim bu konuda ki bunun beceriklisi nasıl olunurdu o da ayrı bir konu. Ya da ben şanssızdım. Ki bence şanssızdım. En son vurgunu o sitede yaşadım. Ondan sonra kaçmaya karşı inancım çürüdü.
Masaya geçip tepsinin kapağını açtım. O kadar açtım ki. Gücümün tükendiğini az önce pansuman yaparken elimin titremesinden anlamıştım. Ve kafamın çalışması gerekti. Yarın nikahtan kaçmam şarttı. Ve nasıl yapıcaktım imkansızlıktan imkan arıyordum. Aramaktan başkada çarem yoktu.
Doyduğumu hissedince kapağı kapatıp koltukta arkama yaslandım. Gözlerimi kapatıp dinlenmesini sağladım. Aksi takdirde göz kararmalarım yoğunlaşacaktı ve yanımda yatan hastanın tedaviye ihtiyacı vardı. Düzgün yapmazsam bir şey olursada her an ölebilme ihtimalim yüzde yüzdü. Gerçi kurtulurdum ama o silah başın üzerinde durunca kurtulurum denilmiyordu.
Gözlerimi araladım ve önce üzerimdeki örtüye baktım. Sonrada karşımda oturan tanımadığım kadına baktım. İrkilerek doğrulup kararan havayla "uyumuşum" diye kendi kendime söylendim. Sadece gözlerimi dinlendirecektim! Ya uyurken bana bir şey yaptılarsa! Korkuyla üzerimdeki örtüyü çekip ayağa kalktım. Kadında ayaklanıp "kusura bakmayın doktor hanım korkutmak istemezdim" diyip gülümsedi. Tepkisiz kaldım. "Ben Leyla Aslan"diyince gözümü devirerek başımı çevirdim. Şayet tutsak tutulan biri için sizin adınız ve soyadınız çok önemliydi. Elini uzatmasıyla başımı tekrar kaldırdım. Sıkıp bir şey demeyip geri çektim.
"Durumu nasıl?" Hastanın yanına gidip onu incelerken sormuştu.
"Şu anlık iyi" diyip başımı ovdum. Aniden kalkmakla hata yapmıştım. Başıma keskin bir ağrı girmişti. Dolaplarda ağrı kesici görmüştüm kadın gittikten sonra içerdim.
"Sizinle konuşmam gereken şeyler var doktor hanım" bakışlarımı kadına çevirip tek kaşımı kaldırdım "nedir?" Karşımdaki koltuğa tekrardan geçip oturdu. "Yarın yiğenimle evleneceksiniz" diye lafa başlayınca kaşlarımı çattım. Acaba neden evlendiğimide biliyormuydu? Tutsak kaldığımı! Yiğeninin başıma silah dayadığını! Tehdit ettiğini! Dün bir adamı öldürdüğünü biliyormuydu acaba?
"Biz tanınan bir aileyiz belki görmüşsünüzdür magazinlerde-" diyince gözlerimi devirdim kendimi bu kadına açıklamayacaktım "veya internetlerde" sürekli sizi arıyordu gözlerim acaba ne zaman başımı belaya sokacak bu aile diye. "Yarınki düğünde-" diyince başımı kaldırıp 'düğün' demesine takıldım ne düğünü? "Leyla hanım" diyip kısık çıkan sesimle öksürüp kendine gelmesini sağladım "sadece nikah olacak"
"Ailemizin belirli kuralları vardır doktor hanım o yüzden sandığınız gibi 'sadece nikah olmayacak' ki bu yüzden bizi açıklama zorunluluğu hissettim"
Ayağa kalktım "sadece nikah olacak" diyip sinirle konuştum. "Ve kurallarınız umrumda değil" diyip açık olan kapıdan dışarıya çıktım. Bir düğünüm eksikti. Ben nasıl bir bok çukuruna düşmüştüm. Saçlarımı çekiştirip mantıklı düşünmeye çalıştım. Kaçmam gerekti yoksa bu yerde kendimi öldürmem an meselesiydi.