İftira

8.8K 490 73
                                        

Heyo ben geldim *alkış alkış alkış
Ben Lucy, Katroş rahatsız olduğu için bu bölümü ben yazacağım iyi okumalarğ
Bol bol kalpler💙💜

Üçlü bakışırken zilin sesini ruhları bile duymamıştı. Jimin onların ikisine dikkatlice bakarken yanına gelen Sujin'i fark etmemişti.

"Jimin-shi!"

Sarsılan Jimin, gözlerini bir kaç kez kırpıştırarak bakışlarını onu sarsan Sujin'e çevirdi. Sujin'in hiç kapanmayan çenesini ensesini kaşıyarak dinlemeye başladı.

"Neden beni duymazdan geliyorsun yah! Trip atayım mı şimdi?"

Jimin gerçekliğin birden suratına vurmuş olması nedeniyle afallamıştı. Durgun tavrı ile konuşmaya başladı.

"B-Ben sadece.. o ikisine bakıyordum."

Diyerek bir kaç saniye önce baktığı iki adamın olduğu tarafı gösterdi işaret parmağı ile. Gözleri yeri inceliyor, o iki adamın hafızasından silinmeyen gözlerini aklında kaldığı kadarıyla tekrardan izliyordu. Bu sefer o gözlere dalma fırsatı olmadan yakın arkadaşı Sujin tekrar konuştu.

"Hangi ikisi?"

Jimin, hâlâ havada olan parmağının gösterdiği yöne çevirdi bakışlarını. İkilinin ortalıkta olmadığını gördüğünde gözlerini büyüterek baktı.

"Nereye gittiler? Gerçekten oradaydılar!"

Sujin arkadaşı için biraz endişelendi. Jimin asla yalan söylemezdi, iyi olduğu konusu dışında.

"Bebek adam, iyisin öyle değil mi?"

Jimin kaşlarını biraz çatarak elini tekrar ensesine yerleştirdi. Kafasını onaylar şekilde sallarken bunun yetersiz olabileceğini düşünüp kızları kıskandıracak bir güzelliğe sahip olan dudaklarından bir onaylama döktü.

Sujin her ne kadar inanmıyor  olsa da Jimin'i anlayışla karşılayıp hafifçe kafasını salladı. Jimin'in koluna girip öğle yemeği için okul yemekhanesine yürümeye başladı. Jimin de onunla yürüyordu tabii.

Jimin açısından yorucu bir okul günüydü. Ancak sonunda bitmişti, en azından bitmek üzereydi. Son dersti ve yaklaşık beş dakika kalmıştı. Ne kötü ki matematik öğretmenleri zil çalana kadar serbest kalmalarına izin vermiyordu.

Dersi son dakikasına kadar dikkatle dinleyen Jimin'in aksine Sujin, kendince tüm derslerin en sıkıcısı olarak adlandırdığı matematik dersini uyuyarak geçirmişti. Jimin her ne kadar onu uyarsa da kendi yolunu kendisi çizmişti.

Öğretmenleri oldukça dakik birisi olduğu için anlatacağı bu son konuyu 5 dakikada anlatmıştı.

Zilin çaldığını duyan öğrenciler rahat bir nefes vermşti çantasını toplayan öğrencilerin aksine Jimin Sıra arkadaşı Sujin'i yavaşça sarsmıştı.

"Hey uyan zil çaldı"

Sujin uykusunun etkisiyle huysuz bir kaç mırıltı çıkarıp Jimin'in eline vurdu.

"Ya bıraksana uyuyorum!"

Jimin eline vurulması ile afallayıp kaşlarını çatmıştı ve altta kalmayarak hızlıca konuştu.

"Amacım kötü değildi sade- amaan  kime söylüyorum ki bunları"

Suratını asıp yavaşça önüne döndü jimin masasının üzerindeki eşyalarını nazikce çantasına yerleştirdi ve yan tarafındaki askıdan ceketi aldı.

Jimin'in yerinde bir başkası olsaydı Sujin'i bırakıp giderdi. Yine de Jimin bir başkası değildi, içinden geldiği gibi davranırdı. İçi de dışı kadar güzeldi.

Eşyalarını düzeltmeyi bitirdikten ve ceketini giydikten sonra tekrar sıraya oturdu ve Sujin'i yavaşça sarstı.

"Sujin okul kapanacak hadi artık."

Sujin her zamanki uyku halleri ile söylenerek kafasını kaldırdı. Elini eşyalarına götürecekken arkadaşı Jimin'in onun da eşyalarını toplamış olduğunu gördü. Yüzündeki ciddiyeti dağıtıp gülümsedi ve Jimin'e yalakalık yapmaya başladı.

