Silahtar Ağa, dış devletler ile alâkalı birkaç mektubu göz atarken aralarında Mahpeyker Sultanın da mektubu vardı. Hemen açtı. Ne istediğini tahmin edebiliyordu. Her mektubunda yazdığı gibi evlatlarını görmek istiyordu. Açtı mektubu ve satırları okumaya başladı;
"Silahtar Ağam, size ve hanedanımıza müjdeli bir haberle yazıyorum. Dün ebe kadının dediklerine göre, allahın izniyle bir şehzade vereceğim hanedanımıza. Hünkârımıza gerçekleri anlatmanın vaktinin geldiğini umuyorum. Malûm onu bir kez daha evlât sahibi edeceğim. Cevabınızı bekliyor olacağım. Hayırlı günler. "
Silahtar Ağa doğruca bu mektup ile has odaya gitti telaşla:
"Hünkarım..."
"Söyle Silahtar. Nedir bu telaşın? Bir mesele mi var?"
"Hünkarım, Mahpeyker Sultanımız bir mektup kaleme almışlar. Mektuplarında gebe oldukları yazmaktadır."
"Ne!?"
"Yaşadığımı hünkârımıza bildirin demişler."
"Daha cezasını çekmedi. Şimdi saraya dönmesi olmaz."
"Şimdi ne yapacağız hünkarım?"
"Kabahati hayli büyük, cezasını da çekmedi. Lâkin mevzu bahis evlâdım. Av köşkünde ona en iyi şekilde bakılacak Silahtar. Bir dediği iki edilmeyecek. 9 ayın sonunda saraya dönmesini münasip buldum. O vakte kadar cezasını çekmiş olur elbet. Bir evladım için ötekinden vazgeçmem."
"Emrü ferman yüce padişahımızındır."
"Çekilebilirsin Silahtar."
Silâhtar Ağa eğilerek geri çekildi huzurdan. Bayezid Han içten içe seviniyordu. Mahpeykerden bir evlâdı daha olacaktı. Çok geçmeden daireye Valide Sultan girdi:
"Aslanım, hayırlı sabahlar."
"Sizede hayırlı sabahlar validem."
"Bugün vakfa uğrayacağım. İhtiyaç sahibi ahaliye yemek dağıtacağız. Dilruba ve Aybüke de benimle gelecek. Lâkin, ben Hanzademin de orada olmasını isterim."
"Hanzadem benim En kıymetlim validem. Ona gözünüz gibi bakın."
"Merak etme aslanım, gözümden sakınırım. Bugün seni epey bir neşeli gördüm. Hayırdır inşallah?"
"Hayır validem hayır. Lâkin bunu biraz geç öğreneceksiniz."
"Niçin?"
"Ben böyle uygun gördüm."
Valide Sultan, oğlunun sakallarını okşadı şefkatle. Bayezid Han ise validesine karşı o denli sevgi dolu değildi. Hafifçe tebessüm ederek geri çekildi:
"Aybüke ve Kayanın boşanması gerektiğine kanaat getirdim validem. Kaya Paşa, ona iftira atan biriyle aynı evde yaşamamalı, daha fazla da huzurları kaçmasın."
"Zinhar müsadem yoktur!"
Valide Sultanın birden parlayan bu öfkesine Bayezid Han epey şaşırmıştı. Tek kasını kaldırarak, ellerini arkadan beline yerleştirdi:
"Neden validem?"
"Kaya istikbali parlak bir paşa. Aybüke ile boşanması zararımıza olur. Ahali, saray erkanı her daim bunu konuşacaktır. Bunu göze alamam. Mevzu bahis hanedanımızın itibarı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tahtın Sultanı ~2
Ficción históricaBen kimsenin erişemeyeceği kadar eşsiz bir kudretin sahibiyim. Kayra Sultan oğlunun tahtta olduğunu zannetsin. O tahtta ben oturuyorum. Ben hangi yola yaprak atar isem o yolda filizlenir o yaprak. Büyür ağaç olur hatta meyve dahi verir. Ben Anadolun...