Taehyung, gösteri biter bitmez kulise doğru ilerlemişti. Tabii ki, bu durumla sıklıkla karşılaşan korumalar onu durdurarak kulise girmesinin yasak olduğunu söylemişlerdi. Taehyung'un söylediği tek şey ise patronlarıyla görüşmek istediğiydi. Korumalardan biri bıkkınlıkla Yoongi'nin odasına ilerlediğinde Taehyung kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Yoongi, ağır adımlarla Taehyung'un yanına ilerlemiş tam önüne geldiğinde ise durup genç adamı incelemişti.
"Beni çağırmışsınız ancak çoktan söylemiş olduğumuz gibi.." Taehyung, cebinden bir madalyon çıkardığında Yoongi'nin sesi kesilmişti. Bu madalyon kraliyet ailesinin amblemini taşıyordu ve sadece bir kişiye ait olabilirdi: krala. Yoongi, şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırmış ve bir süre ne diyeceğini bilememişti. Koskoca Kore Kralı, Canzone Del Cielo'da ne arıyordu? Hem de bu kılıkta... Yutkundu ve adamlarının şaşkın bakışları arasında eğilerek krala saygısını sundu. "Af buyurun majesteleri," dedi. "Siz olduğunuzu anlamayadım. Benden ne arzu ederseniz yaparım."
"Önemi yok," Taehyung omuzlarını dikleştirmiş ve karşısındaki adama bakmıştı. "İsmin Min Yoongi, değil mi?" Yoongi, kafasını aşağı yukarı sallayarak kralı onayladığında kral da konuşmasına devam etmişti. "Arzu ettiğim bir şey var evet, benim için yapabileceğin bir şey." Yoongi, kralın bir şeyi söylemesinden korkuyordu çünkü her ne olursa olsun Jennie'ye söz vermişti. Bu kulise kimseyi alamazdı. "Penelope'yi görmek istiyorum."
Yoongi, derin bir nefes aldı. Korktuğu başına gelmişti işte. Bu zamana dek bir kişiyi bile kulise almamıştı, herkesi reddetmiş hatta gerekirse kovdurmuştu. Bu olaylardan ötürü onlarca sıkıntı ve dert gelmişti başına tabii, yine de umursamamıştı. Sonuçta bu yer, Jennie sayesinde bu kadar başarılı olmuştu ve Jennie gittiği anda popülerliği de düşecekti. Tek istediği bu iyi kalpli ve yetenekli kızı memnun etmekti. Ancak, karşısındaki kraldı. Onu reddederse en iyi ihtimalle sürülürdü. Fakat, kellesinin alınması da işten değildi. Kim, kralın bir buyruğuna karşı gelebilirdi ki?
"Tabii ki, kralım." demişti zorlukla. "Lütfen bir saniye bekleyin, kendisi giyiniyor olabilir. Bir sesleneyim ve eğer uygunsa sizi alayım." Kral onayladığında Yoongi omuzlarını düşürerek ve yapmak zorunda olduğu şeyin pişmanlığı şimdiden yaşayarak Jennie'nin kapısının önüne kadar gitmişti. "Jennie," diye seslenmişti neredeyse fısıldayarak. "Gelebilir miyim?"
Her seferinde olduğu gibi "Tabii," diye yanıtlamıştı onu genç kız. "Lütfen, gel." Yoongi neredeyse titreyerek krala doğru dönmüştü. Hayatındaki en değer verdiği insanlardan birine - Jennie'yi kız kardeşi gibi görüyordu - verdiği en büyük sözün üstüne basıp geçiyordu. Elbette, başka çaresi yoktu ama her ne koşulda olursa olsun kendisini berbat hissetmeye başlamıştı. Kral, kapının önüne geldiğinde Yoongi geri çekilmiş; Taehyung'un kapıyı açarak içeriye girmesine izin vermişti.
Jennie'nin yaşadığı ilk his büyük bir şok olmuştu. Şaşkınlıkla birkaç saniye içeriye giren, hiç tanımadığı, bu genç adama bakmıştı. Yakışıklı bir yüzü, keskin yüz hatları ve esmer bir teni vardı. Yoongi'yi beklerken içeriye bu genç adamın girmesi oldukça garipti işte. Üstelik, Yoongi bu zamana dek Jennie'nin isteği üzerine bir kişiyi bile kulise almamışken bu adamı niçin almıştı?
İlk şoku atlattıktan sonra korkuyla birkaç adım geriledi. Yoksa, bu adam Yoongi'ye bir şey yapıp zorla içeriye mi girmişti? "Kimsiniz?" dedi sesini ciddi çıkarmaya çalışırken. Bu ihtimal gözünde büyümüş, zihninde türlü türlü senaryolar baş göstermişti. Ama, Yoongi'nin de içeriye girmesiyle bu kötü ihtimal tamamiyle yok olmuştu.
"Ben Kore Kralı Kim Taehyung." demişti genç adam, Jennie'yi bir kez daha şok ederken. Jennie ne yapacağını bilemeyerek bakışlarını Yoongi'ye çevirdiğinde onun da kendisinden farksız olduğunu görmüştü. "Seni evine kadar bırakabilir miyim?" Taehyung, Penelope'nin yüzünün tıpkı sesi gibi çok güzel olduğunu görmüş ve bundan epey memnun olmuştu. Zaten aksi düşünülemezdi Taehyung'a göre. Bu sese sahip olan ya bir melekti ya da bir peri kızıydı. Ve Kim Jennie, gerçekten bu derece bir güzelliğe sahipti.
Jennie, hayır deme şansının olmadığını biliyordu. Bu yüzden heyecanla karışık bir endişeyle. "Peki," dedi. "Ben şalımı alıp geleyim." Odanın bir uç noktasına gidip şalını sırtına doladığında Taehyung gülümsemişti ve odadan çıktıkları anda ikisi de arka kapıya yönelmişlerdi. Yoongi, bir miktar vicdan azabı çekerek mahcup bir şekilde arkalarından bakıyordu. Jennie'nin onu anlayacağını umuyordu. Karşılarına kraliyet arabası olduğu anlaşılmayan ama çok lüks, Jennie'nin daha önce hiç görmediği kadar büyük ve lüks, bir at arabası çıkmıştı. Kahverengi bir at arabasıydı ve atlarından biri siyah diğer ise beyaz renkteydi. Taehyung, arabaya bindikten sonra Jennie'nin de binmesine yardım etmiş ve arabacıya sürmesini söylemişti.
"İsmini bana bahşeder misin?" demişti kral, Ay ışığı arabanın içine süzülürken.
"Ben Kim Jennie," Genç kız gerginlikle ellerini kucağında birleştirmiş ve eteğini hafifçe sıkıştırmıştı. Bunun ardından ne gelir, neler yaşanır bilmiyordu ve bu durum endişe vericiydi. "Ve ben, Penelope'yim."
Umarım bölümü beğenmişsinizdirrr~ Herkese iyi geceler dilerim ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
penelope ❅ jenkook ✓
Fanficjenkook. Genç kız aynanın karşısına geçti. Yansımasını inceledi bir süre. Aynanın ufak bir kısmı kırıktı ve yansıyan mum ışığı yüzünde dans ediyordu. Tuvalet masasının üzerine koyduğu maskeyi alarak güzelce yüzünü gizledi. Artık kimse yüzünü göremey...