O gece Canzone Del Cielo'ya gitmek ilginç bir şekilde Jennie için oldukça azap vericiydi. Her zaman olduğu gibi kimsenin bilmediği arka kapıdan kulise girmiş, üzerine soluk pembe bir elbise geçirdikten sonra elbiseyle uyumlu maskesini hazır etmişti. İçinden ne şarkı söylemek geliyordu ne de o sahneye çıkmak... Hayatı boyunca yalnızca tek bir kişiye aşık olmuştu. Onun hislerinin arkadaşlıktan ibaret olduğunun ve önünde sonunda başka bir kızdan hoşlanacağının farkındaydı. Elden ne gelirdi ki? Ama, sevdiğini söylediği kişi Penelope idi ve bu, işleri bambaşka bir boyuta taşıyordu.
Bu duruma sevinmeli miydi yoksa üzülmeli miydi, anlam veremiyordu. Karmakarışık bir durumun ortasında kalakalmıştı. Evet, Penelope Jennie'ydi ancak Jennie, Penelope'den ibaret değildi. Jungkook Jennie'nin içindeki ufak bir tarafı sevmişti ama muhtemelen hayallerinde bambaşka şekilde oluşturuyordu Penelope'yi. Oysa, nereden bilebilirdi ki yıllardır her gün gördüğü en yakın dostu olduğunu?
Kapı tıklandığında, maskesini eline aldı ve yüzüne geçirmeye hazır oldu. Fakat sadece iki saniye sonra kapının ardından "Ben Yoongi," diye bir ses duyulmuştu. "İçeri gelebilir miyim, hazırsan?" Böylece Jennie maskesini tekrardan tuvalet masasının üzerine bırakmıştı.
"Tabii, gel lütfen." Kapı açıldığı gibi hemencicik kapanmış hatta ardından kilitlenmişti. Dışarıdan bağırış sesleri geliyordu, Yoongi ise nefes nefese kalmıştı ve oldukça yorgun gözüküyordu. "Neler oluyor," diye devam etti Jennie. "Bu sesler de ne?"
"Hayranın olan erkeklerden biri," Yoongi bir tabure çekip otururken siyah saçlarını eliyle geriye taramıştı. "Bu seferki ünlü bir ailenin torunuymuş ve benim kim olduğumu biliyor musun diye zırvaladı." Kumaş yeleğinin cebine usulca sıkıştırdığı piposunu almış ve iç çekerek dudaklarına götürmüştü. "Amma uğraştırdı bizi, beni mahvedeceğini söyledi. Onu kulise almazsam beni bitirecekmiş." Kendi kendine güldü. Jennie istemediği sürece kimseyi kulise almazdı.
"Peki sen ne dedin?" Genç kız kaşlarını çattı. Gizemli kalmaya devam etmekten başka bir isteği yoktu çünkü bunun insanlar arasında yayılmasına ve babasının kulağına gitmesine izin veremezdi. Yine de bu yüzden sık sık Yoongi'nin başını belaya sokuyordu ve bu durum kendini suçlu hissetmesini sağlıyordu.
"Siktirip gitmesini söyledim," dedi Yoongi piposundan bir nefesi daha içine çekmeden önce. Sonra yerinde doğrulmuş ve genç kızın mutsuz yüzünü incelemişti. "Bu arada Jungkook çoktan gelmiş. Hem de en ön sırada."
"Evet," Jennie mırıldanarak gözlerini aynadaki yansımasına çevirmişti. Kendini oldukça garip hissediyordu. "Başka türlüsü beklenemezdi zaten."
"Neden?" Bu sefer Yoongi kaşlarını çatmıştı. Jennie'nin durgunluğunun farkındaydı zaten ve şimdi anlıyordu ki Jungkookla ilgisi vardı. "Bir şey mi oldu?"
Jennie kafa sallamıştı. "Jungkookla görüştüm, buraya gelmeden hemen önce. Bana bir kızdan hoşlandığını hatta aşık olduğunu söyledi. İşin garip yani aşık olduğunu söylediği kişi Penelope."
Yoongi'nin kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı. Yaklaşık bir dakika boyunca ne diyeceğini bilemeyerek boş boş etrafa bakmış en sonunda derin bir nefes almıştı. "Ne tuhaf." demişti. "Sen ona aşıksın. O da sana aşık ama aynı zamanda sana aşık değil.." Genç kız bakışlarını üzerinde hissettiğinde eğilerek bir abi tavırıyla sırtını patpatlamıştı. "Böyle bir şey ile ilk defa karşılaşıyorum, o yüzden ne söyleyeceğimi bilemiyorum üzgünüm Jennie."
"Hayır, hayır." Genç kız hemen lafa atlamıştı. "Sorun değil, çünkü inan ki ben de ne yapmam ve nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum."
"Bana kalırsa Jungkook'un Penelope'ye aşık olmasının altında yatan sebep sesinin güzel olması veya görünüşünün iyi olması, yüzü görünmese dahi, değil. Ünlü olması da değil. Aşk bu kadar basit bir şey değildir, Jennie. Eğer gerçekten Penelope'ye karşı hissettiği şey aşk ise bunun altında yatan, dehşet verici derecede tanıdık bir şey vardır."
Jennie, gülümsemeye çalışmış ve Yoongi'nin haklı olmasını ummaktan başka bir şey yapamamıştı. Yüzüne maskeyi geçirirken ikisi de ayaklanmış, Jennie Yoongi'nin kendisini koruması için bulundurduğu adamlarla beraber çığlıklar ve alkışlar eşliğinde sahneye çıkmıştı. Bugün söyleyeceği şarkı eğlenceli gibi dursa da aslında bir ayrılık şarkısıydı. Birbirini çok seven fakat birlikte olamayan en sonundaysa sonsuza dek ayrılan iki aşıktan bahsediyordu. Aşk, her engeli aşamıyordu. Ve tam o sırada Jungkook ile göz göze geldi. Oysa ki en başından beri onunla göz göze gelmemek için büyük bir uğraş sarf etmiyor muydu? Gözleri niçin ona ihanet ederek sevdiği adamla buluşmuştu ki? Gözlerini çekmek, bambaşka bir yere - mesela tavana veya çaprazdaki duvara - bakmak istemişti. Ancak bir türlü başaramamıştı bunu. Hipnoz olmuş, bambaşka diyarlarda kaybolmuş gibi hissediyordu.
Sanki Jungkook'un bakışları kaybolmaktan mı korkuyorsun diye fısıldıyordu. Jennie'nin korkusu kaybolmak değildi, kaybolmaya alışmaktı.
Merhabaaaa geç bir saatte geldim ama umarım görürsünüz bölümü ❤ şimdiden iyi geceler dilerim~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
penelope ❅ jenkook ✓
Fanficjenkook. Genç kız aynanın karşısına geçti. Yansımasını inceledi bir süre. Aynanın ufak bir kısmı kırıktı ve yansıyan mum ışığı yüzünde dans ediyordu. Tuvalet masasının üzerine koyduğu maskeyi alarak güzelce yüzünü gizledi. Artık kimse yüzünü göremey...