10 ❅ Karanlık ❅

4K 348 80
                                    

❅ Karanlık ❅

O sırada ne düşündüğümü bilmiyordum. Hatırlamıyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Neyi yapmak istediğimi ise hiç bilmiyordum. Asıl soru şuydu: Emin miydim gerçekten? 

Hayatımı tehlikeye atıyordum ve karanlığın içinde sessizce kayboluyordum. Belki biraz korkakça bir şeydi bu. Ama her şeyi bitirmenin en basit yoluydu.

En azından kısa bir süreliğine...


Kar. 

Bu kelimenin bu kadar çok şeyi değiştirebileceğini düşünemezdim. Fakat değiştirmişti. Joseph Karneol'da birkaç gün daha kalmayı teklif etmişti. Darya ve Augustus kararsız olsalar da Dimitri ve ben kabul etmiştik. Çünkü bir görevimiz vardı: IceBella.

Yalnız gitmeyecektik. Buluşacak ve IceBella ve Chris'le öyle yüzleşecektik. Diğerlerinin uyumalarını bekleyecektik. 

Dimitri ve ben birbirimize söz vermiştik.

Ama ben sözümü tutmamıştım...

10 dakika vardı. Yarım saat önceden Karneol'un Merkezindeki kapıya gelmiştim. IceBella'nın nerede olduğunu öğrenmemiz kolay olmamıştı. Onu öldürmeyi planlamıyorduk. Sadece Karneol'dan çıkmasını sağlayacaktık.

9 dakika.

8 dakika.

Hologram yansıtıcısındaki saate baktığımda saniyelerin inanılmaz yavaşlıkta geçtiğini hatırlıyordum. 

7 dakika 49 saniye...

Düşünüyordum. Tek başıma gidebilir miydim? 

7 dakika 44 saniye... Saniyeler geçmek bilmiyordu. Sabırsızlanıyordum. Ne için olduğundan emin değildim aslında. Belki de IceBella'dan intikam almak istiyordum.

Emin değildim.

Ayağa kalkıp, son bir kez saate baktım, 7 dakika 30 saniye vardı. Yürümeye başladım. 

Hayır, beklemeyecektim.

Binadan çıkıp Karneol'un kızılımsı karanlığına karıştım.

Sanki... Sanki zamanı yavaşlatıyor gibiydim.

Hazır değil miyim gerçekten, diye düşündüm. Fakat kendimi bile şaşırtarak kapıyı açmıştım. Kırarak...

Yanımda neredeyse hiç silah yoktu.

Bunu beklemiyordum. Fakat o bekliyordu. Kapıyı açtığım an IceBella karşımdaydı. Chris'le birlikte. Hazırlardı. Nasıl tahmin etmişlerdi?

"Tek başına mısın?" dedi IceBella, her zamanki gibi siyah deri kıyafetleri ve gümüş bir zırhının içindeydi. Buz mavisi gözleri arada bir safir rengine dönüşüyordu. Şimdiden o buz gibi soğukluğu hissetmeye başlamıştım.

Chris'in de zırhı vardı. Ve elinde metal bir silah tutuyordu. Konuşmaya başladı. Fakat benimle değil IceBella'yla. "Yolumuza çıktı. Birkaç dakika daha-"

IceBella onun sözünü kesti. "Onunla uğraşacak birkaç dakikamız yok. Vur onu. Laurel'in ne dediği umurumda değil. Bu kadar süre yeterli." dedi Chris'e. 

Chris "Peki..." diye mırıldanıp silahıyla bana nişan aldı. Neler oluyordu? Anlayamamıştım. Chris gözünü bile kırpmadan bana doğru ateş etti. 

Gözlerimi kapattım. Fakat açtığımda her şey yavaşlamıştı. Silahın ucundan çıkan mermiyi görebiliyordum. Ve artık bana  son hızla geliyor gibi gelmiyordu. Afallamıştım, birkaç saniyemi kaybettim fakat mermi yüzüme birkaç santimetre kala sola kaymayı başardım. 

KALSEDON ❅ Yeni Dünya IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin