°
"Kıskanıyorun. Biriyle konuştuğunu görünce kıskanıyorum. Sana dokunan, arada herhangi bir gerginlik veya rahatsız edici sessizlik olmadan sadece yanında, yakınında olan birini görünce kıskanıyorum.
Seni onlardan kıskanmıyorum. İnsanlardan uzak durmanı istemiyorum, saplantılı falan değilim. Ben sadece birbirinize yakın olabilmenizi kıskanıyorum. Aranızdaki ilişkiyi kıskanıyorum, hayır, hayır, imreniyorum.
Hiçbir zaman insanlarla aram iyi olmamıştır, hoş, insanlar tarafından sıcak karşılanan bir tip de değilim zaten. İnsanlar hep ön yargıyla yaklaşmaya meyilliydi bana. Her seferinde ya birinin üstüne atlayıp kavga çıkarmam ya da bir şekilde kaba olmam beklendi. İncinebilecek, bana karşı alınan tavırları ciddiye alabilecek biri olduğumu düşünmediler. Ya da, bilmiyorum, belki de konuşma zahmetine girecek kadar dikkate değer bulmadılar. Açıkçası, hangisi daha sinir bozucu ve kırıcı, bilmiyorum.
Küçük yaşlarımdan beri kurmaya çalıştığım her dialog ya kendi aptallığımdan kendimi kesmek istememle, ya da diğer insanların kendi sözlerinin düşüncesizliklerinden incinip onları kesmek istememle son buldu. Soğuk davrandığımı düşünüp söylenen hiçbir şeyin umrumda olmayacağı kanısına vardılar.
Ben de onları haklı çıkardım. İçinde bulunduğum durum her ne kadar boktan olursa olsun umrumda olmadığını söyledim kendime. Etrafımdaki 'arkadaş' bozuntularının her aşağılayıcı yorumunu kestirip attım. Ciddi anlamda incindiğim olayları sanki her aklıma geldiği anda göğüs kafesimin biraz daha daraldığını hissetmiyormuşum gibi bir köşeye tepeledim.
Beni çok önemsediğini ve güya üzerime titrediğini iddia eden halam bile aslında sadece beni dinleyip gerçekten anlamak istediğini hissettirebilecek birine ihtiyaç duyduğumu fark edemedi. Onunla her şeyi ne zaman olursa olsun paylaşabileceğimi söyledi ama derdimi anlatmaya çalıştığımda her nedense ya doğru zaman değildi ya da beni bir ton 'her şey geçecek' ve 'seni anlıyorum ama sızlanmanın bir anlamı yok tatlım' gibi aptal cümlelerle avutabileceği yanılgısındaydı. Bunun üstüne ne olursa olsun umursamadığımı söyledim ona da, beni avutmaları sadece lafa gelinceydi. Beni anlama zahmetine girmedi, konuşmak sadece efor kaybıydı.
Ve sanırım artık gerçekten umursamıyorum. İnsanlardan uzak durmakta bir sorun görmüyorum. Kendi doğrularım var, her ne kadar etraftaki aptallara asosyal ergenin teki gibi görünsem bile iç dünyamda huzurum var. Bunu böyle tutmaya da niyetliyim.
Yani, bu senenin başına kadar öyleydim.
Öyle aptal genç kız edebiyatı gibi seni gördüm de her şey değişti falan yok. Hatta en başta senden hiç haz etmediğimi de söyleyebilirim. Sana özel bir şey değildi, etrafraki herkese karşı bir antipati besliyordum.
Kendi arkadaş grubun vardı ve her ne kadar seni yakından tanımasam da sivri dilli olduğunu anlamak için birkaç dersi birlikte geçirmemiz yetmişti.
Tanıştığım diğer herkes gibi göründün gözüme, hiçbir farkın yoktu. İnsanları keyfine göre yargılayan düşüncesiz, boş tiplerden biriydin.
Tabii, aslında öyle olmadığını anlayana kadar.
Çok rastgele gelişmişti belki de, kantinde ağzı gevşek birkaç gereksizle oturuyordunuz. Sanki başka bir şey yaptıkları varmış gibi durmadan konuşuyorlardı. Her nasıl olduysa konu sınıf arkadaşlarından bana geldi, orada olduğumdan sen de dahil hiç birinin haberi yoktu.
Sınıfın çenesi düşüğü Akemi, sessiz takılıp ve herkesi terslemenin ne kadar havalı olduğunu düşündüğümle ilgili sağa sola laflar savuruyor, çirkin taklitler yapıyordu. Gerçi bu pek de beklenmedik değildi. Hayır, asıl beklenmedik olan senin kızı terslemendi.
Asıl beklenmedik olan ona hakkında hiçbir şey bilmediğin birinin arkasından çene çalmak kadar aşağılık birşey olmadığını, kendisi yaşıtlarını aşağılamaya çalışarak havalı olma çabasındaken kimseyle uğraşmadan kendi dünyasında yaşayan biriyle uğraşıp onu havalı olmaya çalışmakla suçlamasının da oldukça küçük düşürücü biçimde ironik olduğunu ve yetmezmiş gibi bütün bunları şimdi çok alışık olduğum o dostane görünen ama alaycı ses tonunda dile getirerek kızı mosmor etmiş olmandı.
Hoşuma gitmediğini söyleyemezdim.
Tabii bu bir şey değiştirmezdi, değiştirmemeliydi. Demek ki normal bir kişiliğe sahiptin, ne yani? Bu seni özel kılmaz, diğer beyinsizlerin seviyesizliğini ortaya koyardı sadece.
Ama zamanla, bundan da fazlasını farketmeye başladım. Nasıl çoğunluğa kırıcı görünürken aslında olayların daha derinini görüp ona göre hareket ettiğini, siyah beyaz olup net bir kişiliğe sahip olduğunu farkettikçe daha da gözlemlemeye başladım seni, gözlemledikçe daha fazlasını farkettim.
Nasıl ince bir ruha sahip olduğunu, zekanın yanında 'başkalarına pek etik görünmeyen etik anlayışınla' aslında nasıl bir çok gereksiz kalıbı yıktığını ve bunun için gördüğünden daha fazla saygı hakettiğini farkettim.
Ve daha ben neler olduğunu çözemeden seninle zaman geçirmek isterken buldum kendimi. Diğer insanlara karşı takındığım umursamazlığı bulamadım içimde konu sen olunca. Annemden sonraki hayatımda beni ciddi anlamda anlayabilecek birine denk geldiğimi hissettim ilk defa.
Etrafımdaki kim olursa olsun bir sinir anımda ittirip atıştığım çok olurdu, seninle de birkaç kez kendimi bu tür durumlara soktuğumu hatırlıyorum. Ama artık bırak terslemeyi, sana karşı kendi kendime tek kelime oluşturacak kapasiteyi göremiyorum kendimde.
Her ne kadar geri çekilip nasıl davranacağımı bilmemezlikten kaynaklanan bir mesafe oluşturmuş olsam da kendimle senin aranda, hala seninle zaman geçirmeye karşı olan ilgimi yok sayamıyorum, inan bana denedim.
Ben sana ulaşmaya bu kadar çekinirken senin ilgini sürekli olarak tutabilen, bakışkarının altında erimeden durabilen herkese imreniyorum.
Sadece bir arkadaşın olarak bile sana o yakınlıkta durabilmek için neler verirdim ben bile bilmiyorum.
Ama asıl soru şu:
Sen neden benim gibi dengesiz, dışlanmış, yüzüne bakarak tek kelime bile edemeyen aptalın tekini etrafında isteyesin ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐎𝐍𝐂𝐄 𝐔𝐏𝐎𝐍 𝐀 𝐓𝐈𝐌𝐄 // Victory Kickoff (ASKIDA)
Fanfiction- İlk boyxboy Victory Kickoff hayran kurgusudur. ° "𝘖𝘯𝘤𝘦 𝘶𝘱𝘰𝘯 𝘢 𝘵𝘪𝘮𝘦 𝘵𝘩𝘦𝘳𝘦 𝘸𝘢𝘴 𝘢 𝘣𝘰𝘺, 𝘩𝘦 𝘱𝘳𝘰𝘷𝘦𝘥 𝘮𝘦 𝘵𝘩𝘢𝘵 𝘪 𝘥𝘪𝘥𝘯'𝘵 𝘯𝘦𝘦𝘥 𝘢 𝘱𝘳𝘪𝘯𝘤𝘦𝘴𝘴 𝘵𝘰 𝘩𝘢𝘷𝘦 𝘢 𝘩𝘢𝘱𝘱𝘺 𝘦𝘯𝘥𝘪𝘯𝘨." ° ~ Kullanılan gör...