HAZAR ABİ

281 26 2
                                    

5.BÖLÜM

*İçim kan ağlarken dışardan kahkaha atabiliyorum,psikoloji meselesi.*

(Arya'dan devam)

Çalan alarmla gözlerimi yavaş yavaş araladım ve bir kaç dakika kendime gelmeyi bekledim. Yanımda yatan Okay'a kaydı gözüm sarı kıvırcık saçlarına ellerimi daldırdım ve karıştırdım.
"Uyansana uykucu."
"Siktir...biraz daha uyucam."
Omuz silkip yataktan kalktım. Sesi yorgun gelmişti. Beraber uyumamış mıydık? Dolaptan bir kaç kıyafet alıp odamda bulunan banyoya girdim. Rutin işleri halletim, kısa bir duş aldım ve koyu mor şort,siyah omuzlarımı açık bırakan salaş tişört giydim. Saçlarımı tarayıp,kuruttuktan sonra gelişi güzel bırakarak banyodan çıktım. Okay hala uyuyordu. Aşağıya inip buzdolabındaki kahvaltılıkları masaya yerlrştirdim. Evet sadece bunu yaptım. Yeteneklerim bununla kısıtlıydı. Bir de çay için ısıtıcıya su koydum. Ekmek almak için fırına gidilmesi gerekiyordu. Ayakkabılarımı ayağıma geçirip kapıyı açtım. Gördüğüm manzara ile kaşlarım çatıldı. Tabiki de evin kapısının önünde iki koruma beklemiyordum. Kapı açılma sesiyle kafaları bana döndü ve başları ile selam verdiler. Şaşırdıkları her hallerinden belliydi. Sonuçta saygın iş adamı Haldun Ander'in kızının kaşında,dudağında ve gamzelerinde piercing olan biri olarak beklemiyorlardır. Çünkü katıldığımız partiler de ya da babamın yanında bulunduğumuz zamanlar çıkarıyorduk piercingleri. Aslında çok bir şey yoktu. Yani...gamzelerimdeki piercingleri son olaydan sonra takmamıştım. Onlara yaklaştığımda ben daha bir şey demeden birisi konuştu;
"Haldun beyin emri efendim." dedi saygılı bir şekilde. Efendim demişti.
"Arya." dediğimde anlamamış gibi yüzüme baktılar devam ettim.
"Bana 'efendim' deme. Adım Arya." Cidden benden büyük insanların bana böyle davranmasını sevmezdim.
"Ama Haldun Bey'in kızısınız sonuçta siz-" baygın bakışlarım ile sustu.
"Arya de, Haldun Bey'ine başlatma." dedim. Tebessüm ettiler. "Peki....Arya." dedi. Ardından "Bir şeye mi ihtiyacınız var ? Hemen halledelim." dedi.
"Fırından ekmek alacaktım."
"Biz hallediyoruz. Siz..içeri geçin lütfen." dedi hafif tebessümle. Dışarı çıkma yasağı mı gelmişti? Türkçesi biraz farklıydı. Sanırım yabancıydı.
"Sanırım Sayın Ander'i aramam gerek." diye mırıldandım. Olumlu anlamda kafasını salladı. Galiba diğeri türkçe bilmiyordu da konuşmuyordu. Yanlarından ayrılırken Ander'in numarasını tuşlayıp kulağıma götürdüm. İki kere aramama rağmen açmamıştı. Evin kapısını açıp içeri girdim. Merdivenlere yöneldim. Bir kaç merdiven çıkmıştım ki elimdeki telefon çalmaya başladı. Merdivene oturup sırtımı yasladım. Telefonu açıp kulağıma tuttum. Babam değildi arayan. Sağ kolu gibi bir şeyi olan Semih abiydi.
"Arya hanım?"
"Arya. Of Arya adım. Neyse, kapıdakiler de neyin nesi?"
"Bir kaç sorun vardı...geçirdiğiniz olayın sebepleri....babanızın yanına teşvik ederseniz sizinle konuş-"
"Tamam." telefonu kapattım.

-

Sonunda saat akşam sekiz olmuştu. Doğaç, Okay ve ben Hazar abi denilen kişinin yanına gitmek için arabadaydık.
Doğaç şoför koltuğunda, Okay ise yanındaydı,ben de arkada. Gergindim. Sonuçta...o gece ile ilgili konuşacaktık.
Bu olayın arkasındaki kişilere ulaştığımızda ne yapacağımız hakkında bir fikrim yoktu. Ama polise teslim etmek saçmalık olurdu. Hem.. Onlar babam ile olan sorununu adaletle çözmemişti. Güç ile çözmüşlerdi. Polise teslim etsek kolaylıkla serbest kalırlardı. Bizde güç ile intikam alacaktık. Hayatım iyice boka batıyordu. Okulların açılmasına da bir iki hafta kalmıştı. Artık bir üniversite bitirmek için çabalamak anlamsız gelmeye başlamıştı, zaten üniversite için ısrarlı olan kişi Sayın Ander iken bu fikirden soğumam kaçınılmazdı. Doğaç'ın yüzünde anlamadığım bir ifade vardı. Bir şeylerden rahatsız olmuş gibiydi. Bir an 'Acaba ona güvenmek ile hata mı yaptım' diye düşündüm. Sonra davranışları göz önüme gelince suç işlemiş gibi hissettim. Sadece bize yardım ediyordu. Doğaç'a daha dikkatli baktım. Direksiyonu tutan elleri terlemişti.
'O,Okay'ın kuzeni farkındasın değil mi?. Şüphelenmeyi bırak.' diyen bir yanım vardı. Fakat diğer yanım ise 'Sonuçta önceki seneler gelmeyen birisi. Niye bu sene geldi?' diyen diğer yanıma 'Aptal, Erkan amcanın kardeşi yurt dışında tedavi görmüyor muydu?' diye beynimin alt köşelerin de kalan bilgiler cevap verdi. Demir bey -yani Okay'ın amcası,Doğaç'ın babası- tedavi görmüştü. Tedaviye ara veremediği için de gelememişti. Taşlar daha iyi yerine oturdu. Zaten 10-12 yaşlarında iken Doğaç ile bir kere daha karşılaşmıştık.
-
Kapıda, bahçe kapılarında ve bahçenin içinde, daha doğrusu bu koskoca lüks kokan villanın etrafı korumalar ile kaplıydı. Kapıdaki adamlar bizi görünce kapıyı açtılar,arabayı dışarıya parketmiştik. Açılan kapıdan girerken Okay kolunu omzuma attı. Uzun bahçe yolunda yürürken, korumalardan bazılarının şaşkın bakışlarını yakalıyordum. Doğaç bir kaçına başıyla selam vermişti. Evin kapısının önünde durduk. Kapı daha biz çalmadan hizmetli kıyafeti giyen bir kız tarafından açıldı ve 'Buyrun' diyerek bizi içeriye davet etti.
Hizmetlinin bize eşlik etmesi ile büyük, ağır renklerin hakim olduğu bir salonda durduk. Koltuklardan birinde 25'li yaşlarda simsiyah saçlı ve yapılı bir adam oturuyordu. Elinde ufak bir kağıt vardı ve gözlerini kırpmadan ona bakıyordu.
"Hazar abi?" diyen Doğaç ile Hazar abi başını kaldırdı ve bize baktı. Daha doğrusu önce Doğaç'a bakıp,hızlıca bakışlarını Okay'a çevirmiş ve en son olarak bir müddet bana bakmıştı. Bizi incelerken aynı zamanda da elindeki kağıdı yok etmişti. Hızlı adımlar ile yanımıza geldi. Doğaç ile sarıldılar. Samimi bir sarılıştı. Doğaç'tan ayrılıp konuştu.
"Hoşgeldiniz." dedi sevecenlikle. Sert bir görüntüsü vardı. Fakat sesindeki o tatlı tını görüntüsüne ihanet ediyordu.
"Hoşbulduk." dedi Doğaç.
"Hazar." dedi elini Okay'a uzatıp
"Okay." dedi ve el sıkıştılar.
Elini Okay'dan çekip bana uzattığında
"Arya." dedim.

Salonda bulunan koltuklara yerleştik. Hazar ve Doğaç yan yana oturmuştu. Okay ve ben ise karşılarına.
Hazar abi baş parmağını çenesinin altında gezdirdi. Bu hareti ile kaşlarım refleks olarak havaya kalktı. Bir şeyi hatırlatmıştı sanki. Doğaç kaşlarımı hemen farketmiş olmalı ki
"Ne oldu?" dedi merakla. Bakışlarımı Hazar abiden Doğaç'a çevirdim.
"Şey,,,sadece." Hazar abiyi gösterdim. "Yaptığı hareket,bir şey hatırlarmışım gibi oldu da." dedim. Ellerimi 'önemsiz' der gibi salladım. Doğaç ve Hazar abi birbirine şaşkın bakışlar attılar kısa bir an. Okay ise alayla mırıldandı.
"Olayı çözmeye başlayalım mı?" dedi Hazar..abi. Herkes onaylar gibi kafasını salladığında devam etti.
"Öncelikle, babanın sorunlu olduğu kişilerin listesini çıkarttım. Sonra ise ağızlarını aradım. Araştırdım biraz da. Şuan şüpheli iki kişi var. Bu adamların arkası ise...pis işlerle dolu." Deyip arkasına yaslandı. Bu olayı bu kadar önemseyip zaman ayırmasına şaşırmıştım. Pis işler derken nelerden bahsettiğini çok iyi anlamıştım.
Ama! Aren suçsuzdu ve ben o adamlardan korkmayacaktım. Aksine hesap soracaktım. Evet belki babam bu olayın intikamını alabilirdi ama onun yapmasını istemiyordum. Aren benim ikizimdi. Benim ailemdi. Bu olayın intikamını da anca ben alabilirdim.
"Şu iki adamdan hangisi olduğunu ne zaman kesinleştirebilirsiniz?"
"Bir kaç güne kesin bilgiyi sizinle paylaşırım." dedi düşünceli bir şekilde.
"Çok teşekkürler, bundan sonrasını kendimiz halledebiliriz." dedim. Bu kadar yardımcı olması bile mükemmeldi.
"Arya,bunlar tehlikeli ve pis işlerin adamları. Siz üç genç onlarla baş edemezsiniz. Bırak,benimde yardımım dokunsun." Hayır.
"Hayır. Biz halledebiliriz." diye itiraz ettim Doğaç ve Okay'a bakarak. Okay tereddütsüzce kafasını olumlu anlamda salladı. Doğaç ise daha çok Hazar abiden yardım almamızı istiyor gibiydi. Kararlı bakışlarımı fark eden Hazar abi derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Aren ve seni tanıyordum önceden de. " Aren'in adını sesli duymak acıyla yutkunmama sebep oldu. Ağzımda kan tadı hissettim. "Gereksiz iş adamları ve aileleri partilerinde de çok karşılaştık fakat bir muhabbetimiz olmadı. Ama sosyal medyada da bir kaç videonuza rastlamıştım." Videolarımızı izlemişti...o videoları duyduğumda dudağımı ısırdım. "Enerji dolu, rengarenk iki gençtiniz. Benim de bir kardeşim vardı. Masumdu, Aren gibi. Ama ben onu koruyamadım ve...öldü." bir kaç saniye sustu. Onun için zor bir konuşma olduğu belliydi. "Ona yardım edemedim, ama lütfen izin ver de sana yardım edeyim...böylece biraz olsun mutlu olurum işte." sustu.
Tekrar baş parmağını çenesinin altında gezdirdi. Bu hareketi konuşurken de bir kaç defa yapmıştı. Tiki vardır belki de. Üstelik kardeşinin ölümünden kendisini suçladığı belliydi. Cevabımı beklercesine yüzüme baktılar Doğaç ile Hazar abi. Okay ise 'sen ne dersen ayak uydururum' modundaydı.
Derin bir nefes aldım. "Tamam." dedim. Hazar abi ve Doğaç tekrar kısa bir an göz göze geldiler.
"Adamlara ulaştığımızda ne yapacağız?" diye sonunda sessizliğini bozdu Okay.
Dilimi üst dişlerimin üzerinde gezdirdim. "Hesap sorar ve öldürürüz." dedim soğuk kanlılıkla. Okay ise tehlikeli denebilecek soğuk bir gülüş attı. Bende ona yamuk bir gülüş attığımda Doğaç
"Sadist misiniz be, ne gülüyorsunuz?"
diye araya girdi. Okay dudaklarını yalayıp Doğaç'a bakarak
"Biliyor musun kuzen? Babam bizi bir ara psikiyatriste gönderiyordu." dedi. Bunu cidden yapmıştı Erkan amca. Klinik denmezdi. Psikiyatri ve psikologların bizimle ilgilendiği bir yerdi. Belli bir sorunumuz yoktu. Biraz dengesiz olduğumuz içindi. Bide aklımızı başımıza getirmek için. Tabiki de bir işe yaramamıştı. Doktorlar diplomalarını yırtma derecesine gelmişlerdi.
"Adamlar diplomalarını yırtıyorlardı, zor tuttular." dedim gözlerimi büyülterek. Doğaç ve Hazar abi bize uzaylı görmüş masum köylü gibi bakınca kahkaha atmaya başladık.
Hazar abi bir sorun var gibi kaşlarını çattığında Okay
"İnsan yemiyoruz, korkmayın." dedi. Bu repliğin devamını biliyordum. Bir çok kişiye yapmıştık.
"Ölüler tercihimiz." deyip omuz silktim.
Hazar abi ve Doğaç şaşkınca bize baktıklarında Okay'ın kafasına vurup "Fabrika ayarlarına geri dön." dedim.
Sonra iki şaşkına dönüp 'masumuz' gibi ellerimi havaya kaldırıp konuşmaya başladım;
"Ya pardon,biz bir an eskisi gibi davrandık da. Sorry." dediğimde Okay beni onaylarcasına kafasını salladı. İçimizde aniden yeşeren 'öz kimliğimiz' eskisi gibi olmayı özlediğimi farkettirdi.
"Peki..cevabında kararlı mısın?" diyen Doğaç'a baktım.
"Ah,evet kararlıyım." dedim ciddileşerek. Gözlerimde o kararlı ifadeyi görmüş olmalılar ki, Doğaç şaşkınca gözlerime baktı. Hazar abiye baktığımda üzerimdeki gözlerini kaçırdı. İç sesim kaşlarını çatmıştı. Hazar abinin gözlerinde gördüğüm şey hüzün müydü? Yok canım daha neler.
************************************

Ölü Yanım (Yeniden Yazılıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin