TUTSAK

186 18 3
                                    


-8.BÖLÜM-

*İnsanlardan nefret ediyorum. Herkesten. Herşeyden.*

İsminin Batın olduğunu duyduğum, boynuma bıçak dayayan şahsiyet beni arabaya sürüklemeye başladı. Ağzımı kapatmamıştı ama yardım için bağırmayacaktım. Kimseden yardım dilenmeyecektim. Boşuna mı dövüş kursuna gitmiştim?
Kursta öğretilen bir hareketi uygulamak için hareketlendiğimde Batın'ın alay dolu sesini duydum.
"Unutma, boynunda bıçak var." Ah, lanet olsun!
Arabaya bindiğimde arkamda yumruğunu duvara geçiren bir Doğaç ve sinirli bir şekilde telefonuna sarılan bir Hazar abi bırakmıştım.
Araba çoktan hareketlenmişti. Fakat bıçak hala boynumdaki yerini koruyordu.
"Çek artık şu bıçağı." dedim sinirle nefesimi dışarı bırakırken. Bıçağı çektiğinde derin bir nefes aldım. Yüzünü hala görememiştim.
"Uslu dur." dediğinde kafamı ona çevirdim.
Uzun kıvrımlı kirpikleri kahvenin en soğuk tonu gözleri vardı. Saçları siyahtı. Bu çocuk...yıllardır hayallerimdeki yanıma yakışan kötülüğü simgeliyordu adeta.
Onu incelemeyi bıraktığımda,onunda beni incelediğini farkettim.
Arabada yayılan telefon sesiyle cebindeki telefonu çıkardını ve kulağına tuttuğunu göz ucuyla görmüştüm. Bakışlarımı siyah ojeli tırnaklarıma çevirdim.
"Alo abi."
-.............
"Nereye dedin?"
-.............
"Bu satanist kılıklıya o kadar vakit ayırmak en büyük kaybım olacak."
-..............
"Of."
-.............
"Anladım."
-.............
"İşini en hızlı şekilde hallet."
-..............
"Karşılığını fazlasıyla alırım abicim."
-............
"Kapatıyorum."

Telefonu kapattığında ona ters bir bakış attım. Ben satanist kılıklı değildim. Satanist de değildim. Hem neden her yüzünde bir kaç piercing olan,saçları boyalı olan ve de simsiyah giyinen insanlara satanist denir ki? Bir de siyah oje sürenlere tabi.
Bir keresinde yolda yürürken bir teyze tırnaklarımdaki siyah ojelere bakarak "satanist" demişti bana. Ben de "Her siyah oje süren satanist mi oluyor?" dediğimde "Pamuk prenses olmadığı kesin ya kızım." demişti. Şimdi farkettim de teyzenin ağzı iyi laf yapıyormuş.

"Bakışlarınla öldürdün." alaycı sesiyle kafamı ona çevirdim. Bir şey demeden kafamı çevirdim ve cama yasladım. "Şehrin dışındaki orman evine götür." dedi ifadesiz bir sesle. Ne! Aniden ona döndüm. Şaşkınlıktan göz bebeklerimin büyüdüğüne emindim.
"Benim abim falan yok. Senin abin ise kaçığın teki." diye tısladım. Bir şeyler sorup bırakacaklarını dile getirmişlerdi. Fakat şehrin dışında bir eve bir kaç saate bırakacakları birini götürmezlerdi.
"Düzgün konuş." diye tısladı o da.
Ona alayla bakıp kafamı cama çevirdim.

Altımızdan hızlı bir şekilde kayan yolu izlemeye başladım. Beni acayip bir şekilde rahatlatıyordu. Ah! uykusuz kalacaktım. Uyursam kabus görür ve çığlık atardım. Çığlıklarımı kesinlikle duyardı. Onun ya da başkasının gözünde aciz gözükmek istemiyordum.
Boş boş camdan bakarken üstüme eğilip elini şortumun cebine sokması ile irkildim. Ani temas yok!
"Ne yapıyorsun?" dedim öfkeyle. Cevap vermedi. Elini cebimden çıkarıp diğer cebime soktu. Telefonumu eline aldığında aptallığıma sövmeye başlamıştım.
"Ah,ben bunu unutmuşum." diye dehşet içinde mırıldandım. Aptal kafam! Aptal kafam! Aptal kafam!
Bana 'aptalsın' bakışı atıp arkasına yaslandı.

Anlaşıldığı üzerine Ersin, Batın'ın abisiydi. Ben ve Aren anne karnına düşmemiz ile 'Ander' soyadıyla lanetlenmiş gibiydik. Dışarıdan bakınca çok yüce ve ayrıcalık gibi gözüken bu soyadının arka tarafı böyleydi işte;tehlikeli ve günahkar. Annemin kim olduğunu bilmiyordum. Babam 'yok' deyip konuyu kilitlemişti.
Aslında küçükken hep geçiştirmişti. Biraz büyüdüğümüzde öldüğünü söyleyip bir mezar göstermişti. Aren ile düzenli mezarlığı ziyarete giderdik. Ta ki o mezarlığın gerçek olmadığını ve içinin boş olduğunu öğrenene kadar!

Ölü Yanım (Yeniden Yazılıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin