-6-

281 24 12
                                    

°

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

°

"En başından beri, hep bendim seni izleyen. Hep bendim fırsat bulduğu her an gözleri seni arayan, rahatsız edilmeden biraz daha sana bakabilmeyi dileyen. Yaptığın en ufak harekete kadar her şeyi dakikalarca izlemek isteyen de her seferinde daha da dikkatsizleşen de bendim.

Ve tabii, eninde sonunda fark edilmem de tamamen benim suçumdu. Ben bunun o zamana kadar olmamasına hayret ediyordum asıl. Tam olarak gizlilikte en iyisi olduğum söylenemezdi. Ancak bunu bilmem beni ilk yakaladığındaki utancımı azaltmıyordu.

Normal dışı olan bir durum yokmuş gibi davranmaya çalışmıştım tekrar mantıklı düşünmeye başlayabildiğimde. Ardından senden gelecek hiçbir tepkiyi beklemeden -senden kaçıındığımı oldukça da belli eden bir biçimde- kafamı önümde duran kitaba çevirmiştim. Halbuki kitapla veya dersle zerre alakam yoktu. Kendimi azarlamakla meşguldüm günün geri kalanı boyunca.

Seni rahatsız etmiş olabileceğimi veya ne kadar garip davrandığımı düşündüğüm her seferinde ensemin diken diken olduğunu hissedebiliyordum. Her aklıma gelldiğinde o anki kadar utanç duymak o kadar canımı sıkıyordu ki bu konu hakkında yazmak istemiyordum bile. Bunu yapmak kendi rezilliğimi kabul etmek olurdu ve ben sonsuza dek unutmayı yeğlerdim.

Bu yüzden günlerce senden uzak durmaya çalıştım. Çok zor olmaması gerekirdi, değil mi? Sadece sana -ve mümkünse de bana- küçük, önemsiz bir kazayı unutma fırsatı verecek kadar bir süre.

Ama, görünüşe göre kendi iradesizliğimi hafife almıştım. Çünkü her dikkatim dağıldığında, her boşluğa düştüğümde, her canım sıkıldığımda kendimi yine sana bakarken buluyordum. Bir anlık, küçük bakışlardı bunlar hep, sanki ben beş dakikada bir orada olup olmadığını kontrol etmezsem toz olup havaya karışacakmışsın gibi. Sanki kendimi bu şekilde teselli ediyormuşum gibi. En azından tam olarak benimle olmasan da, orada olduğundan emin olma ihtiyacı duyuyormuşum bunca zaman. Sana sandığımdan daha çok bağlandığımı anlamıştım ilk defa.

Bu ancak daha da fazla denememe sebep oldu. Bir yerden sonra bunu kendi içimde bir savaşa çevirmiş olduğumu çok sonraları fark ettim. Seninle aynı ortamda bulunduğum her saniye gözlerimi önümde, etrafta, başka insanlarda, genel olarak senin dışında ne varsa ortalıkta, onların üstünde tutmaya çalıştım. Kendimi o kadar çok kasıyordum ki karnıma ağrılar giriyordu artık. Lanet gözlerimi senden uzak tutmak bu kadar zor olmamalıydı.

Nasıl oldu bilmiyorum ama, eninde sonunda bir şekilde becerdim.

Ama bu sefer, başka bir şey sana çekti dikkatimi. Daha doğrusu, bir şekilde ben senin dikkatini çekmişim.

Sürekli olarak izleniyormuşum hissiyatına kapılmamla başladı, sen olduğunu anlamamsa küçük çaplı kalp krizi sebebiydi. Anlam veremedim, hala da veremiyorum. Tesadüf olduğunu düşündüm en başta, ama öyle olmadığını fark etmek için bir dahiye ihtiyaç yoktu, tesadüflerin üst üste gelmesinin de bir sınırı vardı.

Bilinçli olarak yaptığına emin olmam çok sürmedi. Benim davranışlarımda bir gariplik fark ettin sandım, çünkü normal davranmayı becerebildiğim söylenemezdi. Kendimi açık edecek herhangi birşey yapmış olmam çok ihtimal dışı değildi.

Ama sebebinin bu olduğuna inandıramadım kendimi. Kazara olmadığına, denk gelmediğine o kadar emindim ki.

Bu sefer seni yakaladığımda kaçırmadım gözlerimi. Gerginliğimin karnıma attırdığı taklaları görmezden geldim. Ne sen bozdun göz temasını ne ben, senin için fazlasıyla normaldi. Benim gibi en ufak şeylerden tedirgin olmuyordun. Aklıma ilk gelen sebep basitçe benim gibi bir ilgin olmamasıydı bana karşı, ama en sonunda, hem saatler hem de saniyeler geçmiş gibi hissettiren bir zamanın sonunda gülümseyip önüne döndüğün anda onu unutmuştum bile.

Umarım bana boşuna umut vermiyorsundur Ryuuji, başkalarına hayal kırıklığı olmaya yabancı değilim ama hayal kırıklığına uğramayı nasıl karşılarım bilmiyorum."

𝐎𝐍𝐂𝐄 𝐔𝐏𝐎𝐍 𝐀 𝐓𝐈𝐌𝐄 // Victory Kickoff (ASKIDA) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin