05. "Siyah şapkalı Ölüm Meleği"

570 71 137
                                    

Bugüne bir şarkı yok- istediğinizi dinleyin.

Bugüne bir şarkı yok- istediğinizi dinleyin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Siyah şapkalı Ölüm Meleği"

   
      Bahar kafasını yukarıya kaldırıp gözlerini kapattı. Parmakları yardımı ile burun kemiğini ovmayabaşladı. Merve'nin çığlık atarak koşmasından sonra Yavuz milleti sakinleştirmek istermişcesine kavga ettiklerini ve Merve'nin öfke ile çığlık atıp gittiğini söylemişti. Buna rağmen ortamın morali öylesine düşmüştü ki insanlar huzursuz şekilde kıpraşmaya başlamışdı. Hal böyle olunca Bahar da mikrafonu sahnede bırakıp inmeli ve Yavuz ile birlikte eve gitmeli olmuştu. Onların ardından arkadaşları da eve gelivermişti.

"Sana inanamıyorum!" dedi Bahar öfke dolu bir sesle. "Fazlası ile bencilsin! Fazlası ile!" Yutkundu. "Merve bir insan! Aklım almıyor! Ona gerçek yüzünü gösterirken korkacağını hiç mi düşünmedin?!"

Yavuz efkarlı bir eda ile viski kadehini kafasına dikti. Ardından sıkkın bir nefes alıp, "İnanmadı. İnanmadığı için..."

"Aferin! Ne güzel çözüm bulmuşsun!" dedi Bahar sıkılı dişleri arasından. "Alkışlanacak bir çözüm!"

Genç adam avuçlarındaki kadehi sıkıp kırmızıya dönüşen, adeta alev-alev yanan irislerini genç kadına dikti. Bahar tavrından taviz vermeden şuh bir şekilde dikilmeye devam etti onun karşısında.

"Kes sesini!" diye bağırdı Yavuz ama bu ses onun şeytani sesi idi. Bahar dudağının kenarının sağa doğru kıvrılmasına engel olamadı. Yavuz'un gerçek sesi ona güç veriyordu.

"Ne oldu?" dedi Bahar havalı bir şekilde tek kaşını kaldırarak. "Gerçekler canını mı yaktı?"

Yavuz alevlenen öfkesi ile kadehi duvara fırlattı ve ayaklanıp direkt Bahar'ın üzerine yürüdü. Parçalanan insani derisinin altından ortaya çıkıveren şeytani elini Bahar'ın boğazına sardı ve onu sertçe ittirdi. Genç kadının sırtı duvara çarpınca dudaklarından küçük bir inleme koptu. Yavuz bir eli hala onun boğazındayken, diğer elini onun kafasının yanına bastırdı. Yavaşça üstüne eğildi. Nefesleri birbirinin yüzüne çarpıyordu. Bahar sertçe yutkundu. İrislerinde saklanan kırmızı hareler usul-usul ortaya çıkmaya ve turlamaya başlamıştı.

Eylem ve Nazlı nefes-nefese onları izliyordu. Karışmayı elbette istemişlerdi, ancak bunun iyi bir fikir olmadığının farkındaydılar.

"Kes sesini dedim!" dedi Yavuz korkunç bir sesle. Bahar yutkundu. Ona hiç bu kadar yakın olmamıştı.

"Neden?!" diye fısıldadı Bahar. "Neden yaptığın yanlışları görmek istemiyorsun?"

Yavuz hırlayarak ona bakmayı sürdürürken Bahar elini yavaşça onun ateş gibi sıcacık şeytani tenine bastırdı. Avuçlarındaki yakıcı sıcak onun geldiği cehennemin sıcağı idi ve bir insanı diri-diri, çığlık-çığlığa pişirebilecek bu sıcak, Bahar için kilometrelerce uzaktan akan bir güneş ışığından farksızdı. O derece etkisizdi. O derece alışıkdıktı. Avucunu yavaşça onun pürüzlü tenine sürttü. Parmakları ile nazikçe bileğini sardı.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin