1. Parası Olan Kazanır

504 39 13
                                    

"Patronumun her zaman söylediği bir söz vardır...Dışındaki hava karadığında, içindeki ışığı yak. Azimli insanın güneşi içine doğar... "

Burası Türkiye'nin kalbi İstanbul. içinde Beyoğlu adında bir ilçe var. Herkesin dilinde olan tek yer ise...

İstiklal Caddesi.

İstanbul'un en pahalı ve en kalabalık üç bölgesinden biri. Öyleki dükkan kiraları 5000 tl'den başlıyor.

Burada bütün İstanbul'un güzelliklerini bulabilirsiniz.

Bizler ise böyle bir yerde tüm zorluklara karşı hayatta kalmayı başarmış bir avuç insanız.

Bu kitap ise bizlerin hikayesi...

~

15 yıl önce 2000'li yılları...

Sakarya / Geyve

Etrafa dağınık bir şekilde savrulmuş olan kolilere dikkat ederek kapının önüne kadar geldim. Yeni ve apartopar taşındığımız bu bina küçücük olduğu için bir çok eşyamız boşta kalmıştı. Hala koyacak yer bulamamıştık ve bu gidişle atılacak gibi duruyorlardı.

Ayakkabılarımı elime alıp kapıyı açtım ve dışarı koydum çıkmadan önce son bir kez babamla görüşecektim.

"Baba ! Çıkıyorum ben." diyerek bağırdıktan sonra ayakkabılarımı giyerek babamı beklemeye başladım.

Az sonra esneyerek yanıma kadar gelmişti. "Çıkıyor musun? "

"Evet. " dedim.

"Başörtün nerede aldın mı yanına?"

"Yasak baba unuttun mu? Ama çıkışta takıyorum bak yanımda. " diyerek çantamdaki başörtüyü gösterdim.

Elinden bir şey gelmediği için bu durumdan benim kadar hoşnutsuzdu.  Gülümsemeye çalışarak omzumu sıvazladı. "Kuzenin Tuna ile aynı okula yazdırdım seni. Aşağıdaki durakta bekliyor. Beraber gidin."

Akrabalarımızla pek yakın değildik ama Sakarya'ya taşındığımıza göre artık içli dışlı olacaktık.

"Tuna'da mı son sınıfta? " dedim şaşkınlıkla.

"Evet." dedi. "Fazla bekletme istersen."

"Tamam, tamam gidiyorum. Selametle. "

Babamla vedalaştıktan sonra hızlı bir şekilde babamın dün akşam tarif ettiği durağa doğru yürümeye başladım. Bir kaç dakikaya kalmadan çoktan durakta yerimi almıştım.

Tuna'yı en son bir beş sene önce görmüştüm. Şimdi onu nasıl tanıyacağımı bilmiyordum. Durakta bekleyen benle aynı üniformalı çocuklara göz atmaya başladım.

"Hayallah hangisi acaba." diyerek söyledim kendimce.

"Farah Meva ?"

Kendi ismimi arkamdan gelen bir sesle işitince hafif bir korkmuştum. Kafamı arka tarafa çevirdiğimde 'işte bu Tuna' diyebileceğim bir kişi ile karşılaştım.

"Tuna? " dedim gülümseyerek.

"Vaay be amca kızı. Başörtüsüz görünce bi tanıyamadım. Tabii baya büyümüşsün de."

Beş senede insan nasıl olurda bu kadar boy atar, fiziksel olarak gelişip serpilebilirdi. Ben ondan uzunken şimdi benden iki karış daha uzundu.

"Öyle oldu. Demek aynı okuldayız ha? "

"Aynen ama zaten son sene kızım. Sonra ver elini İstanbul."

"İstanbul mu? " dedim şaşırarak. "Ne işin var orada? "

İçindeki Işığı YakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin