1

6.6K 526 130
                                    

Bu kitabı şu an yayınlıyorum ki ilgi alırsa Black Swan'i bitirip buna devam edeceğim. Eğer beklediğimden daha fazla okunursa bölüm atarım.

Hayalet okuyucu olmayın‼️

Bazen siz yorum attığınızda veya vote attığınızda ben de sizinle beraber okuyorum.

Bu yüzden lütfen ve lütfen emeğime saygı duyun.

××

11 Temmuz 2020 - Busan

"Nasıl hissediyorsun?" Koltuğa yayılıp aşina olduğum hastamın suratını inceledim. Her zamanki gibi solgun gözüken gözlerini güzel giyinimiyle gizlemeye çalışıyordu. Siyah takım elbisesinin altında sır gibi sakladığı silahını farkında olmasa da görebiliyordum.

Parlak kemerinden süzülen o güzel zincir, kumaş pantolonunun üzerinde şaheser gibi duruyordu. Gülümseyip birleştirdiğim ellerimi çenemin hemen altına değnek olarak koydum.

"Garip." Ne tür bir gariplikti bu? Garip olmanın binbir türlü hali vardı, hiç garip hissetmiş miydim hatırlamıyorum. "Sanki sevgilisini kaybetmiş genç bir kız gibi acı çekiyorum." Sesi bir buz kadar soğuk, mermer kadar sertti. Gözlerime baktı, bu bakışın ardında gizlediği kelimeleri duymak istedim. Bana laf soktuğunun elbette farkındaydım, kelimelere aşık bir adamın naif sözleriyle beni parçalayacak olmasına karşı hazırlıklı geldim.

Tüm kalbimi evde bıraktım, eskiden fotoğraflarımızı koyduğum çekmecenin içine.

Umursamadan gülümsemeye devam ettim, maaşımı aldıktan sonra ne olduğu önemli değildi. Ondan daha kötü hastalarım da vardı. "Biraz daha açar mısın?"

"Günlerdir açık konuştuğumu sanıyordum." Damarlı kollarını göğsünde birleştirip dövmelerini açığa çıkardı. Yutkunup bakışlarımı, okşamayı çok sevdiğim kollarından çekip gözlerine çıkardım.

Onu özlüyordum.

"Hayatım eskisi gibi değil." Sesli bir nefes verip bacak bacak üstüne attı. Karşımda sanki başka bir konudan bahsediyormuş gibi rahat davranması sinirime gidiyordu. "O polense ben çiçektim, ama şimdi o bir ay ve ben de yıldızım." Kaşlarımı çatıp dosyasını açtım, pek bir şey yazmıyordu.

Sadece gözlerine bakıp daha fazla üzülmek istemedim. Benimle göz sevişmesi yapmaya çalışıyordu, ilk tanıştığımız gün gibi. "Biz birleşemeyen iki insandık, o biraz bencildi." Kaşlarım istemsiz kalkarken oturduğum yerde dikleştim.

"Bana örnek verebilir misin?" Ses tonumu yumuşak tutmaya çalışsam da başarısız oldum. Zaten amacı beni alaşağı etmekti. Anladığım kadarıyla beynim bile ona yeniliyordu, kalbimi bırakmam nafileydi. Ben sadece aşk denilen hurafeye kendimi fazlasıyla kaptırdım.

"Sanırım ben daha çok seviyordum, çok üzücü bir durum değil mi doktor Park?" Soyadımı bastırarak söyledi. O günden sonra soyadımın adımın yanında komik durduğunu düşündüm. Bazen, istemeden resmi işlerde yanlışlıkla soyadımı yanlış söyleyebiliyordum, kendimi fazlasıyla evcilik oyununa kaptırdım. Boğazımı temizleyip dosyasını geriye ittirdim. "Ne de olsa sevgiyi herkes hak eder." Kafamla onaylayıp adımın yazılı olduğu parmağına baktım.

Evlilik yüzüğümüzü bile henüz çıkarmış değildi.

Ben ise içten içe ölürken ona hiçbir şey çaktırmamaya çalışıyordum.

Yorucuydu.

"Size ilaç vermem doğru olacaktır, kafanızı sakinleştirecek ve dinlenmenizi sağlayacak." Duraklayıp dudaklarına baktım. Her sabah öpmeye doyamadığım dudakları şimdi bana çok uzaktı. "Anladığım kadarıyla iş stresi ve ayrılık durumu sizi epey yormuş."

"Lanet ilaçlar." Kafasını iki yana sallayıp ayağa kalktı. Neredeyse görüşme saatimiz bitiyordu. "Bana hafıza kaybı yaşatacak ilaçlar vermeniz daha etkili olur." Masamın önüne gelip yukarıdan baktı. Onu tam şu anda odadan kovmak istedim. Günlerdir konuşma yaptığım adamdan neden çekiniyordum ki? Ben onunla günün her saati beraberdim ama artık yüzünü iki saat görmek bile kalbimin ritmini değiştirmeye yetiyordu.

Yüzüme yavaş yavaş eğildiğinde yutkunup bakışlarımı kaçırdım. Bunu koz olarak kullanırdı, namı değer eski eşim Jeon Jungkook oyuncaklara bayılırdı.

Özellikle adı Park Jimin olan.

"Gerçi ilaçlar bile onu bana unutturamaz."

Yuanfen 'JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin