11 Nisan 2013 - Busan
"Bir çocuk sahiplendiğimizde seni daha çok sevsin isterim." Kaşlarımı çatıp kafamı sevgilimin bacaklarından kaldırdım. Ne kadar da güzel düşünceli bir adamdı. Onun dalgasına gün geçtikçe kapıldığımı hissedemiyordum bile, öyle çok daldım ki güzel kalbine bir daha da çıkmak istemedim. Gözlerim kör oldu sanki.
Ondan başkası günahtı bana, şayet birgün ayrılırsak ondan başkasına bakan gözlerim kör olsun.
Göremesin.
O çekmese bile aşk acısını iliklerime kadar çekeyim.
"Neden öyle söyledin?" Gözüme giren tutamları kulağımın arkasına itip dudağıma küçük bir öpücük bıraktı. Sanki öylesine oynuyordu saçlarımla, öpüşmenin şiddeti yüzünden tekrardan gözüme giren saç tutamını inatla geriye itip gözlerimin içine baktı. Öyle ki ben bu bakışın ardında binbir sebep aradım.
Kasvetliydi biraz sanki. Bir fırtına gelip göğsüne çarpsa geriye yalpalanacak kadar hafif gözüküyordu.
"Seni sevmeye vaktim olmadığı zamanlar onun seni sevdiğini hatırla isterim." Neden böyle düşünüyordu ki? Beni gerçekten korkutuyordu. Ayrılacak mıydık?
Mızmızlanarak omzundan ittim. Ayrılık konusu bile tüylerimi diken diken etmeye yetiyordu.
"Bir evlat edindikten sonra beni terk edecekmiş gibi duruyorsun." Hayır anlamında kafasını salladı. Nereden düşünebilirdim ki bana yalan söylediğini. Nereden düşünebilirdim ki aşkımızın bir süre sonra berbat olacağını.
"Ben karar verdim." Heyecanla bağırdığında yerimden sıçardım. Ani hareketleri birgün beni öldürebilirdi. "Tabi tek benim kararımla olmaz." Utana sıkıla tüm heyecanı sönüyorken kendimi kötü hissettim. Sanki Jungkook şu sıralar fazlasıyla kırgındı ve ben ona yeterli değildim.
Yanlış düşünüyor olmayı diledim, Jungkook'la yakında evleniyorduk. Evlilikten mi korkuyordu?
"Sen ne istersen o olsun." İrislerindeki pırıltıları görmek için gözlerimi bile kırpmadım. Lakin sönük duruyordu. Öyle sönük duruyordu ki lambasız sokak gibi hissettim kendimi.
Yapayalnız.
"Bir erkek çocuğu sahiplenelim, adı Yuan olsun." Pekala, mantıklı bir isimdi fakat nereden biliyordu böyle kelimeleri?
"Yuanfen." Başımı yana yatırıp söylediği kelimeyi algılamaya çalıştım. Daha önce böyle bir kelime duymadığıma eminim. Boş zamanlarında isimleri mi araştırıyordu?
"İki insanı bir araya getiren güçlü bağ demek." Bizi bir araya getirecek kişi oğlumuz mu olacaktı? Kesinlikle değerdi, ona Yuan demek bana her seferinde Jungkook'u hatırlatırdı.
"Jeon Min Yuan." Dedi neşeli sesiyle ve ben onun sesinin yazın cıvıldayan kuşlardan daha güzel olduğunu düşündüm. Kıramazdım ki onu. Jungkook ne isterse olurdu çünkü o odamın en güzel yerine koyduğum vazodaki menekşeden farksızdı.
Ağlarken sığındığım, gülerken yaslandığım, sevişirken soluklandığım, nefes alırken kullandığım oksijenimdi.
"Senin adına benziyor, Jimin." Min kelimesini bastırarak söyleyip burnumun dibine kadar yaklaştı.
"Oğlumuzda bir parçan olsun istiyorum, sana benzesin..." Derin bir nefes alıp kiraz dudaklarıma öpücük bıraktı. "Senin kadar güzel ve düşünceli olsun."
Neden hiç kendine benzetmedin onu Jungkook?
Bu kadar mı vazgeçtin kendinden? Bu kadar mı emindin onun sana benzeyeceğinden? Bu kadar mı ileri görüşlüydün?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yuanfen 'Jikook
FanfictionTamamlandı ✔️ Jimin, eski eşi olan Jeon Jungkook'u hastası olarak kabul eder. "Silahını da getirmeyi unutma." "Senin öldürdüğün aşkımıza birkaç el ateş de ben atacağım." Pjm,Jjk