"Jiminiee~"

Jimin konuşan Sujin'e kafasını çevirdi ve dikkatlice dinledi.

"Ben seni hak edecek ne yaptım melek arkad-"

Jimin Sujin'in yalakalık  yaptığını anladığında gözlerini devirdi ve bıkkınlıkla içinde tuttuğu nefesini dışarıya bıraktı ama Sujin'in lafını kesmeyi de unutmadı.

"Tamam tamam sus biliyorum beni çok seviyorsun"

Jimin'in sözlerini duyan Sujin gözlerini sonuna kadar açtı ve gözlerini kırpıştırdı.

"Eğğğ aynen eğğ"

Jimin ise anında duygu sömürüsü yapmaya başladı. Gözlerini büyütüp dudağını sarkıttı ve başımı eğip ellerini saçına koydu. Bebek sesini kullanarak konuşmayı eksik etmedi.

"Sevmiyor musun yoksa.."

Sujin söylediği şeyden pişman olarak düzeltmeye çalıştı. Jimin'in bebek bakışları herkesi ikna edecek yeteneğe sahipti.

"Ya öyle değil seviyorum, çok seviyorum hatta! Gerçekten. Jimiiin."

Jimin kocaman bir gülümseme sundu ve çok değer verdiği arkadaşına sarıldı. Tabii ki karşılık da aldı.

"Hadi, eve gitmeliyiz."

İkisi de kalkıp sınıftan ayrıldı. Okulun kapısından çıkarken konuşmaya dalmışlardı. Sujin sert bir cüsseye çarpana kadar konuşmalarına devam ediyorlardı. Kafalarını kaldırıp çarptıkları adama baktıklarında Jimin'in gözleri sonuna kadar açılmıştı.

Bu sabah onu merdivenlerde tutan ve dersten atıldığında bakıştığı adamlardan biriydi. İkisinin üstünde gözlerini gezdirip hafifçe eğilen Sujin'e karşılık eğilmişti.

Sujin ile kapıdan çıkıp evlerinin yol ayrımına kadar yürümüşlerdi. Sujin elbette susmamıştı.

"Adama bak! İlk kez görüyorum. Aman ama ne yakışıklıydı o ya.."

Jimin gözlerini devirmişti. Yollarının ayrılacağı yere geldikleri için durmuştu.

"Birinin velisidir işte. Muhtemelen çocuklu birisi."

Bu sefer göz deviren kişi Sujin'di.
Jimin'in dediğine itiraz etti.

"Genç birine benziyordu. Hem evli hem çocuklu mu olacak? Bir de çocuğu üniversite çağında olacak. 10 yaşında çocuk sahibi olmadığı sürece imkansız."

Jimin kafasını geçiştirircesine sallayıp arkadaşının sırtını patpatladı.

"Tam tamam. Evet tamam. Eve geç kalacaksın, yürü artık."

Birbirlerine sarılıdılar ve her biri kendi evinin yolunu tuttu. Jimin yalnız kaldığı gibi aklına yine o ikili gelmişti. Neden bu kadar tanıdıklardı?

Bu düşünceler Jimin'i gerçekten transa sokuyordu. Ne zaman eve vardığının farkına varamıyordu. Kafasını iki yana salladı düşünceleri uzaklaştırırcasına. Çantasını omzundan indirip anahtarını çıkardı. Anahtarı kapının deliğine ikinci  deneyişinde takmayı başardı.

Merdivenleri teker terek çıktı. O ikisinin yüzünü nerede gördüğünü merak ediyordu. Zamanı gelince öğteneceğini düşünüp odasına girdi. Çantasından çıkardığı kitapları tozlu masasının üstüne koydu. Ders çalışarak kafasını dağatmayı planlıyordu.

Masasının üstüne çıkan fare arkadaşına gülümsemiş ve kafasını okşamıştı. Aklına gelen şey ile okulda yemediği ekmek parçasını çıkarmıştı. Minik farenin Masaya ufalayarak bıraktığı ekmek parçasını yiyişini izledi. Evin kapısının çarpma sesini duyana kadar oldukça sakindi. Kapı birden çarpıldığında yerinde sıçradı. Hemen fareyi eline alıp yatağının altına koydu, ekmek parçalarını da koymayı eksik etmemişti.

Eniştesinin aşağıdan gelen bağırışı pek iyiye işaret değildi. Tekrardan içmiş olmalıydı.. Jimin bu günün daha da kötüleşeceğini aşağıda sinirle ismini bağıran eniştesi sayesinde anlamıştı.

Hybrid. |vminkook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin